Mika Moon, iksirler ve binbir çeşit bitki ve çiçeklerle çaylar yapmayı seven cadı bir kadın.Hatta yaptığı iksir ve çaylarını internette videolar çekerek paylaşıyor çünkü cadılığın ve onun öğretmeni olan Primrose’un getirdiği gizlilik kurallarından, insanlarla aslında ne olduğunu ve neler yapabildiğini açık açık paylaşıp konuşamamaktan şikayetçi. Ancak bir gün çektiği videolar sayesinde Ian’dan, kendisini önemli bir konu için Hiçbir Yer Evi’ne davet eden bir eposta alır.Eve gittiğinde ise Ian’ın kocası Ken, Lucie ve aksi, huysuz, gıcık Jamie ile tanışır.Tabi bir de üç kız çocuğuyla.Rosetta, Terracotta ve Altamira.Çocuklar kardeş değiller, biri Londra, biri Vietnam ve biri de Filistin’den ailelerini kaybetmeleri sonucu, evin asıl sahibi olan Lillian adlı bir başka cadının onlara sahip çıkmasıyla, birlikte büyümüşler. Mika’yı çağırmalarının sebebi ise kızların da cadı olması ve güçlerini kontrollü bir biçimde kullanamamaları sebebiyle bir çok kazaya sebep olmaları, bu sebepten ötürü de onlara güçlerini daha iyi kullanabilmeyi öğretebilecek bir öğretmene ihtiyaç duymaları.Lillian yapamıyor çünkü Arkeolojist olduğu için evde neredeyse hiç kalmıyor ve çocuklarla ilgilenemiyor. Bu nedenle Mika bu teklifi kabul eder ve kızlarla eğitimlere başlar ancak bu sandığı kadar kolay olmaz.Çünkü bol sihir, iksir ve çayın, aşk ve aile kavramını bolca tatmak ve keşfetmenin yanında, saklanan sırları da öğreneceği bir eve düştüğünden hiç haberi yok. Çok tatlı, duygusal ve aşırı eğlenceli bir kitaptı.Mika ve Jamie’nin atışmaları güzel ve komikti.Mika’nın sonunda güvenebileceği insanlarla karşılaşması, hayatta bir iz bırakamayacağı, aile kavramını, aşkı bulamayacağı şeklindeki korkularını Jamie ve diğerleri sayesinde aşması çok tatlıydı.Yazar kitabı pandemi döneminde yazmış o yüzden aslında sevgi ve aile kavramlarını bol bol hissediyorsunuz.İyi ki okumuşum.

The Very Secret Society of Irregular WitchesSangu Mandanna · Berkley · 202242 okunma

·

136 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Selin