Gönderi

155 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 2 hours
Öteki-nden beklentimiz: Görülmek
Görülmek… Dünyaya gözümüzü açtığımız andan, öteki-lerin zihninde sadece birkaç anıdan ibaret olacağımız zamana dek, belki de en büyük arzumuz. Açlığının anlaşılması için ağlayan bir bebekten, ihtiyaçlarının fark edilmesini bekleyen bir ergene ve yaşam denen kaosun içinde öteki-nin gözünde var olduğunu hissetmek adına çaba gösteren bir yetişkine kadar… Arzumuz hep aynı: Görülmek. Duygularımın, Ben’in, öteki tarafından görülmeye, duyulmaya ve kucaklanmaya duyduğu büyük arzu. Aslında öyle güçlü ki bu arzu, bazen Ben’i bile parçalayıp öteki-ni yücelterek ama esasında yine Ben’i görünür kılmaya hizmet ediyor. Ben parçalanıyor zira öte tarafta duran görülmemenin acısı bu parçalanmadan çok daha korkunç geliyor. Bana sorarsanız, bu kitabın temel derdi bir ergenin görülmeye duyduğu arzuyu ve bu uğurda kendi Ben’liğini paramparça edişini anlatmak ve görülmemenin kişinin iç dünyasında yarattığı kıvranışı vurgulamak. Kitabı okurken sahiden çok üzüldüm ve yer yer de epey rahatsız oldum. Dağıldım da diyebilirim. Üzgünüm yahu, böyle bir şey olabilir mi? Açıkçası bu kitabı yalnızca cinsellik teması üzerinden değerlendirmenin epey sığ olacağı düşüncesindeyim ve böyle bir kanaatteyseniz de bu kitaptan uzak durmanızı tavsiye ederim. Hatta ve hatta ileri giderek şunu söyleyebilirim, cinsel içerik okuma beklentisiyle bu kitabı eline alanlar, “Ay, iğrenç” şeklinde sitem ediyorlar ve acımasızca yargılıyorlar gibi geldi bana. Yargıladığınız, görülme ve sevilme arzusu uğruna kendiliği-ni hiçe sayan, vücudunu metalaştırmayı göze alan 16 yaşında bir kız olmasın? E tabii yeter ki her şey ahlaki (!) olsun, tadınızı kaçıracak hiçbir şey konuşulmasın, yazılmasın ve yazıldığı takdirde de yargılansın değil mi? Sizin adınıza üzgünüm; insanların onay alabilmek, kabul görebilmek adına ne denli ileri gidebileceklerine gözlerinizi kapattığınız ve yüzeysel değerlendirmelerinizle sadece ahlakçı bir yerden yorum yaptığınız için gerçekten üzgünüm. Şahsen ben bu kitap özelinde “Edebi kaygı” meselesini de anlamsız — ezbere kurgulanmış bir sitem olarak yorumluyor ve aşağıya kitabın asıl derdi olan “Görülmemek”i tarif ettiği bir alıntı iliştiriyorum: “Bu caddenin altından, lav taşlarıyla adeta örtülmüş bir nehir akar. Sessiz ve sakin akar ve fark edilemeyecek kadar ufaktır. Aynen, bilgece ördüğüm zırhımın altındaki sessiz ve uysal düşüncelerim gibi… Akıyorlar. Yüreğimi parça parça ediyorlar.” (Özellikle 16 yaşında birinin perspektifinden bakıldığında ne devasa bir acı.) En nihayetinde, görülme arzusu taşıyan herkesin bu arzuyu kendiliğini şefkatle kucaklayıp paramparça etmeden taşıyabilmesini diliyorum. *SPOILER OLABILIR* 1- Cinsel istismar meselesi birkaç paragrafla geçiştirilemeyecek kadar önemli bir mesele ve bu yüzden üzerine daha fazla düşülebilirdi. Adeta inkar savunma mekanizması devreye girmiş ve üzeri örtülmüş gibi. 2- Mutlu sonlu bitiş, masalları anımsattı bana. Bu son, ceza ve acının ardından mutlaka ödül ve mutluluk gelir gibi sağlıksız bir yere evrilebilir insan zihninde. Gerçekliğin içindeyiz, masallar diyarında değil, bu noktayı atlamamak gerek diye düşünüyorum.
Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi
Yatmadan Önce 100 Fırça DarbesiMelissa P. · Okuyan Us Yayınları · 20122,723 okunma
·
383 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.