Gönderi

268 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki 2022’de okuduğum en iyi kitaptı. 2022 yılını okuma açısından verimli geçiremesem de böyle bir kitapla tanıştığım için çok memnunum. Bu kitabı neden bu kadar çok beğendin diye soracak olursanız bunun birçok nedeni var. İlk olarak Meşrutiyet elitlerinin Cumhuriyetin ilanı ile beraber yaşadıkları bocalama çok güzel anlatılmış. Tanrılaştırdıkları paşa babalarının artık hayatta olmayışı, hayatta olsa eski gücünü kalmaması üzerine boş beleş geçinen insan güruhunun düştüğü durumlar kitabın merkezide olması kitabı beğenmemi sağladı. İkinci olarak karakterlerdeki çeşitlilik ve diyalogların sade fakat deyim yerindeyse vurucu olması hoşuma giden diğer etmenler. Kitap 2 bölümden oluşmakta. İlk bölüm konakta geçiyor. Diğer kısmı ise evin sakinlerinden Muammer’in günlüğünden takip ediyoruz. Karakterler üzerinden kitabın konusuna girmek daha mantıklı olacak. Kısaca karakterlerden bahsedecek olursak: Leman Hanım: Konağın sahibi. Şükrü Paşa’nın kızı. Aynı zamanda Davut Bey’in eşi. Dominant bir karakter. Parasız da kalsa bir zamanlar yaşadığı lüks ve şatafattan vazgeçmek istemiyor. Eski şaşalı günlerin özlemini sürekli içinde yaşıyor. Davut Bey: Leman Hanım’ın eşi. Pakize ve Mürşide’nin babası. Tam bir hayalperest. O derece ki kitabın ilerleyen sayfalarında bunasa da hayalperest olduğu için konaktakiler bunadığını zor idrak edecekler. Hayatı boyunca çalışmamış, Leman Hanım sayesinde refah bir hayat sürmüş. Galip Bey: Konağın damadı. Pakize’nin eşi. Çok pinti bir kişi. Aynı zaman da çok düşük bir profil. Sünepe kelimesi Galip Bey’i gayet güzel tanımlıyor sanırım. Dündar Bey: Eski bir İttihatçı. Hayatı boyunca ne düzenli bir işi, ne geliri ne de evi barkı olmuş. Ama halinden mutlu. Çok şeyde gözü olmayan biri. Kitaptaki karakterler arasında en iyi insan o diyebiliriz. Özellikle Osmanlı’nın batışı ile alakalı gerçekleri onun ağzından dinliyoruz. Şükrü Bey: O da bir şekilde konağın misafirlerinden. Beleşçiliği kendinde hak görecek kadar muhalif bir şahsiyet. Anarşist bir kafa yapısına sahip desek abartmış olmam. Aynı zaman çapkın bir karakter. Evin oğlu Muammer ile bu alanda çekişmelerine şahit oluyoruz. Muammer: Galip Bey ile Pakize Hanım’ın oğulları. O da aylak bir karakter. Ancak ev halkından bıkmış olması onu çalışma hayatına ve sosyal hayata katılmaya teşvik ediyor. Özellikle 2.bölümde onun hakkında çok şey okuyoruz. Eşi Ayla ile çok dalgalı bir evlilikleri var. Ayla: Muammer’in eşi. O da nevi şahsına münhasır. Bir soyluluk bağımlısı. Olduğundan büyük göstermeye meraklı. Muammer ile aralarında sevgi-nefret ilişkisi var diyebiliriz. Nesime: Evin en dişisi diyebilirim. Bir kadın olarak ne istediğini bilen içten içe kadınlığını yaşamak isteyen biri. Toplumsal baskıların yoğunluğu bile onun kadınlığını yaşamasına engel teşkil etmiyor. Mürşide: Deyim yerindeyse konağın delisi. Leman Hanım ile Davut Bey’in kızı. Ancak onun da elinden hiçbir iş gelmiyor. Gelse bile psikolojik durumu çalışmasına müsait değil. Aynı zamanda bir alkol bağımlısı. Yukarıda da belirttiğim gibi kitap iki bölümden oluşmakta. İlk bölümde aylak tabir edilen konak ahalisini genel bir fotoğrafı çekilmekte. Diğer bölümde ise çekilen bu fotoğraf analizi yapılıyor diyebilirim. Osmanlının meşrutiyet döneminde hak edilmeden elde edilen kazanımların kurulan yeni cumhuriyetle beraber sona ermesi, deyim yerindeyse musluğun kesilmesi ile beraber şatafatın sona ermesi ve konak ahalisinin adeta suda çıkmış balığa dönmeleri anlatılıyor. Dündar Bey’in deyişi ile “Biz batmış bir devrin insanlarıyız” Kaynağını hiç merak etmeden lüks içinde yaşayan bu güruh, para musluğunun kesilmesiyle beraber sahip olduklarını bir bir kaybetmeleri ve en sonunda yaşadıkları konaktan olmaları anlatılmış. Muammer’in 172. Sayfadaki açıklaması tam bu konunun altını çizmekte: “Elden giden köşkün ne ile döndüğünü hiçbirimiz düşünmüyorduk, anneanneme güvenmişiz, o bilir, deyip keyfimize bakmışız…Oysa o da bilmiyormuş” Çalışmadan zengin bir yaşam sürdükleri için çalışarak yaşamanın ne olduğu hakkında en ufak bir bilgileri olmayan bu insanlar adeta kendi içlerine kapanmıştır. Muammer ise artık bu insan grubundan usanmıştır. Leman Hanımın göçüp gitmesiyle evin sorumluluğu üstüne kalan Muammer hem zorunluluktan hem de evdeki entrikalardan sıkılarak kendini iş hayatına ve sosyal hayata katmaya çalışır. Bir tür özgürleşme hareketi de diyebilir Muammer’in dışa açılma isteğine. Tabi evdeki ilişkilerin buna ne kadar müsaade edeceği ise meçhuldür. Aylaklar tam bir geçiş dönemi romanı. Bu dönem ile alakalı yapılan tespitler yerinde ve okuyucuya anlatımı ise son derece sade. Kitapta yer alan cinsellik bir kesim okuyucu için can sıkıcı olsa da bence düzeyinde. Aşırı bir cinsellik yok kitapta. Ek olarak kadınların ruh dünyasını da çok iyi tahlil etmiş Melih Cevdet Anday. Bu kısımların da dikkatli okunması gerektiği taraftarıyım. Bu kitabın az okunması beni şaşırttı diyebilirim. Kitap her türlü okunmayı hak eden bir eser. Kesinlikle daha çok okuyucu ile buluşmalı. Elif Şafak gibi yazarları okuyarak kaybedeceğiniz zaman ve parayı bu kitaba ayırabilirsiniz. Emin olun pişman da olmazsınız.
Aylaklar
AylaklarMelih Cevdet Anday · Everest Yayınları · 2022388 okunma
·
341 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.