Gönderi

112 syf.
·
Not rated
Yaşım sekiz iken dayım kendi kütüphanesinden eskimekten yaprakları sararmış iki kitap vermişti bana. İşte o gün Ökkeş serisiyle tanışmış ve Ökkeş benim için çocukluğumun efsanesi olmuştu. O gün dayımın verdiği kitaplar, Ökkeş bahçıvan ve Ökkeş dolmuşçu idi. O kitaplarda Ökkeş kel olarak tasvir edilmişti. Şimdi okuduğum yeni basımda ise Ökkeş’imizin saçları çıkmış. Tabi ki şimdi okuduğumda çocukluğumda aldığım zevki alamadım ama bir nebze de olsa o günlere tekrardan dönmüş oldum. Kitapta Muzaffer İzgü Ökkeş’in şehirdeki maceralarını biraz daha uzun tutsa daha güzel olurdu bence. Şehre gidene kadar kitabın üçte ikisi zaten bitmişti. Benim çocukluğuma kadar ki jenerasyonun sevebileceği bir seri Ökkeş ama 2002 sonrası doğan neslin pek de bu tarz güldürü tarzını seveceğini düşünmüyorum çünkü teknolojinin ve toplumun değişimiyle çocukların beğeni tarzı ve düzeyi değişmiş durumda. Tabi bunu kötü olarak algılamayın. Kitapta geçen dönem 1960’lar olması lazım. Jenerasyon farkından dolayı günümüz çocuğu o günün Ökkeş’iyle pek fazla bağ kuramayacağını düşünüyorum. Tabi Ökkeş’in modern (günümüz dersek daha doğru olur.) topluma ayak uydururmuş şekli çıkarsa bir gün günümüz çocukları da sevebilir bu Ökkeşi. Şimdi Ökkeş’ten çıkıp biraz Muzaffer İzgü’nün çocuk kitaplarına değinmek istiyorum. 6-7 ay önce Muzaffer İzgü söyleşi yapmak üzere Bursa’ya gelmişti. Ben de o zamana kadar fırsat bulup bir türlü herhangi bir söyleşisine katılamamıştım. Şu adam ölmeden önce bir göreyim diyerek arkadaşımla birlikte söyleşiye gittik. Salona girdiğimizde gözüme takılan ilk şey salonun neredeyse hepsinin çocuk olmasıydı. Tabi neredeyse hepsi bilinçli ve isteyerek gelmemişti. Öğretmenleriyle birlikte gelmişler. İyi ki de gelmişler. Yoksa Muzaffer abi boş salona konuşma yapacaktı. Burada şunu hatırlatmak isterim. İzgü sadece çocuk edebiyatıyla ilgilenmiş biri değildir. Yaşadığı her dönemi ağır ve nükteli bir şekilde eleştirdiği bir sürü romanı ve hikaye kitapları vardır. Tabi insanlar Muzaffer İzgü’nün sadece çocuk kitapları yazdığını düşündüğü için İzgü toplumumuzda gerekli ilgiyi ne yazık ki görememiştir. Hatta bazı kitaplarını çocukların okumaması gerekirken ısrarla o kitapların çocuk kitabı olarak lanse edilmeye çalışılmıştır. Örnek verecek olursak geçenlerde Sıpa kitabının 1k’da çocuk kitabı olarak girildiğini farkettim ve hemen bu yanlışı düzelttim. Kitabın isminden ve kapağından ötürü bu algı insanlarda oluşabilir ama kitabın içeriğine ve konusuna baktığımızda bu kitabı asla ve katiyen bir çocuğun okumaması gerekir. Bu yüzden çocuklarımıza Muzaffer İzgü okutmak istiyorsak hangi kitabının yetişkinler için hangi kitabının ise çocuklar için olduğunu iyi bilmemiz gerekiyor. Neyse konuyu çok karıştırmadan biz gene İzgü’nün söyleşisine dönelim. O günkü söyleşiden aklımda kalan iki şey vardı. Biri Muzaffer İzgü’nün 82 yaşında olmasına hala bir çocuğun barındırdığı duyguları içinde barındırıyor olması, diğeri ise İzgü’nün çocuklara sürekli okuyun, bizim okuyan düşünen nesle ihtiyacımız var demesiydi. Söyleşi bittiğinde arkadaşım ortaya tartışmaya açık bir eleştiri attı. Keşke Bu eleştirisini Muzaffer İzgü’ye de söyleseydi. Tabi çocukların öğretmenleri ve velileri tarafından ezberletirmiş klişeleşmiş sorularından bize soru sormaya fırsat kalsaydı… Arkadaşımın eleştirisi şuydu: Muzaffer İzgü bu kadar okuyun bilgili olun demesine rağmen niye kitaplarında bir tane bile okumuş, etmiş bir karakter yoktu. Tabi ikimizde tüm kitaplarını okumadığımız için tam bir şey diyemiyorum ama okuduğum çocuk kitaplarında çoğu zaman baş karakterimiz okumamış, cahil biri oluyordu. Elbet bir çocuğa cahil karakter göstermek yanlıştır demiyorum burada ama birkaç tane şöyle okuyan düşünen karakter ortaya koysaydı fena olmazdı. Tabi yanlış düşünüyorsun diyen varsa yorum olarak yazabilir. Biraz Muzaffer İzgü hakkında tartışmak ve sohbet etmek isterim.
Ökkeş Kapıcı
Ökkeş KapıcıMuzaffer İzgü · Özyürek Yayınevi · 2013249 okunma
·
52 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.