Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

544 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
Bir roman ne zaman bir sanat eserine dönüşür? Kahramanı Vergilius, yazarı Herman Broch ve çevirmeni Ahmet Cemal’in sözcüklerinin büyüsü birleşip, yüzyıllar ötesinden günümüze uzanan bambaşka bir var oluşa konuk ediyor bizi. Okuduğumuz salt bir kurgu olarak kalmıyor elbet. Şiir, sanat ve felsefenin iç içe geçtiği satırlar aktıkça, Vergilius’un ölüm huzurundaki son 18 saatinde yaşadığı içe dönüşüne şahit oluyoruz. Aeneis, Vergilius’un kaleminden Roma İmparatorluğu’nun soylu geçmişini ve Augustus’u yüceltmek amacıyla yazılmış bir eser. Homeros’un izinden gidip, İlyada ve Odysseia’dan bayrağı devralan bir destan. Ünlü Troya yenilgisinden sonra yıkımdan kurtulan Aeneis’in Tanrıların yardımıyla yaptığı zorlu yolculuk sonrası, yüzyıllar boyunca var olacak Roma topraklarına ulaşmasının destanıdır. Vergilius’un Ölümü ise, şairin, güzellikten öte anlam taşımadığı , sanatın gölgeli tarafından öteye geçemediğini düşündüğü için Aeneas’ı yok etme, yakma fikriyle tohumunu attığı ve hastalığından ötürü düş ve gerçekliğin bulanıklığıyla zihninin gelgitlerinde kendi kendisinin kavgasıdır. Vergilius’un Ölümü, felsefeden filizlenen Su-Ateş-Toprak-Hava başlıklı dört bölümden oluşuyor. Su-Varış: Hikaye Vergilius’un, İmparator Augustus’un daveti üzerine Brundisium’a yaptığı gemi yolculuğuyla başlıyor. Yolcuların şairde neden olduğu tiksinti hissi ile başlayan düşünme eylemi, gemiden otele giden sokaklarda Romalıların çürümüşlüğe yakın varlıklarıyla devam eder. Bu muydu yücelttiği halk? Bunlar mıydı sanatçının güzellemesiyle ışıldayan bir geçmişin ve geleceğin sahipleri? Vergilius ilk kez sanatını ve sanatçılığını sorgular, o hasta haliyle tahtırevan üzerinde taşınırken. Kitlenin kötülüğüydü şairin körlüğünün bedeli. Kargaşa, aşağılanma, utanç daha da tiksinme ile ödenen bir bedeldi onun için. Ateş-Çöküş: Vücudundaki ateşle birlikte ölmeye yatar Vergilius. Güçsüz bir beden ve bulanık bir zihinle birlikte kendisiyle yüzleşme başlar. Çocukluğu, şiirleri, bilgisi, gerçekliği bir imge seline dönüşmüştür artık. Bir yandan kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getirdiğini düşünürken, bir yandan Aeneis’i tamamlayamamanın utancını yaşar. Hem de onun, artık sanat hükmünde olmayıp, görev icabı yazılmış olan bir şiir olduğunu düşünmesine rağmen. Hayal ve gerçeğin karıştığı zihin karmaşasında sanatı sorgular. Yaptığının sanat olmadığını, yalnızca güzelliğin esiri olan bir yozlaşmışlık olduğunu düşünür. Sadece haz almaktır amaç, bilgiye yer yoktur şiirinde. İlkel bir tutkunun peşinde gidip sanatın yolundan çıkmıştır artık O. Bu düşünce yiyip bitirir Vergilius’u. Aydınlanma ve kendine dönüş yaşar sabahın ilk ışıklarına kadar. Hakikatin farkına vardığında ise eserini, sanat yolunda kurban olarak sunmayı düşünür. Sonsuz huzura kavuşma, ancak Aeneis’i yok etmekle yani yakmakla geçekleşecektir. Toprak-Bekleyiş: Kararını uygulama yolunda iki dünyanın arasında kaybolacaktı. Bu dünyayı temsilen arkadaşları Plotius ve Lucius, öte dünyadan ise ölmüş sevgilisi Plotia ve hayalî çocuk Lysanias arasında kalacaktır. Bu dünyanın maddeselliğine karşı, öbür dünyanın ruhaniliği karşı karşıyadır. Vergilius bir yanda eseriyle ölümsüzlüğe ikna edilmeye çalışılırken, diğer yandan aslında ölümsüzlük ve huzur için geride isim bırakmanın anlamsızlığını anlamaya çalışır. Bir yanda eserini tamamlamaya söz veren arkadaşları, diğer yanda sonsuz huzuru vaat eden ölüm ötesi vardır. Bu noktada İmparator Augustus devreye girer. Sezar, ileri görüşlü bir devlet adamı olarak, devletin oluşumu ve yükselişinde sanatın ve sanatçının varlığını yüceltir ve Vergilius’u eserini kurban etme fikrinden vazgeçirir. Şair, zamanın akışına bırakır artık kendini. Ne Augustus’la savaşacak zihinsel gücü vardır, ne de eserini yakmaya yetecek bedensel gücü. Ölümle tanışmaktadır artık. Hava-Eve Dönüş: Veda başlar burada. Yavaş yavaş, zamanın geri dönüşü olmayan kıyılarından, sonsuzluğa açılan limana doğru… Sesler, yüzler, imgeler, düşünceler birbirinin içinde yok olmaktadır. Maddesel sınır kalkıyordu artık, daimi bir bütünleşmeye evriliyordu her şey. Bilmek yok oluyordu. Bilmemenin ve boyun eğmenin huzuru sarıyordu ruhunu. Hiçlik boşluğu doldurmuş, Vergilius’un sonsuz başlangıcı başlamıştı. Vergilius’un Ölümü; Homeros’la başlayan epik ziyafetin izini süren okumaların zirvesine yerleşmiş bir eser. Herman Broch’un tutuklu kaldığı 18 gününün karşılığı olan Vergilius’un 18 günü, edebiyatın ve felsefenin sınırlarında, daha iyisini okuyabilir miyim dedirten muhteşem bir roman. Yazarıyla, kahramanıyla var olmasının yanında; kendisine bir kez daha hayran kaldığım, ön sözde bile eserin ruhunu yaşatabilen, ‘kırk yılda’ bitirdiği çeviriyle edebiyatımızın en değerlilerinden olan Ahmet Cemal’in dokunuşlarıyla bir kez daha var olmuş bir roman. Edebî okumalarınızı taçlandırması dileğiyle….
Vergilius’un Ölümü
Vergilius’un ÖlümüHermann Broch · İthaki Yayınları · 2022355 okunma
··
1.394 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.