Gönderi

Mucize Gerekli
Amansız bir hastalığa yakalanan 9-10 yaşlarındaki bir çocuk için tüm tetkikler yapılmıştır. Hastanelerdeki uzun süren tedavilerden de olumlu bir netice alınamayınca hasta çocuk evine getirilir. Bundan sonra kalan kısacık ömrünü ailesi ile birlikte geçirmesi düşünülmüştür. Imkânlar tükenmiş, fakat Allah'tan ümit kesilmemiştir. Bu arada dualarda yoğunlaşılarak araştırmalara da devam edilir. Tavsiye edilen yeni doktorlar da getirilip yeni ümitlerle tavsiyeleri istenir, uygulanır. Fakat vücutta beklenen şifa bir türlü gerçekleşmez. En son gelen tecrübeli bir doktora, aile reisinin, "Bundan sonra, yapılacak hiç bir şey yok diye söylemeleriniz bizleri çok üzüyor. Gerçekten de yok mu?" sorusuna doktorun cevabı şöyledir: "Beyefendi, oğlunuzun iyileşmesi için bundan sonra sadece bir MUCİZE GEREKLİ, mucize."... Bu konuşmaları üzüntüyle dinleyen 3-4 yaşlarındaki evin en küçük çocuğu, doktorun son cümlesini kafasına takar: -"Mucize, mucize, mucize..." Ağabeyini çok çok seven bu küçük çocuk, ağabeyinin illa düzelmesini de can-u gönülden istediği için kumbarasını kaptığı gibi doğru eczaneye koşar. Telaşlı bir şekilde, o tatlı ve çocuksu şivesiyle eczacıya: -"Eczacı amca, eczacı amca! Şu kumbayamı açay mısın?" der. Eczacı: -"Eeee, sonra ne olacak?" diye sorar. "O payalayımın hepsi senin olsun, bana bir mucize veyiy misin?" diye cevap verir. Eczacı:" "Inan ki anlayamadım oğlum. Reçetesi veya yazılmış şekli var mi?" deyince: -Yok eczacı amca, ama doktoy amcanın ağzından öyle duydum." diyerek, olayı baştan sona kadar heyecanla anlatmaya çalışır. O anda yurt dışından gelen zengin ve hayırsever bir başka uzman doktor da raflardaki ilaçları incelemektedir. Çocuğun telaşli, sempatik ve içten konuşmalarına kulak misafiri olur. Çok duygulanır ve sonunda o da söze karışır. -"Oğlum ben bir doktorum, nerede sizin eviniz? Ağabeyini bir de ben görebilir miyim?" diyerek çocuğun evine giderler. Doktor, ciddi bir muayeneden ve tahlil ve raporlarını da tetkik ettikten sonra. "Evet, buradaki meslektaşlarım doğru söylemiş. Burada bu imkânlarla yapılacak bir şey maalesef kalmamış. Fakat ABD'de benim çalıştığım hastanede bu hastalığın tedavisi mümkün. Henüz geç kalınmış da değil." diye izah ettikten sonra küçük çocuğun, saf temiz ve hâlisane girişimlerinden çok etkilenen misafir doktor, tüm masrafları da üslenerek, hastayı ABD'ye götürür. Uzun bir tedavi sonrası hasta çocuk, sağlığına kavuşmuş olarak evine getirilir... Evet sevgili dostlarım, gereken mucize gerçekleşmiş, hasta sağlığına kavuşmuştur. Acaba o hayırsever misafir doktoru, o gün o saatte o eczaneye sevk eden kimdir? Kimdir o küçük çocuğu, aynı anda aynı eczaneye koşturan? Kimdir o küçük çocuğa, o etkili senaryoyu ilham eden ve tam zamanında uygulatan? Elbette ki her şeyi gören, her duayı işiten, tüm kalplere, akıllara ve her şeye hükmeden, ilmi, kudreti ve merhameti sınırsın olan Yüce Allah'tır, değil mi? Ayrıca benzeri olaylarda, Allah'tan ümit kesmemek, her şeye gücü yeten Yüce Kudret'ten ısrarlı dualarla istemek de farz bir ibadettir... "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz." (Sure 12, ayet 87- Sûre 39, âyet 53.) "Allah'a yönelerek, dinde ihlaslı ve samimi kişiler olarak O'na dua edin, O'na duâ edin." (Sûre 40, âyet 65.) "Eğer kullarım sana benden sorarlarsa, onlara de ki ben kendilerine çok yakınım, bana dua edenin duasını kabul ederim. O hâlde onlar da benim çağrıma olumlu karşılık vererek bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar." (Sûre 2. âyet 186.)
Sayfa 101 - SelisKitabı okudu
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.