Gönderi

Anadolu'yu gidip gezin herkesin istediği İstiklali tam bağımsızlık. Bir de özgürlük. Halk bu ikisini istiyor. Biz İstiklal Savaşı'nı bunlar için yaptık hâlbuki. Bunları bir kenara bıraktılar. Şimdi sadece sanki Türkiye'nin tek meselesi laiklikmiş gibi o tartışılıyor. Laiklik, 1937'de Anayasaya girdi, Atatürk ölmeden bir sene evvel. O zamana kadar laiklik Türkiye'de büyük bir tartışma konusu bile değildi. Peki, Türkiye laik olmayacak mıydı? Tabi olacaktı. Türkiye millî demokratik bir devrim yaptı. Millî demokratik devrimler laiktir. Yani bu ne demektir, bu şu demektir: Bir insanın inancı kendisine aittir. Toplumsal değildir, ulusal değildir, bireyseldir.   Fransa'ya gittiğimde ben bunu gördüm. Fransa laikliği icat eden memleket. Ben Fransa'ya giderken, bunu tekrar ediyorum ama bin kere tekrar edilmesi edilmesi gereken bir şey, Türkiye'de tartışılan büyük sorun “mevlüt radyodan verilsin mi verilmesin miydi.” İsmet Paşa zamanında bu çok büyük bir mesele sayılıyordu. “Mevlüt verilir, hayır verilemez, çünkü laikliğe aykırıdır'' tartışılıyordu buralarda! Ben Paris'e gittim. Paris'te benim arkadaşlarım var, onlarla oturuyoruz dedim ki, ''Türkiye'de bu tartışılıyor.''   Güldüler. “Niye gülüyorsunuz?”dedim. “Yarın gel de radyodan bak sana ne dinleteceğiz?”      Ertesi gün Pazar. Bana radyoyu açtılar ne dinlettiler? Notterdam Kilisesi'nden Pazar ayini. Fransız radyosu veriyor. O ayin bitti, sonra bilmem ne kilisesinden proteston ayini, onu veriyor. O bitti, ondan sonra Musevi Havrası'ndan Yahudi ayini. Haa birden bire gördüm ki laiklik bunu yasak etmek değil kişinin tercihine birakmak demektir.
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.