Gönderi

Ayetlerle bilimin ilişkisi
“Bir Müslüman için Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve Allah’ı daha iyi tanımaya çalışmak, olabilecek en üst seviyede bir motivasyon kaynağıdır. Bu rasyonel temelli motivasyon para, şöhret, unvan gibi dünyevi hiçbir çıkar olmadan da evreni inceleme faaliyetinin gerçekleşme-sini destekler. Kuran’ın yüzlerce ayetindeki bu teşviğini birçok Müslüman görmezden gelmiş veya yüzeysel bir şekilde uygulamış olabilir. Fakat bu teşviğin en sofistike uygulanış şeklinin bilimsel faaliyetlere (bu faaliyetleri göstermeye ve bu faaliyetlerin sonucunda elde edilen bilgileri öğrenmeye) yöneltici olduğu da açıktır. Nitekim yaşadığı dönemde (973-1048) dünyadaki en iyi bilim insanlarından biri olarak kabul edilen Biruni “Benim bilimle uğraşma sebebim Ali İmran Suresi 191. ayettir” demiştir. İlgili ayet şu şekildedir: “Onlar ki ayaktayken, otururken ve yanları üze- rinde yatarken Allah’ı hatırlarlar, göklerin ve yerin yaratılışı konusunda derinlemesine düşünürler: “Rab- bimiz, Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateş azabından koru.” Ali İmran Suresi 191. ayet Biruni’nin işaret ettiği bu ayete benzer şekilde ev-rendeki fenomenleri incelemeye yönlendiren birçok Kuran ayeti vardır. Bunlara şu ayetleri örnek olarak verebiliriz: De ki: “Evrende ve yeryüzünde olanlara bir baksanıza.” İnanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz.” Yunus Suresi 101.ayet “Muhakkak ki evrende ve yeryüzünde inananlar için deliller vardır. Sizin yaratılışınızda ve yaydığı canlılarda kesin bir şekilde inanan bir toplum için deliller vardır. Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah’ın gökten bir rızık indirerek onunla ölümünden sonra toprağı diriltmesinde ve rüzgarları yönlendirmesinde akıl eden bir toplum için deliller vardır.” Casiye Suresi 3-5.ayet “O ki gökten size su indirendir. Onu hem içersiniz hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler onunla biter. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz düşünebilen bir topluluk için bunda deliller vardır. Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı hizmeti nize sundu. Yıldızlar da O’nun emriyle boyun eğmiştir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için deliller vardır.” Nahl Suresi 10-11.ayet “Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz dağlar ve ırmaklar var eden, orada ürünlerin her birinden ikişer çift oluşturan, geceyi gündüzün üzerine örtendir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten deliller vardır.” Rad Suresi 3.Ayet “Gerçekten de göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, işin özüne nüfuz edenler için çok deliller vardır.” 68 3-Ali İmran Suresi 190. Kuran’da birçok farklı fenomenin incelenmesine yönlendirme olduğunu tespit etmek konumuz açısından önemlidir. Günümüzde bilimlerdeki özelleşmeyle bu farklı alanların her biri farklı bir çalışma disiplini ola- rak isimlendirilmektedir. Bunlara birkaç örnek verelim. Örneğin şu Kuran ayetinin yönlendirmesi astronomi alanıyla ilgilidir: “Üzerlerindeki göğü nasıl kurduğumuza ve süsledi- ğimize bakmazlar mı? Bir çatlağı da yoktur onun.” 50-Kaf Suresi 6.ayet Şu ayetlerin yönlendirmesi jeoloji (yerbilimi) alanıyla ilgilidir: “Dağların nasıl dikildiğine bakmazlar mı? Ve yeryüzünün nasıl yayıldığına bakmazlar mı?” Gaşiye 19-20.ayet Şu ayetin yönlendirmesi canlıların başlangıcıyla ilgilenen paleontoloji (fosilbilim) gibi bilim alanlarıyla ilgilidir: De ki “Yeryüzünü gezip dolaşın da yaratılışın nasıl başladığını görün.” Ankebut 20.ayet Şu ayetin yönlendirmesi arkeoloji alanıyla ilgilidir: “Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonuna bakmazlar mı? Onlar bunlardan daha kuvvetliydiler, yeryüzünü eşip deşip didik didik et- mişler ve bunların imar ettiklerinden çok daha fazla imar etmişlerdi.” Rum Suresi 9.Ayet Şu ayetin yönlendirmesi botanik (bitkibilimi) alanıyla ilgilidir: “O, gökten su indirendir. Her çeşit bitkiyi onunla bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, üstüste binmiş taneler üretiyoruz ve hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen üzüm bağları, zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın. Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için deliller vardır.” Enam suresi 99.ayet Şu ayetin yönlendirmesi zooloji (hayvanbilimi) alanıyla ilgilidir: “Muhakkak hayvanlardan alacağınız ibretler vardır.” Nahl Suresi 66.ayet Şu ayetin yönlendirmesi embriyoloji alanıyla ilgilidir: “Ey insanlar! Eğer dirilişten şüpheleniyorsanız, gerçekten de sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra asılıp tutunan bir şeyden, sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size apaçık gösterelim diye. Dilediğimizi belirli bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da güçlü çağınıza eriştiriyoruz.” Hac Suresi 5.Ayet Kuran’da bunlara benzer birçok ayet evrendeki fenomenleri incelemeye ve bunlardan sonuçlar çıkarmaya yönlendirirken, bu ayetleri birçok kişinin manasını düşünmeden ve hayata geçirmeye çalışmadan okuması hepimizin tanık olduğu bir olgudur. Kuran tartışmasız bir şekilde dünyanın en çok okunan ve ezberlenen kitabıdır, fakat Kuran’ın anlamı üzerine derin düşünmenin bu yoğun okuma ve ezberleme faaliyetinden çok uzak olduğunu gözlemliyoruz. Oysa Kuran, evren üzerinde olduğu gibi kendi üzerinde de derin düşünülmesini telkin etmektedir: “Bu mübarek kitabı sana, işin özüne nüfuz edenler ayetlerini derinlemesine düşünsünler ve öğüt alsınlar diye indirdik.” Sad Suresi 29.Ayet Kuran’ın anlamına nüfuz etmeye ve emirlerini hayata geçirmeye çalışmaktan ziyade anlamadan seslendirenler, Kuran’ın evrendeki olguları incelemeye yönlendiren yüzlerce ayetini gereğince takdir edememişlerdir. Müslümanların, Kuran’ın söz konusu ayetlerinin gereğini yerine getirmemelerini ve bilimden uzak kalmalarını sıkça eleştiren, Nobel ödüllü fizikçi Abdus Salam (elektro manyetik kuvvetle zayıf nükleer kuvveti birleştirerek 1979 yılında Nobel ödülünü aldı) şöyle demektedir: “Kuran, âlimlerin, yani bilgi sahiplerinin ve kavrama yeteneğine sahip olanların üstünlüğüne vurgu yapar ve şöyle sorar: ‘Bilenler ile bilme- yenler bir olur mu?’ Kuran’daki yedi yüz elli ayet (neredeyse Kuran’ın sekizde biri) inananları doğayı incelemeye, üstüne düşünmeye, nihai gerçeklik arayışında akıldan en iyi şekilde yararlanmaya, bilgi edinmeye ve bilimsel anlayışı toplum hayatının bir parçası yapmaya teşvik eder.” Abdüs Salam’ın, Nobel ödülünü Kuran okuyarak alması, onun, bilim-din ilişkisine yaklaşımını gösteren sembolik öneme sahip bir davranış olmuştur. Ödülü şu ayetleri okuyarak almıştır: “O birbiriyle uyum içinde yedi kat göğü yaratmış olandır. Rahman’ın yaratışında herhangi bir kusur bulamazsın. Haydi dön de bir bak herhangi bir çatlak görüyor musun? Sonra bir daha bir daha dön de bak. Bakışların aciz ve perişan olarak sana döner.” Mülk Suresi 3-4.Ayet Kuran ayetlerinin evreni incelemeye yoğun bir şekilde yöneltmesi Müslümanların bilimle sıcak ilişki kurması için yeterli sebeptir. Diğer yandan bu evreni tanıma faaliyeti, tüm varlıkların oluş sebebi olan Yaratıcıyı tanımaya vesile olduğu için de teist inanca sahip olanlar için bir motivasyon kaynağı olabilmektedir. Bu hususta İslam ile diğer tektanrılı dinler olan Yahudilik ve Hıristiyanlık aynı noktadadır. Nitekim bu dinlerin içinden birçok kişi evreni incelemedeki motivasyon kaynaklarının Yaratıcının kudret ve sanatını tanımak olduğunu ifade etmişlerdir. Örneğin kimi Hıristiyan düşünürler Allah’ın iki tane kitabı olduğunu, bunların kutsal kitap ve evren olduğunu, her iki kitabın da Allah’ın varlığı ve sıfatları ile ilgili bilgi kaynağı olduğunu ifade etmişlerdir. “Allah eserleriyle bilinir” diyen Newton gibi kimi Hıristiyan bilim insanları, faaliyetlerine dinsel inançlarıyla motive olmuşlardır.Bu konuda Del Ratzsch şöyle demektedir: “Evren, Allah’ın yarattığı bir varlık olduğu ve Allah’ın sanatının bir göstergesi olduğu için in- celenmeye değerdi. Aslında, bazı Hristiyanlar yaratılanı incelemeye dini önem atfettiler. Allah’ın yaptığını takdir etmeyi ve bilimsel çalışmanın kendisini Allah’a karşı bir çeşit dini itaat olarak değerlendirdiler.” İnsanlık tarihinin en önemli matematikçilerinden biri olan, 8.-9. yüzyılda yaşamış Müslüman bir düşünür olan Harezmi, “cebirin babası” olarak tanınmaktadır, Batı dünyası bugünkü sayı sistemini ve sıfırı onun çalışmaları aracılığıyla tanıdı. Yaptığı çalışmaları ibadet olarak gören Harezmi’nin şu sözleri çalışmalarında dinsel inancının sağladığı motivasyonu göstermektedir: “Bilime gösterilen o sıcak yakınlık... bilenlere Allah’ın gösterdiği iltifat ve lütuf, onlara belirsizliklerin aydınlatılmasında ve zorlukların giderilmesinde sunduğu destek ve esirgeme, bana el-cebr ve el-mukabele ile hesap yapma üstüne, aritmetikteki en kolay ve en yararlı olanla sınırlandırdığım kısa bir çalışma oluşturmam için cesaretlendirdi.” Günümüzün teist düşünürlerinin çoğunluğu Allah’ın varlığına ulaşmak için cehaletten hareket eden yaklaşımları ifade eden “boşlukların Tanrısı” (God of the gaps) argümanlarının kullanılmaması gerektiği kanaatindedirler. “Boşlukların Tanrısı” tipinde yaklaşımlar ifade edenler, Allah’ın varlığı konusundaki dayanağın evren ve canlılar konusunda bilinmeyen hususlar olduğunu, bu boşlukların Allah ile doldurulması gerektiği düşünmüşlerdir. “Bak kalbin nasıl çalıştığını bilmiyoruz, demek ki Allah kalbi yapmış” veya “Yıldızların ışığının nasıl üretildiğini bilmiyoruz, demek ki Allah yıldızları yapmış” gibi yaklaşımlar gösteren olursa, bunlar, “boşlukların Tanrısı” tipinde argümanlar ileri sürüyorlar demektir. Böylesi yaklaşımlar açısından bi- limsel her ilerleme daha önce bilinmeyen bir hususu,yani bir boşluğu açıkladığı için Allah’a atıf yapmayı gereksiz kılmaktadır. Bu yaklaşımlarda adeta evreni bilmekten değil bilmemekten medet umulur gibidir. Fakat Allah’ın varlığıyla ilgili argümanlar ileri süren günümüz teist felsefecilerinin ve teologlarının hemen hiçbiri “boşlukların Tanrısı” yaklaşımlarını benimsememektedirler. Allah’ı boşluklarda aramak teizmin temel ruhu ile çatışır. Çünkü bir teist için Tanrı sadece boşluklarda beliren bir varlık değildir; O evrenin her yeri ve her anına nüfuz eder. Doğadaki her olgunun arkasında izi vardır. Dolayısı ile hiçbir teistin “boşlukların Tanrısı” yaklaşımlarını benimsememesi gerekir.”
·
127 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.