Gönderi

590 syf.
·
Puan vermedi
Fi Zılali'l- Kur'an 11.cilt
Merhum Seyyid Kutub, bu ciltte Şuara, Neml, Kasas, Ankebut, Rum, Lokman, Secde ve Ahzab ( 21. cüzün sonuna kadar) surelerinin tefsiri için gayret etmiş. Allah (cc) ondan razı olsun. Mekki surelerin daha yoğun olduğu bu cüzde Kutub, kendisinin özel ilgisi olan Kur'an-ı Kerim'in edebi yanına, söyleyiş şekline ve edebi uygunluğunu daha çok gözlemliyor ve bize sistematik olarak daha çok aktarma ihtiyacı duyuyor bu kısımlarda. Lakin bir husus var ki; beni gerçekten rahatsız ediyor ve sade bir Müslüman olarak bu hoşuma gitmiyor. Seyid Kutub, Hz. Musa (as) ile alakalı rivayetleri aktarırken bir kaç yerde o çok heyecanlı, hızlı hareket eden, duyguları bir anda yükselen bir kimsedir şeklinde tasvirler de bulunuyor ( kelimesi kelimesine aynı olmayabilir ama mana kesinlikle bu noktadır). Örneğin, asanın yere atılarak bir yılana dönüşmesi meselesinde Hz. Musa (as) haleti ruhiyesini anlatırken Allah(cc), Seyyid Kutub bakın bu Hz. Musa (as)'ın ne kadar heyecanlı ve duygusal biri olduğunu bu nokta da Hz. Harun (as)'a olan isteğinin ne kadar gerekli olduğunu ifade ediyor. Bir Peygamber'i menfi sıfatlar ile tasvir etmek bilmiyorum ama en basit ifadesiyle çok cüretkar geliyor. En azından şöyle ifade edilemez miydi? Bu rivayette de Hz. Musa (as) ne kadar heyecanlanmış olduğunu görüyoruz; ki normaldir karşısında bir anda yılana dönüşen bir tahta parçası vardır gibi. Allah u alem, Hz. Musa (as) kendisinin böyle zayıflıklarının olduğunu düşünerek kendisinin Hz. Harun (as)'ı desteğe çağırdığını görüyoruz gibi ifadeler bence mana da hiçbir kayba yol açmadan konuyu daha doğru bir istikametten anlatacaktır. Hz. Nuh (as)'ın 950 yıl kadar yaşamasına dair Kutub'un yaptığı yorum o dönem insan nesli azdı; dolayısıyla ömürleri uzundu. Sonrasında bunu bir hayat kanunu haline getiriyor, diyor ki: Nüfusu az olan hayvanların ömürleri çoktur ya da tam tersi doğrudur. Bu genellemeler/kuramlar/gözlemler/hipotezler doğru olabilir ama istisnaları da mevcuttur. En azından bu gibi durumlarda biz böyle düşündük; benim aklıma böyle geldi; doğrusunun Allah bilir gibi ifadeler gerekir. Tabi burada kendi yorumlarımda da sıkıntı olabilir. Rabbim biliyor cennette sohbetinde oturmak istediğim kimselerden biri de Seyid Kutub, sorsam bunu kendisine. Belki der ki; ey evladım ( gerçi orada akran olabiliriz) tabi ki doğrusunu Allah (cc) bilir; tefsir kitabı yazan adamın bunu demeye ne ihtiyacı var. Ayetleri farklı yazarak vurguladık, rivayet aktarırken senedini verdik ve en sonunda kendimize dair bir şeyler yazdık. Kendime bir kaç hatırlatıcı ders: Rum suresinin başı ile Ehli kitabının Allah (cc)'ı hiç tanımayanlara tercih edilebilineceğine dair hüküm Ankebut suresi 45-50. Müminlere yardım etmek Allah (cc)'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Bunun keyfiyetinin anlaşılmaması insanı üzgün edebilir. Ama ayetle sabit Allah (cc) kuluna yardım edecektir. Ahzab suresinın başından alıntı: "Hakiki iman sahibine, bir iş yaptığında, bu işi sahşi görüşümle, ötekini de İslami görüşümle yaptım demek yakışmaz. " Subhanallah Kurayza oğullarının üzerine yürünecek iken Hz. Muhammed (sav) sahabesine şöyle buyuruyor " Hiç kimse ikindiyi kılmasın, hep beraber Kurayza yurdunda kılacağız." Bunun üzerinde sahabelerden biri farklı anlamalardan dolayı yol üzerinde kılıyor; kimisi ise Kurayza yurduna girdiklerinde kılıyorlar. Burada benim ilgimi çeken ve hoşuma giden kısım sadece şu kimse kimseye bu farklı uygulamalardan dolayı hiddet göstermiyor. Şimdi olaydı birbirimize ne güzel girerdik he.
Fi Zılali'l-Kur'an 11. Cilt
Fi Zılali'l-Kur'an 11. CiltSeyyid Kutub · Hikmet Yayınları · 199112 okunma
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.