Gönderi

430 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem Güneş
Dünya diyorum; ne tuhaf. Senin güldüğün zaman, başkasının ağladığı zaman; senin oyunlar oynadığın zaman, başkasının savaşın ortasında kaldığı zaman; senin çocuk olduğun zaman, başka bir çocuğun eline çocuğunu aldığı zaman. Böyle düşününce kalbim sızlıyor ve bunun ağırlığını kaldırmakta zorlanıyorum. Bazı kitaplar olur; sizin yüzünüze bazı gerçekleri tekrar çarpar. Savaşların olduğunu; çocukların, masumların bombaların ortasında kaldığını biliyordum ama bir kez daha farkına varmak kendimi kötü hissettirdi. Khaled Hosseını'nin daha önce okuduğum Uçurtma Avcısı'nda da aynı duyguları yaşamış, o duyguların ağırlığını sırtlanmıştım. Bu kitabı elime aldığımda tekrar aynı duygularla karşılaşacağımı bilsemde, okudum. Çünkü ben sadece hissettim ama onlar yaşıyorlardı. Kitapta iki kız çocuğunun- ah! bir daika benim gözümde çocukluk kesinlikle bu değil-hüzünlü hayatını konu alıyor. Çocuk ne demek, diye kitabı kapattığımda tekrar düşündüm. Çocukluk şunlardı; evcilik oynamak, yatağının ıslatmak, düşüp dizlerini yaralamak, çamurdan çanak-çömlek yapmak, şarkılar söylemek, dans etmek, okula gitmek... Peki bu kitapta çocuk olarak geçen kişiler bunları yaşadı mı? Çocukluk, ağzının süt kokmasıydı; üstünün barut, değil. Ah Meryem, böyle bir hayat yaşamayı gerçekten hak ettin mi? Yaşadıkların ne zordu öyle. Kitabı okurken sadece baş karakterlerin hikayesi değildi canınızı yakan daha binlerce çocuk ve masumun arkada kalmış hikayesini bilmekte kalbinizi acıtıyırdu. Yazar yine Afganista'nın savaş döneminde yaşanan, inanların vicdanlarına seslenen bir hikayeyi ele almıştı. Kalemi öyle güzelki, sanki okumuyordum da yaşıyordum ve bu beni daha çok mehfetti. Meryem küçük yaşta zorla evlendirilip, Herat'tan, Kabil'e gönderilir. On dört yaşında bir çocuğun, kırık yaşında bir adamın altında kaybolduğunu düşünün. Çok kötü! Defalarca hamile kalmasına rağmen hep hüsranla sonuçlanıyor buna bağlı olarakta kocasının bakışlarında yer edinen tiksintiyle yaşamaya mahkum ediliyor. Hak etmedin Meryem, sen on dört yaşında karnının içinde bir bebek olmasını hak etmedin. Erkeklerin kadınlardan üstün olması, erkeklerin kadınlara her şeyi yapabilmesi ama kadınların şikayet etmeye hakkı bile olması anaerkil erkek toplumunun baskınlığını ortaya koyuyordu. Özellikle ülkeyi Sovyetlerden kurtarma adına oluşan Tarikatlar kadına hiçbir şekil de hak tanımıyordu. Dışarda tek dolaşan kadınları dövüyorlar. Kadınlar çarşaflarla dolaşmaya zorlanıyor. Kadınlar gülemiyor. Kadınlar konuşamıyor. Akıl alır gibi değil ama bunların hepsi gerçek. Tabi bunun yanında erkeklerin üstünde de bir baskı vardı. Sakal bırakmaya zorlanmaları, camiye gitmeye zorlanmaları, namaz kılmaya zorlanmaları da kötüydü ama kadınlara olan baskı bunun üç dört katı daha fazlaydı. Diğer karaktere gelirsek: Leyla. Sarı saçlarını, yeşil gözlerini, gamzelerini gözümün önünde canlandırdığımda canlan o masumiyet dudaklarımdaki gülümsemeyi genişletti. Leyla bir öğretmenin kızıdır ama Afganistan'da çıkan savaşlardan dolayı bir çok öğretmen gibi babası da işten atılır. Leyla'nın her şeyi doyasıya yaşadığı çocukluk arkadaşı aynı zamanda aşkı olan Tarık'la aralarındaki bağ öyle güzel duyguları hissettirdiki bana, size anlatamam. Öyle saf öyle masum bir sevgiydi ki; o çağın, o savaşın ortasında masum kalan bir kaç şeyden biriydi. Ta ki Tarık ve ailesi savaştan kaçmak için başka ülkeye taşınana kadar. Daha fazla bomba, daha fazla ölüm. Leyla'nın anne ve basının ölümü, Leyla'nın Meryem'le yollarının kesişmesi. Raşit'in (Meryem'in kocası) molaz yığınların arasından Leyla'yı kurtarıp, ona ilk andan itibaren gözünü koyup onunla da evlenir. Meryem artık otuz ikisinde bir kadın, Leyla ise on dördünde bir çocuktur. Meryem'in ilk başlarda Leyla'ya olan tavrı serttir ve Leyla'yı içten içe kendine düşman bellemiştir. Ama hiçbir şekil de Meryem'in Leyla'ya beslediği saf nefreti yanlış bulmadım. Çünkü aynı adamın elinde büyümüş ve otuz iki yaşına gelmiş bir kadının yaşadıklarını düşünün. Ama sonradan ikisinin arasındaki tüm nefret söner ve iki kadının müthiş dayanışması oluşur. Meryem'in her zaman Leyla'yı kollaması, Leyla'nın Meryem'i bir anne gibi görmesi ise içimi sımsıcak etti. Raşit, Leya'yı kurtardığında, Leyla Tarık'tan hamiledir ama bunu Raşit'in öğrenmemesi için Raşit'in evlenme teklifini kabul eder ve çocuğun ondan olduğu yalanını söyler. Raşit çocuk doğduğunda çocuğun ikisine de benzememesinden, Leyla'nın tuhaflıklarından çocuğun ondan olmadığını anlamıştır. Zaten Raşit'in çocuğu sevmemesinin en önemli nedeni de çocuğun kız olmasıdır. Ah! ne büyük suç ama! Nasıl kız çocuk doğurur! Leyla yirmi dört yaşına geldiğinde bir de Raşit'ten bir erkek çocuğu olur. Raşit'in çocuğunun üzerine tirmesi, bir baba olabilmesi güzeldi ama sadece burası güzeldi. Asla bir eş olmayı başaramayan bir adamın bunu başardığına şaşırmıştım. Özellikle Meryemin Azize'yle (Leyla'nın kızı) olan aralarındaki bağ çok güzeldi. Meryem'in çocuk sevgisini onunla bulması, annelik duygusunu birazda olsun hissetmesi gözlerimi doldurdu. En çok üzüldüğüm kişilerden biri ise Zalmay'dı.(Leyla'nın oğlu) Raşit'e olan bağlığı onun bazı gerçekleri görmesini engelliyordu. En çok korktuğum şey ise Zalmay'ın annesine nefret beslemesiydi. Ama Allah'tan böyle bir şey olmadı. Raşit'in işleri kesetlaştığında, artık evdeki çocuklar bile açlıkla sınınar. Savaş Raşit'i de etkilemeye başladığında, Leyla en azından Azize'nin bir süre kurtulması için kızını çocuk yurdu gibi bir yere bırakır. Leya'nın öldü sandığını ama aslında ölmeyen Tarık'ın ortya çıkıp gelmesi, Leyla'ya karşı hala aynı duyguları besliyor olması yılların içine hapsettiği aşkın bitmemiş olduğunu görmek beni öyle sevindirdi ki. Leyla'nn o sevincini, heycanını ise resmen yaşadım. Zalmay, Tarık'ı hiç sevmemiştir. Ve bunun üstüne Raşit'te Tarık'ın geldiğni öğrendinde iş çığrından çıkar. Çığlıklar ve Raşit'in Leyla'ya saldırması öyle kötüydü ki. En kötüsü de: Meryem-'in Leyla'yı kurtarmak için Raşit'i öldürmesi. Sen ne güzel bir kadınsın Meryem. Senin yerinde olsam ben çoktan öldürmüştüm. Beni en çok etkileyen ise Meryem'in içinde edinen suçlulukla ölümü hak ettiğini düşünmesi oldu. Suçluluk duygusuyla ölmesi. Orda öyle etkilendim ki, anlatamam. Devamında ise Leyla, Tarık ve çocuklar kendilerine güzel bir hayat kuruyor. Ama Leyla'nın her anda Meryem'i anması, onu annesinden babasından bile yakın görmersi; bana kadınların hisslerinin, duygularının, oluşturduğu bağların kuvvetini bir kez daha ortaya koydu. Çoğu kişi Khaled Hoseını'nin bu eserinin başarılı olmadığını söylesede, Uçurtma Avcısı kadar başarılı olduğunu düşünüyorum. Kesinkikle okunması gereken bir eser.
Uçurtma Avcısı
Uçurtma Avcısı
Khaled Hosseini
Khaled Hosseini
Ve Dağlar Yankılandı
Ve Dağlar Yankılandı
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020101,5bin okunma
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.