Gönderi

256 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
—Spoiler olabilir— Yirmi yaşına gelmemiş bir kadının dost meclisinde anlatılan korku hikayeleri sayesinde temeli atılan bu roman, yazarına iki yüz yıl sonra da aynı iştah ve zevkle okunacağının hayalini kurdurmuş mudur? Bilimkurgu romanı olsa da, kitabı farklı bakış açılarıyla okumak mümkün. Kitapta doktor Victor Frankenstein’ın canavarı nasıl yarattığına dair çok bilgi edinemiyoruz. Hatta kendisi de daha önce yarattığı canavara bir eş yaratmak istediğinde daha önce yaptıklarını hatırlayamıyor ve bunun için mücadele ediyor. Bu sebeple, kitabın bilimkurgu yönünden çok felsefi, siyasi ve edebi yönleriyle ele alınmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bir canavar yaratıyor doktor Frankenstein. Ceset parçalarını topluyor ve muhtemelen bir elektrik akımı vasıtasıyla onu canlandırıyor. Fakat canavarın canlı görüntüsü doktorumuzu çok korkutuyor ve doktor arkasına bile bakmadan yaşadığı şehri terk edip gidiyor. Yaratılanın bir adı yok. Canavar, yaratık ya da iblis… Başlangıçta konuşamayan, insan yaşayışına dair hiçbir şey bilmeyen bir mahluk. Bu tür yetileri sonradan edinen canavar, karşılaştığı herkesten kötülük görünce, yaratıcısına lanet edip kendisi de kötülük yapmaya başlıyor. Temelde diğer insanlarla eşit olma isteği varken, karşılaştığı her durum onu daha kötü birisi haline getiriyor. Yaratmak, Tanrı rolüne soyunmak, Tanrı olmak… Bütün bunlar mutlak güç getirir mi? Kitabın yazarı Mary Shelley’e göre bütün bunlar safsatadan ibaret. Yaratmak hiçbir zaman mutlak güç getirmiyor. Hiç kimse, yarattığı şey üzerinde tam bir egemenlik kuramıyor. Yaradılan her şey başkaldırıyor ve kendi kanatlarıyla uçmak istiyor. Victor Frankenstein da mutlak güçten yoksundu; yarattı, yaratılan yaratıcısına başkaldırdı ve en sonunda yaratan yaratılana boyun eğmek zorunda kaldı. Romanın Sanayi Devrimi sonrasında yazılması da tesadüfi değil. Bu dönem; bilim, sanayi ve teknoloji alanındaki gelişmelerin insan yaşamında köklü değişikliklere sebep olan bir dönemdi. Bütün bunlar şüphesiz olumlu gelişmelerdi fakat aynı gelişmeler kapitalizme ve emek sömürüsüne de yol açmış oldu. Yıllardır süregelen doğa-sanayi karşıtlığı da böylece romanda kendine yer bulmuş oldu. Bilim gerçekten iyi bir şey miydi? Romantik dönem yazarları sanayi ve teknoloji alanındaki gelişmelerin yıkıcı olduğunu düşündüler ve bunun karşısında hep doğayı yücelttiler. Romantik dönem yazarı olduğunu bildiğimiz Shelley, bu noktada diğer romantik dönem yazarlarından ayrılıyor. Kitapta Victor Frankenstein’ın doğaya döndüğü ve kendini huzurlu hissettiği bölümler olsa da, daha sonra bu durum Victor Frankenstein’ı rahatsız etmeye başlıyor. Doğa Victor Frankenstein’a günahlarını, salgın hastalıkları, savaşları, yoksulluğu, yıkımı hatırlatıyor. Dünya daha yaşanılası, daha konforlu bir yer olacaksa bu durum bilim, sanayi ve teknoloji alanındaki gelişmelerden münezzeh olamazdı. Herkesin okuyabileceği ve farklı bakış açılarıyla farklı şeyler bulabilecekleri zamansız bir kitap bence bu. Yıllar sonra, farklı bakış açıları ve farklı tecrübelerle yeniden okumayı istiyorum.
Frankenstein
FrankensteinMary Shelley · İthaki Yayınları · 202113,8bin okunma
··
2.816 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.