Bu kitabın kapağını açmadan önce cehenneme açılan bir kapının eşiğinde olduğunuzu bilmelisiniz. İnsan denilen yaratığın bütün kötülüklerini sergiye çıkarttığı bir coğrafyaya, Balkanlara adım atacaksınız. Kadınların beden ve ruhlarının nasıl lime lime edildiğini okurken, iğreneceksiniz. ‘İnsan uygarlığı’ denilen bu barbarlıktan kaçıp, en vahşi hayvanların bile şefkatli olan uygarlığına sığınmak isteyeceksiniz.. Kitabın yazarı, Alman Gazeteci Alexandra Kavelius, Saraybosna’daki kadınlar hakkındaki makalesi için araştırma yaparken tanışır Leyla ile, ve bu kitabı yazmaya başlar.. Leyla; Roman, Bosna Savaşını en gerçekliğiyle anlatıyor bizlere, başkahramanımız Leyla’nın penceresinden, onun dilinden. 16 Yaşında savaşın ortasında kalan gencecik bir kızdır Leyla. Esir kampına düşmesiyle, hayatı da zindana dönen bir kızın hikayesi. Bu da olmasın, olamaz, dediğimiz yerler fazlasıyla var kitapta. En acısı da, gerçek bir yaşamdan esinlenerek yazılmış olması. Bosnalı Leyla’nın toplama kampında kabus gibi geçen iki yılı anlatılıyor. Onun isyankâr öyküsü, acıyla dolu dokunaklı kaderi, binlerce müslüman kadının travma geçirmesine neden olan savaşın karanlık yüzü.. Yüreğimi burkan satırlar: ”Anne, babamız bizi kötü yetiştirmişti. Ama dünyada böyle kötü adamların olabileceğine karşı bizi hazırlamamıştı..” ”Ama bütün bu ağrılar ve depresif ruh halleri dışında, hâlâ bu dünyada olmaktan mutluyum. Sloganım şu: ‘Hayatın sana sunduğu bütün nimetleri al..” Dünyanın neresinde olursa olsun, soykırım ile ilgili yazılar hep kalbimi acıtır. Çok zorlanarak okuduğum, okurken beni çok sarsan, araya iki şiir kitabı sıkıştırarak okuduğum bir kitaptı. İnsanın yüreği almıyor, ve Leyla bütün bunlarla daha çocuk denecek yaşta sadece 16 yaşındayken tanışıyor maalesef. Bu çağın kadını olarak bu gerçeklere yüz çevirmemek adına ruhen güçlü olduğunuz bir dönemde okurun, derim…

LeylaAlexandra Cavelius · Pegasus Yayınları · 20167.5k okunma

·

1 plus 1

·

822 views

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

︎ ?﹏??Funda Usta ??﹏?