Gönderi

Cicero'nun çağdaşı Yunan ozan Antiparos, tahıl ögütecek su değirmeninin icadına, köle kadınları özgürlüğe kavuşturacağı ve altın çağa geri dönülmesini sağlayacağı beklentisiyle şöyle övgüler düzüyordu: "Değirmen taşını döndüren kollarınızı esirgeyin, ey değirmenci kadınlar, ve uyuyun huzurla! Horoz nafile ötsün gün doğdu diye! Demeter su perilerine yükledi kölelerin işini, bakın nasıl da neşeyle sıçrıyorlar çarkın üzerinden ve sarsılan dingil tekerlekleri çevirirken ağır taşı da döndürüyor. Atalarımızın devrindeki gibi yaşayalım, aylaklık edelim ve tadını çıkaralım tanrıçanın sunduğu nimetlerin." Ne çare! Pagan ozanın müjdelediği o boş zamanlar gelmek bilmedi; gözleri kör eden, sapkın ve insana kasteden çalışma tutkusu, özgürleştirici makineyi özgür insanları köleleştirecek bir araca dönüştürüyor. İyi bir işçi tığla dakikada ancak beş ilmek atar, bazı döngüsel dokuma makineleri ise aynı sürede otuz bin ilmek atıyor. Yani makinenin çalıştığı her dakika işçinin yüz saatlik çalışmasına bedel ya da makinenin çalıştığı her dakika işçiye on günlük dinlenme süresi kazandırıyor. Dokuma sanayisi için geçerli olan bu durum, modern makinelerle yenilenmiş her sanayi kolu için de az çok geçerlidir. Ama biz ne görüyoruz? Makine kusursuzlaştıkça ve el emeğine sürekli artan bir hız ve kesinlikle üstünlük sağladıkça işçi de kendi dinlenme süresini o ölçüde uzatacağı yerde makineyle rekabete girişmek istercesine misliyle çabalıyor. Ah, saçma ve ölümcül bir yarış bu! İnsan ile makinenin yarışı zincirlerinden boşalsın diye bizzat emekçi sınıfı, zanaatkârların ve kadim loncaların çalışma sürelerini kısıtlayan aklıselim kanunları ortadan kaldırdı, bayram tatillerini iptal etti. Palavra iktisatçıların sözlerine bakacak olursak o zamanlar üreticiler yedi günün sadece beş günü çalıştıkları için hava ve suyla mı hayatta kalıyorlardı Yok canım! ...
Sayfa 28 - Can YayıneviKitabı okudu
·
21 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.