Gönderi

Hacegân yolunun büyüklerinden Mevlâna Hüsameddin Buharî kuddise sirruhu'nun babası Hamidüddin Şaşî rahmetullahi aleyh vefat döşeğinde idi. Bu zat büyük alimlerdendi. Şah-ı Nakşibend’le kuddise sirruhu aynı dönemde yaşamıştı. Ona büyük hürmeti, sevgi ve saygısı vardı. Fakat o kalp doktoruna teslim olup seyr u sulûk terbiyesi almamıştı. Kendi ilim ve tedbiri ile yetinmişti. Zahiren helal ve harama dikkat etmiş, farzları yapıp, haramlardan kaçınmış, fakat kalbine pek eğilmemişti. Oğlu Hüsameddin Buharî kuddise sirruhu ise Emir Hamza kuddise sirruhu Hazretleri’nin irşatta halifesi idi. Hamidüddin Şaşî vefat anında sıkıntı ve ızdıraba düştü. Oğlu ve dostları baş ucunda idiler. Bir ara oğlu: -Baba ne haldesin? diye sordu. Babası: -Benden şu anda kalb-i selim istiyorlar. O da bende yoktur. Nasıl elde edileceğini de bilmiyorum! dedi. Hüsameddin Buharî babasına: -Sakin olun, kalbinizi bana bırakın. Selim kalbin ne olduğunu anlayacaksınız, dedi ve derin bir murakabeye daldı. Bir saat kadar öyle kaldı. O anda Cenab-ı Hakk’a yönelip babasını bu ızdırap ve endişeden kurtaracak ilâhi rahmet ve sekinet istedi. Orada bulunan diğer müminler de dua ettiler. Gözlerini açtığında, babasının yüzüne bir nur ve huzur inmişti. Kalbi dünyadan ayrılık, yalnızlık ve ölüm endişesinden kurtulmuş, Allah ile huzur bulmuştu. İnen rahmet ve sekinet ile mutmain olmuştu. Bu arada gözlerini açtı, bulduğu huzurun sevincini ve kaçırdığı fırsatın hasretini şöyle dile getirdi: -Oğlum! Allah sana bol mükafat versin. Meğer bize lazım olan iş, bütün ömrümüzü bu kalbi elde etme yolunda harcamak imiş. Fakat ne yazık ki ömrümü başka türlü zayi ettim, dedi. Ne mutlu bu babaya ki, salih evladının dua ve gözyaşı bereketi ile Yüce Allah’ın rahmetine kavuştu, huzur içinde dünyadan göçtü. Reşahat
·
73 views
Berkî okurunun profil resmi
O gün, ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah’a kalb-i selim (temiz kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur). Şuara, 88-89
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.