Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kemal artık İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda kalıyordu. Bu saray onu çok mutlu ediyordu. Hatıralarla dolu bir yerdi. "Ben de hatıralarla doluyum" dedi kendi kendine. "Selanik, Manastır, İstanbul, Gelibolu..." İnzivaya çekilmiş, tek başına içiyor, hatıralarının arasında geziniyor ve hayal kuruyordu. "Balkanlar'daki bir çöplükten çıkıp geldim, milletime zafer hediye etmek, onları bağımsızlığa taşımak, Ortaçağ'ın çürümüşlüğünden kurtarmak, dünya halkları arasında özgür ve onurlu bir noktaya getirmek üzere çıkıp geldim. Ama yine de yalnızım." Masmavi Boğaz'a bakan pencerelerden dışarıyı izleyen Kemal, çok iyi tanıdığı davetsiz misafirinin karanlık varlığını yeniden hissetti. Gönülsüzce elindeki kehribar tespihle oynamaya başladı. Aslında bunu da eskiye ait sayıyor ve sevmiyordu ama yine de Gelibolu'daki günlerinden beri cebinden hiç ayırmıyordu. "Bağırsaklarım çürüyüp gitmiş!" dedi kendisiyle Boğaz'ın arasına geçip oturmuş olan gölgeye. Gölge başını salladı. "Sayılı günlerim ve hatta belki saatlerim kaldı." dedi Kemal yüksek sesle. Etrafında dolaşıp duran gölge, yeniden başını sallıyor görünüyordu ve Kemal şimdi onun kokusunu da alabiliyordu. "Senin anlaman gereken önemli bir şey var" dedi önündeki figüre ve sonra gözlerini Anadolu yönüne çevirdi. "Seninle sadece kısa bir yol gelebilirim, daha fazla değil." Arkadaşı başını salladı daha yakına gelerek. Kokusu tiksindiriciydi, Kemal'in pek çok savaş meydanından bildiği leş yiyen kuşlar gibiydi. "Beni dinle!" dedi Mustafa Kemal ATATÜRK. Dolaşıp duran gölge yeniden başını eğmiş görünüyordu. Kemal konuşmaya başladı. "Karanlık Balkanlar'da nasıl olduysa, işte öyleydi. Hiç umut yoktu. Küçücük bir kıvılcım vardı ama ben onu tutuşturmayı başardım, koca koca alevlere dönüştürdüm. İki sultanı tahttan indirdim ve hilafeti kaldırdım. Halkımın özgürlük savaşının ilhamını verdim ve bu savaşa önderlik ettim. Ve dış düşmanları şu sahillerden kovdum..." "Seni lanet!" diye bağırdı Kemal, avazı çıktığı kadar bağırarak. "Sen beni hiç anlamayacaksın!" Gölge selam verdi. Kemal bir sigara daha yaktı. "Tüm dünyevi adetleri küçük gördüm, terk ettim ve en yakın arkadaşlarımı astırdım." Aslında çok az kadın tanıdım, dedi yüksek sesle. Başını salladı gölge. Çizmeleri vardı ayaklarında, atını mahmuzladı ve tepelere, ulu dağların arasındaki geçitlere sürdü dörtnala. Ama artık platoyu, geniş ve yeşil park alanlarını, vadileri, caddeleri, bulvarları, yüksek binaları, koca halk meydanını ve etrafa meydan okuyarak gezinen gururlu Türkleri görebiliyordu. Yeniden mahmuzladı atını arından.
Sayfa 445Kitabı okudu
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.