Gönderi

184 syf.
·
Puan vermedi
#otomatikportakal Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum... “Orang” kelimesinin Malezya’da“canlı” anlamına gelmesi bu “portakal” kelimesinin şiddet ile olan bağlantısını beynimde bir dolaştırdım. #şekerportakalı kitabındaki aile içi şiddeti bizler çok görüp kınarken adamlar level üstüne level atlayıp olayı makine ve insana dayandırdıklarında evin içerisinde geçen dayak şiddetinin ne kadar da masum olduğunu teraziliyor beyin hazretleri tabiki. Şimdi çağrışımlar ve izlenimler ve yaşananlar- yaşanacaklar ve hedefler olarak kategorize etmeye çalıştığım söyleyeceklerimi bir bir ifade etmeye çalışayım müsadenizle şiddet deyince aklımıza görünen görünmeyen şiddetlerin tümünü aklınıza alın ve en aşağılık kısmından başlayarak devletin halka dayattığı şiddetle bu konudan çıkmayı hedefleyelim biraz olur mu? Devletinden en küçük halkına muhalefetinden gazetecisine kadar dağılan bir şiddetten bahsediyoruz öyle ufak çaplı birey eksenli düşünmüyoruz yani. #freud #id #ego #süperego olarak tanımladığı insanın içi ve dışının en uç gerilimle kitaba aktarılan bi hikaye ile karşı karşıyayız. #cinsellik ve #saldırganlık ile alev topu şeklinde kol gezen #aleks 15 yaşında #ergenliğin zirvesini yaşarken insanlıktan çıktığını ve çıkarken de dam kapı pencere adına yerde hava da tozu dumana katmasıyla bu iki dürtü ile hayatını sürdürdüğünü kitabın ilk bölümünde okuyabildiğimiz kadar okuyoruz işte. Olay şurda biz okuyamıyoruz hatta kitaba burda düşman olup tüm dünya da şiddetin bu denli yayılmasını öğretilmesini eleştirirken dünya klasiklerine girmiş bu kitap nasıl elden ele dolaşır insanın aklı almıyor diye düşman oluyoruz adamların planları bu hayvansal duygulardan sonra insanı evrimleştirip makina boyutuna atlattırıp insan kavramının varlık felsefini sorgulatmayı amaçlıyorlar işte. İnsan olan birincil dürtülerden (id) sonra barınma yemek yeme korunma ihtiyacı din kavramı (ego)ve empati saygı sevgi hormonların stabilize olduğu çoğalma (süper ego) gibi basamakları bizlere güzelce anlatıyor işte. Burda kitabın ana sorusu ile patlıyor “akıl almamak ve sürdürmek” işte bu kitabın anahtar kelimelerinden en favorisi. ️ Kitaba eleştirim şurası ki hiçbir kötülük bu kadar alen beyan yazılmamalı ve kötülük öğretilmemeli! ️ Ki bu kitabın panzehiri olarak önce diyebilirsiniz ki ne alaka yok artık falan diyebilirsiniz ama hemen tepki vermeyin inanın bu kitap siyaseti- devleti- sosyolojiyi- gayeyi- kanaati ve yönetimi ele alarak en küçük dünyadan yani insan bedeninden başlayıp ülke bedeninin fizibilitesini bizlere sunuyor #nurettintopçu #türkiyeninmaarifdavası adlı mükemmel kitabı cevap niteliği olarak “savunma- çürütme ve tez” olarak buraya bırakıyorum. Şimdi devam etmek istiyorum tekrar müsaadenizle Aleksin kendi yaşıtları arasındaki ast-üst savaşı, arkadaşlarını güçlü veya meziyet dalında yanında tutması yaş kategorisinin birbirlerine uymaması ilk fırsatta birbirlerini yola getirmek için çeteleşip aynı oranda dağılıp birbirlerini tanımama derecesinde uzaklaşmaları. Yani orantısız herşey dolu dizgin. Yakınlaşmaları uzaklaşıp tanımamaları. Öldürmeleri asmaları veya akabinde birbirlerini satmaları gibi. Orantısız paylaşımlar Gencin yaşlıya çocuğun gence yaşlının sağlıklı bireye olan tahammülsüzlüğü ise bambaşka sosyal problem süt içmeleri bebeklik dönemleri gibi oral dönemle diğer dönemlerin birbirleri ile girgift dokur gibi psikolojinin eridiği , anarşinin karanlıkla başlayıp geceyi emekleterek kötülüğü kapalı evlere, yolunda giden yolculara, yaşlanmış insanlara olan ahlaki yapının 15 yaşındaki bireylerin eline düştüğünü gösteren hükümetin uykudaki hallerini görüyoruz. #süt ve #bıçak #sokak ve #caddeler #kütüphane ve #kimyasalilaç, #yazar ile #okuyucu, #bilirkişi ile #din yani #rahip, #gazete ile #dergi, #sayfa ve #mesaj, #bilinçaltı ve sosyoloji, siyaset muhalefet gibi çarpık eşleşmenin otoritenin daha doğrusu yalpalandığı sistem ve düzenin işleyişini ve aksaklığını okuyoruz. Şimdi burda işte maarif dava adlı kitabın temel anlatıları ile mevcut hikayemizin işleyişinin bir birleri ile olan zıtlığını bir yandan da yamuk yumuk düzenin nelere Kadir olacağının örneğini görüyoruz. Yani trajik bir örnek oldu ama gerçekten yerine oturdu bence . Evet devam edelim; devletin topluma tekrar kazandırma projesi olarak #ludovico sisteminin birey-devlet-din-siyaset-ahlak-Erdem-genç- yaşlı-irade-akıl-gasp-şiddet-sınır-tv-gazete-dergi-insan- makine gibi hem bilimsel hem dinsel hem siyasal tüm evreler aile kavramı ile okuyucuya sunuluyor çık işin içinden çıkabilirseniz. başta cinsellik ve saldırı diye eleştirdiğimiz kitap aldı başını gitti ve dünyanın tüm sakat olaylarını “sanayi ve makineleşme robot ve insan “ bilim ve kurgu “ dünya ve ütopya “ diye başka başka dünyalara yelken açtı. ludovico yönteminin daha önce eşcinsellerde falan kullanılması da ayrı bir tecrübe olayı tabi. Bir de #povlow un köğeğindeki gibi zil yerine müzik ve salya -eğitim- ceza veya ödül ardından duygu yer değiştirmesi ardından - yemek ve insani ihtiyaçlar yatma uyuma gibi. Burda tabi dürtüler koşullanmalar ve kendini gerçekleştirme dediğimiz nokta da işin rengine makinamsı insanın müdahalesi ve yaşamın insanca olan boyutunun güzelliğini hissetmemizin sağlanması. işçilerin gündüz mesaileri yaşlıların gece yaşantıları gençlere uymuyor. Ne gece ne gündüz ne de okul gibi etkinliklerin hiçliği de vurgulanması manidar. ailesinin onu kollaması ardından evden çıkarken dur dememeleri sevginin de bittiğini!, zamanı ve gücü yetenin ortadaki sorunu yok etmesi ve sisteme kendi elleri ile teslim etmeleri de çok etkileyici. Sisteme din adamından bakanından anası babasından polisinden tutun öfkeli yazarından muhalefete kadar sisteme sokulan bireylerin seçiyormuş gibi görünüp teslim alındıkları donörler. topluma kazandırma sistemleri de dinsizin hakkından imansızın gelmesi gibi ortadaki pskopat polislerin türemesi ve asayişin düzenlenme umudunun gazetelerden duyurulması da ne bilim işte yorumsuz yani… toplumun kendi toplumunu yetiştirmesini görüyoruz aslında gazeteler okuyucularını yetiştiriyor yaşlılar gençlerini gençler çocukları hükümet bakanları, bakanlar muhalefeti derken derken sistem çarkının hepsinin birbirlerini eğittiklerini ve eğitilen bu sistemden kaçmak istediklerini yani kendilerinden Kurtulmak için şiddet vahşet öldürme yok etme ıslah etme bla blaa gibi kendi özyaşantılarından kurtulma eylemlerini görüyoruz maalesef. insanın insan olması seçme iradesiyle mi gerçekleşir? Şayet seçmek zorunluluğu ortadan kalkıp bir şeye tabii olmak makina gibi aynı şeyi yapmakla insanın iradesini tek yönde mecburi kullanması özgürlük kavramı ile çelişirse insan tutsak olursa insanlığından dolayısıyla toplum da insanlıktan çıkarak ya makina ya hayvan hükmüne mi girmiş oluyor dur bu durumda? iradesiz canlılara nasıl davranılır ? İradeli canlılar nasıl davranır ? Sorularının cevaplarını kitap yazmışsa şayet yaşayan toplum yaşayan sokaklar yaşayan kitaplar ilaçların, alınan kararların emirlerin amaçları kimler için ? Demekki nefes almakla değil ,,yaşamak ve yaşatmak ile hayatımızı nasıl idame edeceğimiz ile ilgili bireysel kararlarımızın iradi noktasını anlamamızın istendiği bir kitaptır kendileri bence. toplumun kendi toplumunu yetiştirmesini görüyoruz aslında gazeteler okuyucularını yetiştiriyor yaşlılar gençlerini gençler çocukları hükümet bakanları, bakanlar muhalefeti derken derken sistem çarkının hepsinin birbirlerini eğittiklerini ve eğitilen bu sistemden kaçmak istediklerini yani kendilerinden Kurtulmak için şiddet vahşet öldürme yok etme ıslah etme bla blaa gibi kendi özyaşantılarından kurtulma eylemleri️
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022231,6bin okunma
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.