Gönderi

232 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Kitap, 1940 doğumlu yazarın çocukluğundan 2000’li yıllara uzanan kolektif ve kişisel tarihinin harmanlandığı otobiyografik bir eser. Okuması gayet keyifli, sıkmadan ilerliyor. Kitabın güzelliği, savaş sonrası yokluk dönemlerinden, yeni teknolojiler içeren yakın yıllara kadar sürmesi, gencinden orta ve ileri yaşlısına her yaştan insanın kitapta kendi kişisel tarihinden bir şeyler bulabilmesi diye düşünüyorum. Ayrıca Annie Ernaux’un düşüncelerini ve eylemlerini samimi bir şekilde anlatması da hem o bireyi hem de benzer görüşteki toplumu incelemek açısından ilgi çekici geliyor. Dünya savaşı, kıtlık dönemi, 68 ruhu, soğuk savaş ve kapitalizmin yükselmesi gibi önemli olayların Türkiye’de de Fransa’ya benzer şekilde etkilerinin olması toplumsal olarak aşırı farklılıklar olmadığını da düşündürüyor. Tabi dünya tarihinde önemli yeri olan ‘Fransız Devrimi’ ni ya da Paris Komününü yaşayan bir ulusun öz güveni yüksek aydınları olmasını bekleriz. ‘’Gözümüz yeryüzündeki halkların, geçmişteki, bugünkü ve gelecekteki mücadelelerin üzerindeydi, hepsi ve sonsuza kadar, Fransız Devrimi’nin ürünleriydi.’’ Yıllar önce okuduğum ‘#Bir Dinazorun Anıları#’ kitabında Fransa anılarını da anlatan Mina Urgan’ın cümleleri; ‘’1948’de üç aylığına Paris’e gidince, Fransızların yabancılara karşı tavırlarının ne kadar değiştiğini görüp, şaşırdım kaldım. Eskiden, onlara yabancı gelen bir dil konuştuğumuzda bize kötü kötü bakarlardı. Hatta sal meteque yani pis yabancı diye laf atanlar vardı. Her yabancı meteque sayılmazdı elbette. Eğer İngiltere’den, İsviçre’den, İskandinav ülkelerinden ya da ABD’den geliyorsanız, meteque sayılmazdınız. Ama Güney Amerika’dan, Doğudan, Yunanistan’dan ya da Türkiye’den filan gelirseniz pis bir metequediniz. Şimdiyse, candan olmasa bile, terbiyeli davranıyorlardı o metequelere.’’ Bir Dinazorun Anıları-sf 125 #Mina Urgan#’ın yukarıdaki cümleleri, Annie Ernaux’un aşağıda kitaptan alıntıladığım düşünceleri ile de uyumlu görünüyor. ‘’Araplar ve Siyahlar. Bilgi işlem uzmanı, sekreter ya da güvenlik görevlisi de olsalar, kendilerine Fransız demeleri, henüz hak etmedikleri bir şanı gasp ediyorlarmış gibi, alttan alta münasebetsizlik olarak görülüyordu.’’ ‘’Yıllar boyunca insanlar şehirlerin kenar mahallelerine yığılan siyah Afrikalı ve Mağripli ailelerin gelip geçici olduğuna inanmıştı., günü geldiğinde, tıpkı yitirilen sömürgelerde olduğu gibi, arkalarında bir egzotizm ve buruk pişmanlık izi bırakarak, çoluk çocuklarıyla birlikte geldikleri yere döneceklerdi.’’ Nobel ödülünü hak eden güzel bir kitaptı. Tavsiye ederim Dip not: Kitapta, 2019 Nobel Ödülünü alan Peter Handke’nin ‘Solak Kadın’ kitabının da geçmesi ilginç olmuş.
Seneler
SenelerAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20211,599 okunma
·
45 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.