Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

102 syf.
·
Puan vermedi
Bu İstiridyenin Bağrında Sakladığı O Çok Değerli İncilerle: Yahya Kemal!
“Hiç şaşmayan saat gibi işler durur kader, Bir gün saat çalar... Çok uzaktan gelir haber... Artık güneş görünmez olur, gök bulutludur, Râhatça dal, ölüm sonu gelmez bir uykudur.” (Sf. 60) Günümüz Türkçesiyle yazılmış olmakla birlikte yer yer eski kelimelere de rastlamak mümkün şiirlerinde. Yahya Kemal Beyatlı’yı en çok da “Sessiz Gemi” şiiriyle tanırız belki de: “Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.” (Sf. 51) Sadece dergi ve gazetelere yazan ve sağlığında hiçbir kitabı yayımlanmayan şairin vefatından sonra eserlerini edebiyatımıza kazandıran isim Nihad Sami Banarlı’dır. Yahya Kemal, istiridyenin bağrında sakladığı o çok değerli inciler gibi, en değerli varlıkları şiirlerini güzel yüreğinin kıvrımlarında saklamış, zamanı geldiğinde okurların yüreklerine salıvermiş: vefatından sonra bir el onları savrulduğu yerlerden birer birer özenle toplamış ve bizlere sunmuştur. Şimdi bir istiridyenin kabuğunu açarmışçasına bir heyecan ve hayranlıkla açıyoruz bu eserin kapağını. Belki de hayatımız boyunca kendimizi dönüp dolaşıp yine bu kapağı açarken bulacağız ve içindeki şiirleri yüreğimize çekip alacağız yudum yudum. Abarttığımı düşünüyorsunuz değil mi? Yüreğimden geçmeyen, hissetmediğim hiçbir şey söylemiyorum size. Bunlar benim gerçeğim. Bu şiirler sadece tertemiz bir yürekten süzülmüş olabilirler. Bunları yazabilecek yüreğe sahip bir insanı sevmemek, alkışlarla göklere çıkarmamak mümkün mü? Yahya Kemal Beyatlı Paris’te yaşadığı 11 yıl sonunda tam bir alafranga olarak döner ülkesine ve her şeyi Fransa ile karşılaştıran şair Osmanlı’yı beğenmez olur. Belki de üstten bakar her şeye. Ta ki bir toplantıda Tanburî Cemil Bey ile tanışana kadar. Tanburî Cemil Bey’in müziği Yahya Kemal’i etkisi altına alır. Ona mısralarının arasına alacak kadar hayranlık duyar. Ve bu tanışma gününden bahsederken “O gün benim önümde altın bir kapı açıldı. Ben o gün memleketimin kültürüne döndüm.” der. Tabi onun bu denli hayranlık duyduğu kişiyi ve müziğini dinlememek mümkün mü? Dinledim ve hep de dinleyeceğim sanırım. “Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu. Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu. (…) Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta, Tanburî Cemil Bey çalıyor eski plâkta.” (Sf. 25) Bu eserde bir de hepsinin ötesinde hikayesiyle, anlamıyla, ruhuyla hepsinden ayrılan bir şiir vardır: Mehlika Sultan! Kimdir bu Mehlika Sultan? Kaf Dağı’nın ardında, hayalleri süsleyen bir güzel peri kızı yaşar. Ay yüzlü güzel kadın anlamına gelen Mehlika Sultandır. Bu güzel peri kızını her kim rüyasında görürse âşık olur ve sevdasından yollara düşüp Kaf Dağının çileli yollarında ızdıraplar çeker. Bu yolda ne sevdalılar can verir. “Ömrü oldukça yürür her yolcu, Varmadan menzile bir yerde ölür.” (Sf. 70) Sonsuzluğun sembolüdür Mehlika Sultan, kavuşmak mümkün değildir. Yine bir gün yedi aşık düşer yollara ve onca çileden sonra çıkrığı yok bir kuyuya varırlar. Kuyunun içine bakarlar ki gizli bir dünya vardır: “Ufku çepçevre ölüm servileri…” İçlerinden biri gümüş yüzüğünü atar bu kuyuya. “Ererler yolculuğun son demine, bir hayal alemi peyda olur, göçerler o aleme.” Seneler geçer, dönmezler geriye. Uzun lafın kısası varsa yüreğinizde bir damla da olsa şiir sevgisi, okuyun! “Pişman olmayacaksınız” demiyorum. Tekrar tekrar okumak, tüm ruhunuzla özümsemek isteyeceksiniz. Birçok satırını ezberleme arzusunu duyacaksınız belki de. En azından benim için durum buydu. Son sözüm mü? Ne haddime! Bu istiridyenin bağrında sakladığı o çok değerli incilerle biricik şairimizin olsun son söz: “Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!” (Sf. 13) “Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor; Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.” (Sf. 33) “Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir! Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir! Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene, Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.” (Sf. 43) “Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya, Rûh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,” (Sf. 49) “Dalsın yakında gözlerim artık son uykuma! (…) Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi, Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.” (Sf. 50) “Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç!” (Sf. 53) İnsan âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.” (Sf. 56) “Hicran gün ortasında neden böyle seslenir, Birden hatırlatır unutan kalbe sevgiyi?” (Sf. 84) “Karşı dağlar, hep o dağlar… Kıyı hep aynı kıyı Ve deniz aynı deniz; O gülüşten bir eser yok yalnız; O güzel çerçeve bomboş! Belki kalbim daha boş!” (Sf. 86)
Kendi Gök Kubbemiz
Kendi Gök KubbemizYahya Kemal Beyatlı · Fetih Cemiyeti Yayınları · 20183,568 okunma
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.