Gönderi

160 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 31 hours
Gerçek olaylardan esinlenerek yazılmış, inanılmaz etkileyici sarsıcı bir kitap okudum. Yazarımız Yılmaz akıncı yıllarını mesleğine adamış başarılı bir gazeteci olunca, şahit olduğu hatta bizzat yaşadığı gerçeklerin üzerine inşa ettiği kurgusunun insanı etkilememesi imkansız. Fransadayız önce. Paris’te Fabrice’ nin evindeki bohem- burjuva partisine gitmek için hazırlanan kahramanımız; insanların hayatlarına dokunabilmek, gerçekliği alanda görebilmek ve onlar için bir şeyler yapabilmek, hayattaki en büyük motivasyonu olan idealist, cesur ve dürüst bir haber yapımcısı. Bir zamanlar sahada birlikte çalıştıklarını anladığımız Fabrice’nin partisine katıldığında, çoğunu daha önceden tanıdığı insanların arasında üzerindeki şık kıyafetlerle nasıl da yabancı ve farklı hissediyor kendini. Dünyada olup bitenleri görüp, şahit olan bir insan nasıl hiçbir şey olmamış gibi yiyip içer, eğlenir diye düşünürken telefonuna gelen bir mesajla kendini Hakkari’ye giden ilk uçakta buluyor kahramanımız. Çünkü hayat partilerin ona vadettiği hazları unutturacak kadar gerçek acılarla dolu. Şimdi sahada olma zamanı. Birbirinden ilginç insanlardan oluşan ekibiyle buluşup haberin kaynağına vardıklarında bir anda kendilerini çatışmanın, gözyaşının, kanın, acının ortasında buluyorlar. Bir yanda ölüm korkusu olsa da onlar ölümü kovalayan haberciler. Tüm zorlu şartlara rağmen vahşi bir terör saldırısını dünyaya duyurmak için görevlerini yapıp geri dönme hazırlığı içindeyken, bir anda büyük bir sarsıntıyla şaşırıyorlar. Hemen kontağı çalıştırıp yola koyulan ekiple birlikte kendimizi 2011 yılında Van’da yaşanan yıkıcı depremin göbeğinde buluyoruz. Çaresizlik içinde kendi imkanlarıyla enkaz altında kalan on binlerce canını kurtarmaya çalışan yöre halkı yürekleri dağlıyor. Ekibimiz bir gerçekle daha karşı karşıya kalıyor. İnsan olmakla, işini yapmak arasındaki o ince çizginin üzerindeler şimdi. Kendilerinden haber bekleyen insanlar için haber mi yapacaklar yoksa el uzatılmayı bekleyenlere el mi uzatacaklar. Depremin insanı çaresiz bırakan yıkıcılığının yanında yöre halkının kimsesizliğini de gözler önüne seren Van günlerinin ardından acılar dan içimiz kanıyorken bu kez de Hatay’da buluyoruz kendimizi. Sınırdan ülkeye giriş yapan Suriyeli mültecilerin kampındayız şimdi. Kızdık onlara, istemedik. Yokluğun, işsizliğin bile sebebi bildik onları. Mesleğimden ötürü yaşadıklarını ilk ağızdan dinleyince daha empatik yaklaşmayı başarmış olsam da Yılmaz akıncının kaleminden olan biteni okumak, onların da insan olduğu gerçeğini bir kez daha çarptı yüzüme. Acının, gözyaşının, kanın, savaşların, felaketlerin bir sonu var mı? Maalesef yok. Daha da ne yaşanabilir ki dediğiniz anda başka bir hançer gelip saplanıyor yüreğinize. Peki ya peşimdeki melek bu kitabın neresinde? Hadi bu da size kitabı merak etmeniz için ufak bir kıvılcım olsun. Bence mutlaka okunması gereken yaşanmışlıklarla dolu, akıcı ve sürükleyici, tüm geliri Mehmetçik Vakfı’na bağışlanan bu kitabı hemen ekleyin sepetinize. Sağlıkla ve kitapla kalın.
Peşimdeki Melek
Peşimdeki MelekYılmaz Akıncı · Mona Yayınları · 202212 okunma
·
36 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.