Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

yükdüşüm.
yüklüyorum kendimi bilmiyorum bilmediklerim neremde sezdiklerimin peşindeyim hissettiklerimin belli aralarla gözlerime düşen çok tanıdık ve yabancı çakım hızı görüntülerin kesik kopuk duyduğum çok kanallı seslerin kâtibiyim topyekün bir sır olarak kendimin takibiyim seni yaralayan öyle çok verebilir ki kendini yepyeni biri olduğunu anlayamazsın sana sızandan askıya alınmış gövden sızıyor sızıyor kendinden damliyorsun paralel evrende yaşayan bir başkası gibi bir şarkı duyuyorsun artık ait olmadığın bir dünyadan sanki sen öldükten sonra kulağına çarpıyormuş gibi uzaktan uzağa… lunchbox, marilyn Manson. 6 parçalık bir albümün kapağını hatırlıyorsun, kan içinde… evrenler karşı karşıya duruyor birbirinin görüntüsünde sonsuzluğu sınayan aynalar gibi bilmediğin bir maddeden yapılmış olduğunu bildiğin bir hayat diliminde orada yaşayan burada öleni tanıyor burada yaşarken oradakinin farkında bile değildin halbuki tam ölürken mi tanışıyorsun kendinle belki de ölmek anlamına gelmiyor burada iptal edilmiş olman …kendi kendinin izdüşümüsün… bir yün gibi iğrildiğini hissediyorsun damladığın zamandan damladığın zamandan yüklere düşlediğin ikinci parçası başlarken albümün, bu kez burnuna sızanla bilmediğin kokuların cennetine emanet ediyorsun kendini hatırlıyorsun aquinolu thomas'ı seviyordun yaşarken hayranlık duysan da platon'a gıcık oluyorsun boş bir gök kıvamında gitarın kahraman olduğu şarkıları tinlıyorsun dalgası sakinleşen denizin riffle'ları… neden felsefeye geçtik şimdi? orda neyi kovuşturuyorsun? binlerce yıl önce var oluşu sorgulamaya çalışanlarla sözlerini hatırlayarak kardeş oluyorsun. hem ikiz hem üvey olabilir mi felsefeyle şiir… felsefe mektebine gittiler diye iyi şair olduklarını sanan ahmaklara yaşarken de gülüyordun şimdi de gülüyorsun goncasını açar gibi teninde kabarıyor damarların her zaman erotik bulurdun bunu birinin dili gezinirken kollarında, şimdi başka türlü sarılıyor hatırladıklarına üveyliğin, ikizliğin kanının debisine kapılıyorsun dans eder gibi kendinin yabancı kollarında kimsesizliğin kim kendisi olmak ister bir şans daha tanınsa şimdiki aklıyla öyle derlerdi büyüklerimiz şimdiki aklım olsa… hiçbir aklın şimdisi olmaz halbuki… yüzünün kırışması, içinin kavrulması, bakışlarının yorulmasıyla yol alır insan kendi zarfı içinde, eski fotoğraflar kadar yabancı bir zamanlar içinde yaşadığı ten, o uzak ülke bunu anlamak için gerek yok ölüm sonrasının yukarıdan bakan tarafsız gözlerine, zaman ve mekânda hareket halinde olmanın satırlarında okunur: varlığımı bir yük olarak duyuyorum bedenimde biliyorum ben bir başkası değilim hiç kimseyim hiç kimse olduğunun bilincinde yoksa daha niye çocuk yaşta okumaya kalkışayım bertrand russell'ın batı felsefesi tarihi üç cildini niye alice cooper'ın school's out'unu kendi başımdan geçiyormuş gibi dinleyeyim eğer aynı çekirdekten yapılma parçalarım benden habersiz dağılmamışsa yeryüzüne bir gün hepsini bir araya toplayayım diye avucuma konmamışsa bu mıknatıs, bu ibre… sonra kendimin hızıyla kolombiya dağlarında rüzgâr olayım kokusuna tadına karışayım esrik yapraklarının dalıp çıktığım dağıldığım var oluş… yükleme başlıyor belki levh-i mahfuz'dur bana var oluşumu bildiren, söylediğim anda adı silinen kendimi indiriyorum evrendeki enerji kaynağına bağlanıp yeryüzüne hindistan'da iniyorum kendimle yüklediğim kendime iniyorum benim ağır sandığım bağlantı süresi yepyeni bir zaman yapıyor bana hem burası başka bir yer hem bu benim beni azad et kanımdaki kimya ciğerlerime dolan soluk beynimin kanallarında gezinen bana kapalı onca bağlantı titreşim kayıtları dünya bunca saldırırken bunca ezaya maruz kalırken bunca çaresizliğe, bilgi fazlasına adaletin, merhametin, vicdanın yitimine yatıştırmıyor beni sonuna dek açık ses kolonlarının ve ölülerin uzayı aşmak istediğim engeller ifade olanakları değil anlama tuzakları bütün zamanları aynı anda yaşamanın fiziği yardım et bana on üçüncü yüzyıl rum abdallarıyla dolaşmak istiyorum anadolu'yu, onlara iron maiden dinletmek istiyorum black sabbath fazlullah'la zikir çeker gibi metallica megadeth rüya tabirleri harf sanrıları ebced noktavilerle kuantum fiziğini konuşmak istiyorum kafam attığında beni ne yatıştırıyorsa yüksek volüm nine inch nails korn artik onlara ne uyarsa alamut kalesi'nden gökyüzüne bırakılanları bunlarla uğurlamak istiyorum nizamülmülk, ömer hayyam, hasan sabbah'la baş başa verip sabahlamak istiyorum o yüzyıldan bu yüzyıla duygularım titreşmiyor bakışlarımın ibresinde bütün yüzyıllarda arananlar kovulanlar yakılanlar listesindeyim kargınmalar saklanmalar dövmeliyor yüzümü metalik bir mesafe armağan ediyor bana yüzümdeki serin maske sokağa çıkma yasağını onunla deliyorum hırkadan pelerine nice örtünün lisanıyla tebdil geçiyorum kendimi kötülüğe karanlığa bulaşmasın diye yıllardır iyilikle ovduğum bu kalbi nasıl saklıyorsam şimdiki zaman yalanlarının günahlarının ayıplarının utançlarının sokaklarının arasında kara kara kara kara vatana millete hayırlı yalanlar yetiştirdiğini ana babaların her bilgi zehirli çiçek açıyor zihnimde azap tanımış zihnin kılıç oyunları armağan ediyor ölümü göze alanlara öldürmeyen yaraları ailenin özel mülkiyetin devletin kökeni -ni yeniden ve yüksek sesle okumak ihtiyacı ailenin özel mülkiyetin devletin bütün hapishanelerinde sörf yaparak hayatta kalmak uğruna kan şekerim düşüyor mu yükseliyor mu bilmiyorum artık üçüncü sayfa haberleriyle ekran yalanları arasında uyuşmak istiyorum hipnoz etkisi yaratan video kliplerin loş karanlık tutkusuz dünyasında görüntülerin gürültüsünde kaybolmanın tavşanı kuyudan kuyuya ben kendimi çatışan kültürlerden yapıyorum medeniyetlerin ey vahşi çağı doğuyla batı arasındaki köprü çatırdıyor ruhumun köprücük kemiğinde beni bir arada tutan kimya bakıyorum cinselliğin işığı eskisi gibi işitmıyor beni öldüğümü ordan anlıyorum kendimi yüklemeyi sürdürüyorum eski plaklarla bira votka tekila cinle yeni bir pist deniyorum ayaklarımın altından çekilen tanıdık dünyaya ayıklığın sarhoşluğu desem basit bir dil oyunu sanırlar bir auranın koluna girip ålemlerde dolaşmaya çıkmayı bilmeyenler, onca yıl rasathanemde kaç kişi olarak yaşadığımdan yalnızlık biçemeyenler, fotoğraflarıma bakıp tanıyamazlar yüzümün kaç yaprak birden açtığını, uğruna sayfalar boyu at koşturduğum osmanlıca sırlarım için ilk kitabımdan bu yana köpürtülmüş kâtip rüyalarımı, ben hem benim bir zamanlar bana verilmiş bir ad, bir bedende bir ömrü tamamlayan, hem bakıyorum onca akan kanım duruyor hålå damarlarımda bana hayatı hatırlatan hatıralarımdan aldığım yoğun istek üzerine led zeppelin'den bir parça çalıyorum şiirin burasında… şiirimin kemik yaşında saklı kaç kez gelip gittiğim dünya. gül ve haçla mükerrer rüyalarımda geçmişte tapınak şövalyelerinden biri olarak geldiğimi bir manastırın zindanına kapatılıp ağır işkencelere uğradığımı söylüyorum yakınlarıma, william butler yeats, blake, auden gönülden inanıyor bana, gazali, farabi ışıklı haberler gönderiyorlar ortak tanışlarla, tarih nasıl tekerrür ediyorsa görünen ve görünmeyen göçlerle her ölüm birkaç hayat ediyor her seferinde, geçmiş tecrübelerimden biliyorum ruhumun kilit altına alınan kayıtları içimdeki zar geçit veriyor bazen gidip gelmeme hızlanan bir evrim içinde kendi mührümden sökülüyorum nice karanlık güçten mürekkep iktidar her yerde olabilir ama öldürmekle yok edemedikleri de her yerde dünyaya kazınmış işaretlerin sökümüyle başlayan yeni bir kalkış için kemerlerimizi bağlıyoruz bütün öğrendiklerimizle gelecek başladı hepimiz tehlikedeyiz ve herkes aynı gemide dünya tarihinde ilk kez dünyanın yaradılışına şahit olmuş kadim ruhlar birbirlerinden habersiz ama birlikte yaşıyorlar aynı çağda kozmik dengeleri değiştirmiyor yeryüzünde farklı enlem boylamlara dağılmış olmaları dünyanın parmak hesabıyla okunmuyor yoğunlaşan titreşimlerin akaryazısı boyut kaybıyla cezalandırılmış gözlerimizle varoluş sarsılıyor yüksek akımlarla bunun için buradayız bunun için hazırlanıyoruz kıyama bilenler bilmeyenlere anlatsın gelecek başladı hiçbir şeye inanmasanız da yükdüşüm tamamlanırken söz'ün şiirde sorumluluk almadığını sananlar için burada adı geçen kişi ve olayların hayali ama anlatılanların gerçek olduğunu bildirmek istiyorum bu neyi değiştirir dediklerimizin çok şey değiştirdiğini biliyorum şiirime bürünüp bir bir bunları söyledim, gerisini bilmiyorum
·
291 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.