Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

198 syf.
·
Puan vermedi
Refik Halid Karay,önce “İstanbul’un İç Yüzü” olarak adlandırdığı bu romanda İstanbul’un içinde yaşayan bir azınlığın iç yüzünü anlatıyor. Bu nedenle de eserin adı 1939 yılında“İstanbul’un Bir Yüzü” olarak değiştirilmiş. Yani eser halkın tümünden bahsetmiyor. Savaş zenginleri, kara borsacılar, vurguncular,türediler, İttihat ve Terakki adamları gibi konuları ele alıyor.   Yazar, meşrutiyet öncesi ve sonrasında hem insanların hem de İstanbul’un değişimini çeşitli insan portreleri çizerek İsmet’in ağzından aktarmış. Kitabın anlatıcısı ve gözlemcisi olan İsmet, “bir harp zengini”ni yani Kaniyi tanıtarak başlıyor. Bir Harp Zengini   “Bu kim, diyordum,gözüm ısırıyor... Nihayet tanıdım;İdris Hoca’nın oğlu Kani, bizim Kani, benim Kani... Ne kadar değişmiş yarabbi! Vakarlı,gösterişli bir adam büyük ve mühim bir adam olmuş; o ürkek tavırlı kalem efendiliği üzerinden tamamen gitmiş...”   Kani sonradan görme bir harp zenginidir. İsmet yukarıdaki cümlelerinde Kani’nin sonradan görme olduğunu vurguluyor. Daha doğrusu değişimini. Kani’nin karısı Şayan’ın da hayatının değişimini görüyoruz. “Şayan şimdi elmaslar,inciler içinde yüzüyormuş, kocası “asıl sağlam para bunlar...” diyerek eline geçen elması eve taşıyor içi kasalı aynalı dolaba kutu kutu istif ediyormuş Vapurda kadınların konuştuğu bu diyolog bir nevi toplumun harp zenginleri hakkındaki yaklaşımlarını açıklıyor Şişli’deki evde Kani ve İsmet konuşurken geçen ifadeler de kadın-erkek ilişkilerinin özeti gibi. Eski Devirdekiler     Bu bölümde yine İsmet’in ağzından eski devir yani Abdülhamit zamanı anlatılmış. Aynı zamanda o devre duyulan özlem de ifade edilmiş. “Az sene içinde İstanbul ne kadar başkalaşmış, yaşayışımızla ne koca bir inkılap olmuştu. O, büsbütün, garip fakat -doğrusu- hoş bir alemdi. Türedilik içinde bir kibarlık vardı; böyle hercümerc olmuş bir nesil değildik; sınıf sınıf ayrılmış, hudutlarımızda tecavüzsün yaşıyorduk.” Bununla birlikte, Fikri Paşayı ve onun konağını daha detaylı görüyoruz. Konağın sahibi olan Fikri Paşa; sessiz, sakin, kimseye karışmayan, çok fazla saygı duyulan, misafirlere önem veren bunun dışında sürekli saatlerle ilgilenen biridir. İsmet bu bölümde Fikri Paşayı, haremi, Dilara Hanım’ı ve Paşa’nın kızlarını özlemle anlatmış. Yeni Devrin Simaları Yazar bu bölümde 6 ayrı portre çizmiş. Mesud Efendi, Ali Bey, Hidayet Bey, Şevkidil Hanımefendi,Şadiye Hanım ve bence en çok dikkat çeken Külhanbeyi Lütfi Pehlivan. “Yavaş yavaş konaklar dağılıyor, ufalıp parçalanıyordu. Yazık ki eski devrin o eşsiz güzelliği bu pespaye gönüllü adamların elinde mahvolup gitmişti. Evet, işte harp devri simaları hep böyle şansız, bayağı, zevk vermez, kaba adamlardan ibaretti.” İsmet yeni devir simalarını bu şekilde eleştiriyor olsa da bir taraftan onlara özeniyordu. Fakat bu bölümde ağırlıklı olarak harp zenginlerinin sonradan görme, kaba ve küstah olduğu vurgulanmış Eski Devir Simaları “Eskiden tüylerimizin ürperdiği olurdu, şimdi diken diken oluyor eskiden yüreğimiz bulanmaz değildi, şimdi deniz tutmuş gibiyiz, ciğerlerimiz söküldü” Bu bölümde de eski devre duyulan özlem dile getirilmiş. Aynı zamanda da tasvir edilen karakterler yalın bir şekilde eleştirilip iki dönemi karşılaştırmak açısından çok daha zenginleşmiş. Harp Devrinin Hanımları Bu bölümde kadınların toplumda ve özel hayattaki değişimleri ele alınmış. Örneğin Şayan; hırçın, iki lafı bir araya getiremeyen o kız gitmiş yerine sonradan görme bir sözde hanımefendi gelmişti. İsmet için de durum çok farlı değil. Eski devre olan özlemini her fırsatta belirten İsmet gerçekten özendi mi o devre? İsmet asıl Batılılaşma yolunda ilerleyenlere özendi. O insanların(harp zenginlerinin) yaşamına... Zaten sonradan o da zengin oldu. Eski ve Yeni İstanbul   Bu bölüm kitapta anlatılmak istenenlerin toparlandığı bölüm. İstanbul’un değişimini kucaklayan Şişli ve İsmet’in günlüğünün son satırları. “Ben İstanbul’un, eski İstanbul’un, o şahsiyetli ve güzel İstanbul’un iç yüzünü afacancasına tanıyan bir evladıydım onu ben ne iyi anlardım... Sanki o da bana ayrıca, herkese yaptığından daha fazla yüreğini açardı.”    İşte Refik Halid’in muhteşem betimlemeleriyle İstanbul’un Bir Yüzü... Bir olay örgüsüne bağlanmamış ve sürükleyici bulmadığım bir kitap olsa da dönemi daha iyi anlamamı ve yorumlamamı sağladı. Meşrutiyet dönemi hakkında çok bilgi sahibi olmadan en azından şöyle bir araştırılmadan okunursa çok fazla anlaşılacağını düşünmüyorum. Günlük tarzı bir roman ve sık sık geriye dönüşler içeriyor. Bu karakterle konuşuyormuş havası veriyor fakat –kendi adıma- karakterle konuşmaktan sıkıldığımı söyleyebilirim.
İstanbul'un Bir Yüzü
İstanbul'un Bir YüzüRefik Halid Karay · İnkılap Kitabevi · 2011213 okunma
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.