Kimsin sen?
Bu soruyu yanıtlamaya çalışmış mıydım hiç?
Kendi kendime kim olduğumu itiraf etmek hiç aklıma gelmiş miydi? Adımı, yaşımı, yurdumu, boyumu posumu biliyordum-yüzümü biraz tanıyordum, ruhumu ise çok daha az. Gelecek hakkında hiçbir şey bilemiyordum, geçmişten bana kalan, üst üste konmuş soluk anı bloklarıydı yalnızca. Hiçbir zaman kendimi keşfetmeye çalışmamıştım, hiçbir zaman gizimi öğrenmeye,
...
babamın bana verdiği o uydurma, o gülünç adımın değil, gerçek adımın, soyumun adının ne olduğunu öğrenmeye çalışmamıştım.
"Kimsin sen?,, diye sordum en sonunda kendi kendime, bu sorunun ağırlığını , büyüklüğünü duyumsar duyumsamazda, geri kalan her şey yok oldu.
...
Başkalarından ayrılınca, kendi kendimi karşıma aldım; alışkanlıkların, başkalarının düşüncelerinin ruhumu dönüştürdükleri her şeyi unutmak istedim. O zamana dek belli bir biçimde yaşamıştım; çünkü başkaları beni yönlendirmişler, bana öğüt vermişlerdi; çünkü benim hakkımda, yalanlamaktan hoşlanmadığım belli fikirler oluşturmuşlardı;
çünkü, ayrımına varmaksızın beğenilerine öykündüğüm, değerlerini benimsediğim insanlar arasında bulmuştum kendimi. Şimdi başkaları beni yadsıyorlar, beni tanımadıklarını öne sürüyorlar; bense bendeki onların olan şeyleri yadsıyordum, onların bana dayattıkları şeyleri benim saymak istemiyordum. Şimdi korkusuzca kendi kendime soruyordum: Sen kimsin?
...
Ben, başkalarının kendisi için var olmadıkları biriyim. İnsanların hana karşı bu körlüğü, bu unutkanlığı, başka hiçbir biçimde kazanamayacağım bir sınav oldu benim için. İnsanlar artık beni tanımıyorlardı, ama bundan ötürü ezik değildim.
Kendimi yeniden bulmuştum, şimdi yaşamıma yeniden başlayabilir, başka insanları tanıyabilirdim, üstelik korkmaksızın.
Sabah uyandığımda, hastalıktan yeni kalkan bir çocuk gibi mutlu duyumsuyordum kendimi.Dünyaya yeniden gelmiştim . İnsanlar bir kez daha beni kabul ediyorlardı, ama ben gene de onların birlikteliğinden tuhaf bir yorgunluk duyuyordum; uzak bir ülkeden yeni dönmüşüm, gördüğüm her şeyden aldığım hazzı yitirmişim gibi bir duygu vardı içimde.
O zamandan beri, yaşamımdaki, herkese kaçık bir yabancı gibi göründüğüm bu duraklamayı hiç açıklayamadım kendi kendime.
...
Şu anda, saat gecenin yarımında, odamda, soluklarla, çok hafif vuruşlarla dolu bir sessizliğin ortasında oturmuş yazarken de, insanların arasında, dünyanın orta yerinde yalnız olduğumu duyumsuyorum, onulmaz bir biçimde yalnız: Evrenin merkezinde tek başına bir can. Gerçekten de ...