Gönderi

Sonuna kadar okunası bir alıntı
Bu Yazı Sana Yazıldı: AMA BİLİYORUM SEN BUNU OKUMAZSIN, AYNEN 1400 YIL ÖNCE SANA YOLLANAN VE "OKU" MAN İSTENENİ OKUMADIĞIN GİBİ.. Sen Musa’yı hiç sevmedin. Ona indirilene de, ondan sonra indirilenlere de dönüp bakmadın. “Yahudiler gibi olmayalım” diyenler, bütün Yahudi adetlerini sana din diye yutturdular. Onlar gibi kıyafetler giyip, onlar gibi sakal bırakıp, onlar gibi takke taktın. Aynen onlar gibi, manadan hep uzaktın. Kuran’ı zaten okumadığın için Hakk’ın fosfor gibi parlayan zikrini ne Tevrat’ta ne de Davut’un Zebur’unda aramadın. O ağzınla iman ettiğin ama gerçekte iman etmediğin kitapları hiç görmedin bile. Kuran’ı ise darağacına götürür gibi idam gömleklerine sarıp, duvara asıp bıraktın. Sadece sözde hocaların, kürsülerden ve minberlerden, mikrofonu sonuna kadar açılmış tiz sesleriyle haykırdığı hikâyelere inandın. Kuran’ın öğütleriyle alakası bile olmayan telli fırçalı nasihatlerine kandın. Ama bilmedin ki o hikâyelerin bir kısmı Tevrat’ın içine de atılan, dışında da uydurulan haham masalları ya da türevleriydi. Hadi Tevrat İsrailoğullarına indi diyelim. Sen İsa’yı da hiç sevmedin. Sevseydin Allah’ın ona da iman edin dediği İncil’e güvenemiyor olsan da en azından bir göz gezdirirdin. Ama sen bunu yapmak yerine “tahrif edilmiştir” diyen insan sözlerine atfen ondan yüz çevirdin. Adını ananı misyonerlikle suçlamayı yeğledin. İsa’dan bahsedeni bile “gâvur musun” ya da “Hıristiyan mısın” diye kınadın. Sen düşünen, araştıran insanların konuşmasına fırsat bile vermedin. Ama kiliselerin İncil’e ilave ettikleri uyduruk rivayetleri hadis adı altında sorgusuz sualsiz kabullendin. Hadi İncil de senin kitabın değildi. Ama sen Kuran’ı da okumadın ki! Sen İbrahim’i de hiç sevmedin. Sen Yakup’u, Yusuf’u, Lut’u ve Nuh’u da sevmedin. Hatta sen kendin gibi önüne gelene kanmayan hiç kimseyi sevmedin. Hepsi için uydurulmuş tüm rivayetlere, tüm iftiralara sorgusuz sualsiz inanırken, Kuran’da anlatıldığı şekliyle onları hiç tanımadın, hiç bilmedin. Hiç anlamadın. Hatta Allah’ın emrine rağmen peygamberler arasında şu daha büyüktür şu daha küçüktür, şu öbüründen daha düşüncelidir, şunlar ümmetini değil nefisini kurtarma peşindedir diye ayrım yaptın. Hele ki sen, Muhammed’i hiç mi hiç sevmedin. Hiç mi hiç tanımadın. Sevdiğini ZANnettin. Onun duygularını, yaşadıklarını, kendi hayatında hiç hissetmedin, hiç yaşamadın ve onun yaşadıklarının bir benzerine hiç tanık olmadın. Çünkü onunla gelen vahye hiç sarılmadın. Dilin salavat getirirken göz kapakların gösteriş yapar biçimde kapanıp açılıyordu. Tahiyatta gösterişle kalkan şehadet parmağın tevhid diyorken, dilin illa ki ilave peşindeydi. Cebrail de Allah’ın birinci kademeden kulu ve elçisiydi, onu neden unuttun!!! Bak Hıristiyanlar unutmamış!!! …Anlamadın dimi!!! Devam et. Sen Allah’ı birlemen gerekirken, Hıristiyanlara inat Hıristiyanlara, üçte iki oranında uydun da farkına bile varmadın. Sen menfaatini sevdin kardeş. Uydurulmuş menfaatlerini sevdin. Kandırılmaya hazırdın. Seve seve kandırıldın. Sen torpile alışmış, torpille iş görmeyi hak sayan anlayışınla öte dünyada da torpille kurtulacağını umdun. Sen Allah’tan “sadece” korkup, zalim(!) Allah’a karşı merhametli peygamberden torpil bekledin. Allah’a karşı Muhammed’den yardım ve şefaat diledin. Madem şefaat arıyordun şefaatin tümünün sahibi olan Allah’a yönelip “Şefaat et Allah’ım” diyeceğine açık açık “Şefaat Ya Resulullah” diyerek Allah yerine ve Allah’ın cezasından kurtulmaya atfen Muhammed’e yalvarıp apaçık bir şirk işledin. Sonra birisi çıkıp peygamberi adıyla andı diye “niye Muhammed diyorsun, hani hazretler, niye salavat getirmiyorsun” diye kınadın. Oysa kınadığın kişilerin Allah’ın adı anılırken kalbi titriyorken, sen “Allah” deyip umursamadan geçiyor, Muhammed denildiğinde ise elini göğsüne götürüp çoğunlukla ne dediğini bile bilmeden gösterişli bir salavat getiriyordun. Demek ki sen, o tanımadığın peygambere Allah’tan daha çok tanrılık biçiyordun. Hiç öyle değil, böyledir deme. Azıcık düşünmedin. Seni uyaranları nasıl tekfir edeceğini düşünmek yerine doğruyu ve gerçeği düşünmeye çalışabilirdin!!! Senin Muhammed anlayışının içi batılla dolu. Senin peygamber anlayışın dokuz yaşında kızla yatağa girmeyi, dokuz eşle bir gecede birleşmeyi normal görebilecek kadar. Senin peygamber anlayışın suçundan dolayı bir topluluğun tümünün kolunu bacağını kesip, gözlerini oyacak ve çölde susuzluğa terk etmeyi hak görecek kadar. Senin Muhammed anlayışın sağ elini kullanamayan adama “yiyemez ol” diye beddua edebilecek bir Muhammed anlayışı. Senin Muhammed anlayışın kadınları taşlayarak öldürebilecek, erkeklerin koyun gibi boğazını kesebilecek bir anlayış. Sen dilinle salavat getirip, sahaya inmeyip sadece tezahürat yaparak destekledin Kuran peygamberini. Sana anlatılan Muhammed Kuran’da anlatılan peygamber değil. Senin peygamber anlayışın asla gerçek bir peygamber anlayışı da değil. Çünkü sen peygambere gönderilene değil, peygamber adına uydurulana iman ettin. Kuran’a hiç bakmadın. Bakanı, sen anlayamazsın diye aşağıladın, o da olmadı tekfir ettin. Senin Muhammed denince anladığın bir sürü dedikodu, bir sürü cinsel tema, bir sürü saçmalıktı. Sen dinini öğrendiğini zannederken peygamber hakkındaki tüm iftiraları gönül hoşluğuyla dinliyor, utanmadan ailesinin içinde sözde konuşulmuş, sözde yaşanmış olan ne var ne yoksa meraklı gözlerle, ağzın açık yutuyor ve üstüne salavat getiriyordun. Allah’ın belli maksatlarla kitapta işaret ettikleri müstesna olmak üzere; sana neydi peygamberin özel hayatından!!! Hele ki sana neydi peygamberin cinsel hayatından!!! Sen kendi cinsel hayatındaki takıntılarını, kendi aile hayatındaki korkularını, kendi cinsel hayatındaki kıskançlıklarını, aslında kendine yokken eşine yönelttiğin güvensizliklerini, kendi kafandaki cinsel pisliklerini temizlemeliydin. Sen kendi hayatındaki, kendi özelindeki hususları en yakınından bile gizlerken sana neydi Muhammed’in hareminden!!! Başkasının özelini araştırmayacaktın hani! Başkasının gıybetini, dedikodusunu yapmayacaktın hani! Sen peygamberin bile özelinin peşindeyken başkasının özelini haydi haydi araştırırdın oysa. Başkasının karısının kızının başındaki örtüden, bacağındaki eteğinden başka salatın yok mu senin!!! Senin dinin cinsel organlara mı merkezli!!! Hiç mi utanmıyorsun!!! Çıkar artık dinini iç çamaşırlarından! Üstelik sayısı ve seviyesi sürekli artırılıp kadınların en son gözlerine kadar bile varıp örtülecek olan sözde avret yerlerinin görünmesinden daha büyük olası günahın yok mu senin!!! Hiç mi akıllanmayacaksın!!! Allah’ın elçisi Muhammed’in özeli hakkında, taa nerelerin öpülebileceğinden, pozisyonlarına varana kadar yazdı ilmihallerin. Hadisler türetildi Muhammed’in yatak odasından taharet maşrapasına kadar. Hocaanneler Ayşe’nin iç çamaşırlarına, hocaefendiler sahabenin menilerine varıncaya kadar utanmadan anlattı. Sen de hiç utanmadan, yuh bile demeden, yazıklar olsun bile demeden din diye dinledin en olmadık dedikoduları. Zengin olduğunda yetimi hiç düşünmüyor, eline ne geçerse kendi hakkın sanıyor, fakiri doyurmuyor, borçluyu özgürleştirmiyorsun. Fakir düşenlerden isen de, efendilerin ne istiyorsa onu yapıyor, bilmeden onlara kulluk ediyorsun. Çünkü şirkinin (ortak koşuşunun) ahlakını da bozduğunu göremeyecek kadar kör ve sağırsın. Nerede bir itiraz duysan aleyhine zannediyorsun. Seni senden çok düşüneni düşman ediniyorsun. Ayetlerle öğüt verenleri ise hiç sevmiyorsun. Allah aşkına ne zaman okuyacaksın Allah’ın sana söylediklerini? Allah aşkına hiç mi merak etmiyor da anlamını bilmediğin Arapçayla okuyup duruyorsun? Allah aşkına, hiç ölmeyeceğini ve hiç sana soru sorulmayacağını mı zannediyorsun? Ne zaman Kuran’da anlatılan gerçek İsa’dan, gerçek Musa’dan, gerçek İbrahim’den ve gerçek Muhammed’den ders alacaksın!!! İlk emri “oku” ise, ilk sorgusu ne olur bu kitabın!!! Hiç mi tahmin edemiyorsun? Hayır! Sen gerçek Muhammed’i sevmiyorsun. Allah’ı ise zaten sevmediğin ve zaten güvenmediğin için uydurulmuş bir Muhammed’e sığınıyorsun. Senin benimsediğin, benimsettirildiğin din bu! Senin, Allah’ın söylediği doğru dürüst hiçbir şeyden haberin bile yok! Evet, sen Rabbini de gerçekte hiç sevmiyorsun. Sen O’ndan hep korktun. O’ndan hep kaçtın. Başına bir felaket ya da sıkıntı gelmedikçe af dilemedin O’ndan ve hatta manasal olarak hiç yönelmedin O’na. Tevbe etmiyorsun gafilliğinden. İndirdiği ipe sarılabilsen Allah’ı gerçekten sevmeye başlayacak, O’nun da seni sevdiğini fark edeceksin oysa. Allah aşkına daha hangi davulu çalmak gerekir uyanman için!!! Gün batıyor artık… Allah aşkına, ne zaman uyanacaksın!!! Ne zaman şeyhini, hocanı, ölmüşleri ve sairlerini de rab edinmekten vazgeçeceksin? Allah’ın dininin yerine insanların uydurduğu din, hain bir kurt olmuş parçalamakta seni. Sense tüm yaralarına, tüm acılarına rağmen hala Allah’tan değil de sana saldıranlardan yardım bekliyorsun. Taşıma artık bu yükü. At sırtından babaanne kılığına girmiş şu hain kurtları. Şeytanın hilesi zayıftır. Tevhide yönel de özgürleş artık. Şu satırına kadar, bir buçuk aydır masa üstünde duran ve “sen” dili ile yazdığım şu yazıyı yayınlamakta çok tereddüt ettim. Üstelik daha yumuşak yazılar yazabilecekken bunu yayınlamamın bana hiç faydası olmayacak. Hatta bazı bölümlerdeki ifadelerimden dolayı tepki alacağımı da biliyorum. Ama belki sen uyanırsın ümidiyle var yayınla kalemzade dedim. İnsanların kınamasından değil Allah’ın kınamasından çekin. Kızıyorsun belki de ama merak etme kardeş, yukarıdaki bu geleneksel tavırların önemli bir kısmı Kuran’ı rehber edinmemizden önce çoğumuz için de geçerliydi. O yazdığım her kötü şeyi biz yaşamasak da şahit olduklarımız vardı, ses çıkartmadıklarımız vardı ve bir kısmını az ya da çok yapanlardandık. Ama önemli olan “bu hayatta” arınmaktır arkadaşım. Tevbe edip bir daha o batıllara yaklaşmamaktır. Bu dünyada yıkanıp arınmaktır mesele olan, öbür tarafta ise, iyi de olsak kötü de olsak, zaten bu dünyadaki kötülüklerimizden arınıp, doğruyu söylemek zorunda kalacağız. İşte onu şimdi yapmak gerek. Ben de biz de az ya da çok o eleştirdiğimiz sen gibilerdik bir zamanlar. Kitap nedir iman nedir bilmeyenlerden, çoğunluğa uymuş da kendimize az ya da çok dindar diyerek ya da çok da umursamayarak yaşayıp gidenlerdendik. Allah lütfetti de uçurumun kenarından bizi kurtarıp “sen de kalk, uyar” dedi ki, şu satırları yazabiliyor ya da sevdiklerimizin ve diğer insanların da uyanmalarına anlatıp tebliğ ederek vesile olmaya çalışabiliyoruz. İlmi veren Allah sana da versin diye, seni uyarmaya, senin de hak etmene çabalıyoruz. İşte bu yazıyı bu yüzden “sen” dilinde yazdım ki o şaşkın ve kızgın ifadenle de olsa buraya kadar oku da bir tebliğ formuna dönüşsün. Ve şimdi sen (her kimsen) halen benim ne dediğimi anlamıyor ya da anlamak istemiyorsan veyahut bana kızmışsan başa dön ve ikinci tekil şahıstan çıkarıp “biz” dilinde oku yazıyı. Hala anlamayıp da bu yazıdaki “sen” kim mi diyorsun? Bu yazı kime mi yazıldı diye soruyorsun? Seni tanımıyorum ama eğer azıcık üzerine alınmış gibi hissediyorsan aynen anladığın gibi sana özel. Neyse, zaten bana kız, sinirlen, geril, gıcık ol bana diye böyle bir yazı yazdım. Tarikatıma katılma (çünkü tarikatım, hizbim, fırkam yok) ama taHrikPıl. Hadi bana inat, git oku kitabını. Sen doğrusunu öğren. Yanlışlarımı vur yüzüme. Bana inat git benden daha iyi öğren kitabını. Kuran’ı anlayacağın şekilde, anlayacağın dilde ve ayetlerin üzerinde derin derin düşünerek ve de hiç acele etmeden bir oku. Gerginliğin ilahi bir heyecana dönüşsün. Bugüne kadar nasıl kandırıldığını anla da, Allah’ın yol göstermesiyle gerçeği fark edip, tüylerin ürpersin senin de. Günü gelip de “oku denmişti sana, okudun mu” diye sorulduğunda “okudum be, en güzel biçimde okudum” diyerek övünçle ver cevabını. İdrak etmiş olarak yönel sadece Allah’a. Beni bırak ne dersem diyeyim, kendi okuduğundan mutmain ol, sen gir O’nun cennetine. (Kalemzade Kamil)
·
263 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.