Alıntılar var
AbumRabum(Bir Hz. İbrahim Romanı)/İskender Pala
Polisiye okumam sanıyordum ama yaşamın bana sunduğu suprizler peşpeşe geliyor,
Ahmet Ümit/Kayıp Tanrılar Ülkesi
Orhan Pamuk/Benim Adım Kırmızı
İskender Pala/Abum Rabum
Heyecanlı,akıcı,merakla ve ilgiyle okudum .
İnsansoyu yolculuğunda cinayetten ne zaman vazgececek bilmiyorum.Aranan zenginliğe savaşarak,yok ederek,ezerek,sindirerek ve entrikalarla erişemeyeceğimiz kesin ...
İskender Pala kalemini severim uzun zamandır okumuyordum.Mistik ve tasavvufi duygular hissettirecek sanarak okumaya başladım ama....çok daha fazlası vardı.
Hristiyanlık,Yahudilik,Müslümanlık aradındaki çekişmeler diyeyim hafif bir ifade kullanmak istediğim için,
CIA,MİT,MOSSAD arasındaki rekabet ve entrikalar ....
Sümer tabletleri,tasavvufi hikayeler, televizyon haberleri,şiir......
Abum Rabum Hz İbrahim demek miş.
Hz.Ibrahim'in hikayesi ve onun hazinesini ararken kullanılan dinler, insanlar ve harap edilen şehirler...
(Cebelavi Sokağı'nın Çocukları/Necib Mahfuz )romanını anımsadım.Hissettirdikleri nedeniyle.Anlatılan bizim hikayemiz.Hepimizin.
Tokyo'dan'dan başlayıp İstanbul'a, Urfa'ya Adıyaman'a giden bir yol ve bu yolda bir gazeteci....
Dünyanın dört bir tarafına yağmalanıp kaçırılan tarihi eserler....
Ve içimizdeki,kim tarafından,hangi zaman ve mekanlarda konduğu belli olmayacak kadar eski putlar, bizi hipnotize etmişler,onları kırdığımızı sanarken çevremizdeki her şeyi kırıp yok ediyoruz....kazara içimizde ki bir putu kırsak birden fazlasını ekleyerek
Ne güzel bir şiir.XXXVII bölüm Asaf Halet Çelebi'nin şiiri ile başlıyor.
İçimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırulan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
İbrahim
güneli evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
benki zamansuz bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
İbrahim
gönlümü put sanıp kıran kim
Asaf Halet Çelebi
(345)
XXIV bölüm ise sözlü tasavvuf geleneğinden bir alıntı ile...
"Hz İbrahim, misafir olmadığı hiç bir gün sofraya oturmazdı.O ikram eder,ikramı bereketlenirdi.Türkçede,'Halil İbrahim Bereketi' veya 'Halil İbrahim sofrası' gibi deyimler hep onun sğnnetine atıfta bulunur.Yine bir gün sofrasına bir misafir bulmuş,önüne yiyecekleri koyup,'Buyur,Sllah adını anarak başlayıp ye!' demişti.Misafir, Allah'a inanmıyordu;teklifini reddetti:'Hayır, bunu yapmayacağım, çünkü senin Allah'ına inanmıyorum.' İbrahim üzüldü;yemesi için Allah'ın adını anmasını şart koştu..Misafir inat etti ve sofraya ekini sürmeden kalktı.O gece Allah İbrahim'e rüyasında şöyle buyurdu:'Ey İbrahim, Ben Benim adımı anmayan, hatta Beni inkar eden bütün kullarıma her gün rızıklarını veriyorum,hiçbir gün nimetimi eksiltmiyorum da sen Benim adımı anmayan birine bir kere olsun tahammül edemedin ve rızkını kestin ha?'
(303)
İçimizdeki hazineyi bulabilecek okumalar yapabilmeniz dileği ile hayatı ve kitapları iyi okumalar...