Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

TOPLUM, AİLE VE Z KUŞAĞI İLİŞKİSİ
Yeni evlenmiş bir çiftsiniz diyelim… İlk etapta çocuk yapmayı hiç düşünmüyorsunuz. Çünkü çocuğu, beraberinde zorluğu da getiren bir varlık olarak görüyorsunuz. Hayat şartları, en önemli bahaneniz. Ben çalışacağım, eşim çalışacak ve bu çarkı böyle evirip çevireceğiz diyorsunuz. Aradan uzun bir süre geçiyor. İki, üç, dört, beş… Sonra etrafınızdaki insanlara özenerek ya da onların baskısı altında kalarak çocuk yapmaya karar veriyorsunuz. Ama hiç de hazırlıklı değilsiniz. Çünkü henüz bir çocuğun varlığıyla hayatınızda ne gibi değişikliklerin olacağını kestiremiyorsunuz. Tek düşündüğünüz, onun gelmesi ve yuvanıza bir neşe katması… Derken çocuk geliyor… Herkes mutlu… Bir süre mutlu oluyorsunuz. Cinsiyetine göre pembe veya mavi elbiseler alıyor, hatta çocuk odasını oyuncaklarla donatıyorsunuz. Adını daha önceden koymuşsunuz zaten. Burada durun biraz… Çocuğunuza verdiğiniz isim bile her şeyden önce sizin yaşam tarzınızı ortaya koyuyor. Bu, çocuğunuz için çok önemli… Ama umursamıyorsunuz. "Bir değişiklik olsun" diyorsunuz. -Klasik, klişe isimler bize göre değil! -Çağdaş ya da hiç duyulmamış bir isim olmalı! -Ahmed, Muhammed, Hasan, Hüseyin, Fatıma, Zeynep herkeste var… O halde bizimkisi çok farklı olmalı! Nihayetinde bir isim seçiyor ve o isimle hayatınıza devam ediyorsunuz. "Anne, baba ve o isimdeki çocuğunuz" ile tam bir ailesiniz şimdi. Artık önünüze bakmalı ve çocuğunuzun geleceğine odaklanmalısınız. Ama hayat, öyle düşündüğünüz gibi toz pembe ilerlemiyor. Gece uyanmalar, ağlamalar, altını bezlemeler, bezlerin yol açtığı kötü kokular, geciken akşam yemekleri, ütüler ve kaybolan tatil umutları… Zaman ilerledikçe baba anneyi "tembellikle", anne de babayı "anlayışsızlıkla" suçlamaya başlıyor. Daha yolun neresindesiniz ki? Henüz eli kolu bağlı bu bebek yerinden kıpırdayamıyor bile. Oysaki birkaç sene sonra yürümeye başlayacak, sağa-sola koşacak, tehlike nedir bilmeyecek! O yaşa geldiğinde gözünüz her zamankinden daha fazla üzerinde olmalı. Üstelik bütün bunlar, henüz birkaç yaşını geride bırakmış şirin bir çocuk için geçerli. Azıcık büyüdüğünü düşünün… Mesela altı yaşına gelmiş ve okula gidecek… Eğer maddi kaygılarınız yoksa, bu yaştaki bir çocuğa nasıl davranacaksınız? Onu nasıl zaptedeceksiniz? Şimdilerde bizim insanlarımız, henüz iki yaşına gelmiş bir çocuğu susturabilmek ve kendi rahatlıklarını bozmamak için eski nesilden çok daha farklı bir yöntem geliştirmişler: Cep telefonu, tablet, televizyon… İki yaşında bunlarla tanışan bir çocuğun neler yapabileceğini hiç düşünüyor musunuz? Fazla düşünmenize gerek yok… Eğer cep telefonunun icadından sonra dünyaya gelmişseniz, önce kendinize bakın; sonra da çocuklarınızın nasıl olacağını düşünün! Çünkü o devirden bugüne kadar "internet", birçokları için "kabul etseler de etmeseler de" rol model olmuş bir kere. Halk arasında "Z Kuşağı" olarak bilinen bu kimselerin en önemli kaybı, aileleri tarafından kendilerine sunulabilecek bir rol modelinin olmayışıdır. Bu kuşak, "iyi bir arkadaş, iyi bir ağabey, iyi bir abla, iyi bir kılavuz" gibi unsurlarla tanıştırılmadan sessiz ama içten içe insanı yiyip bitiren ve ideolojik yapısını altüst eden sinsi ama bir o kadar da ilgi çekici, etkileyici, göze ve kulağa hoş gelen çok değişik bir rol modelle baş başa bırakılıyor. Çocuk, "ders yapıyorum" bahanesiyle odasına kapanıp saatlerce bu rol modeliyle vakit geçiriyor. Eğer ilkokul dönemlerinde "Saftır, anlamaz!" diye düşünüyorsanız, lise dönemine geldiğinde bilin ki çoktan onu kaybetmişsinizdir. Çünkü o ne sizden bir şey öğrenmiştir ne çevresinden ne de öğretmeninden… O, bu rol modeli sayesinde lise yaşına geldiğinde oyunlarla şiddeti, filmlerle şehveti ve yavaş yavaş içine işlenen sapık ideolojileri çoktan öğrenmiştir bile. Artık ne söylerseniz çocuğunuz sizi dikkate almayacak, anlattıklarınızı dinlemeyecek ve kendi bildiğini okuyacaktır. Onun en büyük bahanesi, etrafında "arkadaş" olarak gördüğü ve birlikte gezip dolaştığı kimselerin de kendi gibi aynı unsuru "rol model" olarak görmesidir. Henüz çocuk olduğu ve olayları deneyimleyemediği için "herkesi" kendisine ölçü alıyordur: Herkes falan oyunu oynuyor, falan film platformlarını izliyor, falan sosyal medyaya takılıyor; dolayısıyla bu, sıradan bir yaşam tarzı ve anormal bir şey değil!" diye düşünüyor. Ama siz, onun bütün bu düşüncelerinden rahatsız oluyorsunuz. Çünkü derslerinin zayıfladığını, karakterinin değiştiğini, "iyi şeyler olarak" öğretmeye çalıştığınız şeylerin bir etkisini olmadığını her gün kendi gözlerinizle görüyor ve kahroluyorsunuz. Peki, çare ne? Bu "Z Kuşağı" neden eroine, kokaine, esrara, içkiye, kadına, kumara, yalana-dolana, bitcoine, hırsızlığa ve akla gelebilecek her türlü olumsuzluğa ilgi duyuyor sizce? Bütün bunların sebebi, toplumun "rol modellere" gereken ilgiyi göstermemesi, onları dışlaması ve bir değer olarak görmemesidir. Bir toplumda iyiler "kötü" ya da "değersiz" olarak görülüyor ve dışlanıyorsa, o toplumda bu gibi sorunların patlak vermesi kaçınılmazdır. O yüzden henüz evlenmeden "kimle" evlendiğinizin bilincinde olun. Çocuk düşünüyorsanız onun rol modellerini de şimdiden belirleyin. Eve bir piyano alırsanız büyük, olasılıkla çocuğunuz piyano çalmaya ilgi duyacaktır. Boş vakitlerinizde eğlenmek için oyun konsolları alırsanız, büyük olasılıkla çocuğunuz da oyuna merak salacaktır. Bir kılıç alıp duvara asarsanız, onu alıp denemek isteyecektir. Bir resim asarsanız, o resmin kime ait olduğunu soracaktır. Sık sık onunla bir yere giderseniz o da aynı yerle kaynaşacaktır. Dolayısıyla çocuklarınız için ilk "rol model" siz anne-babalarsınız. O halde sizin olmadığınız yerde onlara göz kulak olacak, onlara doğruyu anlatacak ve yaşatacak kimseleri de daha küçük yaşlarda belirleyin ve onlarla tanıştırın. Böylece gözünüz hiç arkada kalmayacaktır. Alıntı:
Metin Atam
Metin Atam
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.