Gönderi

Bir canımız ciğerimiz de, burada kaldı (#1000k)
MÜCAHİT VE MUHARRİR SABAHATTİN ALİ * (..) Sabahattin Ali ile tekrar karşılaştığımız zaman, ''Resimli Ay'' dergisinin siyasi çehresi bürbütün değişmişti. Mehmet ve Sabiha Zekeriya'ların dergiyle hiçbir alakası kalmamıştı. Sabahattin Ali ile onların evinde veya bizde görüşmüştük. 'Kuyucaklı Yusuf' ve 'İçimizdeki Şeytan' romanlarını o yıllarda yazdı. (..) Bu kitabın ortaya çıkması, büyük gürültülere sebep oldu. Faşist basını onun üzerine atıldı. Kuyucaklı Yusuf romanı, bazı manasız romantizm elemanları ihtiva etmesine rağmen, Türk romanı tarihinde yeni bir merhale teşkil eder. Türk edebiyatında, bir Türk kasabacığının ve kısmen köylülerin hayatı, bu kadar büyük bir kuvvetle ilk defa olarak tasvir ediliyordu. Hatta mürteci münekkitler bile, eserin bedii kıymetini itiraf etmek mecburiyetinde kaldılar. Bu arada Sabahattin Ali romanlarıyla yan yana olarak hikâyeleri de çıktı. Bu devrede, Türkiye'nin en tanınmış ve mahir nuvelcilerinden (romancı) biri oldu. Sabahattin Ali Türk edebiyatında ilk olarak, halkı onun alelade bir seyircisi gibi değil, ona bağlı olan bir muharrir sıfatıyla anlatmıştır. O sırada Sabahattin Ali'nin ''Düşman'' hikâyesi çıktı. Bu hikâyede, polis tarafından takip edilen bir komünisti eski okul arkadaşlarından birinin nasıl ele verdiği anlatılıyor. Kanaatimce, ustalık bakımından Sabahattin Ali'nin en güzel hikâyesi budur. Ve belki de illegal bir parti üyesini müspet bir kahraman olarak Türk edebiyatında ilk defa ele aldığı için.. Sabahattin Ali ile yeniden ve bu defa ebedi olarak ayrıldık. Ben tekrar hapse düştüm, fakat mektuplaşmaya devam ettik. Sabahattin Ali, Ankara Konservatuarı'nda öğretmen olarak çalışıyordu. Birbiri ardı sıra çıkan hikâye kitaplarının her birinde, realizme gittikçe daha fazla yaklaştı. Bana öyle geliyor ki, Türk hikâyesinde Sabahattin Ali, sosyalist realizmin ilk habercisidir. Ve kendisinden sonra, edebiyatımızda sosyalist realizmin eserlerini yaratacak olanlar, ona çok borçlu olacaklardır. İkinci Dünya Harbi biter bitmez, Sabahattin Ali, ''Marko Paşa'' gazetesini çıkarmaya başladı. Bu bir siyasi mizah gazetesiydi. Türk mizahı o zamana kadar böyle bir gazete görmemişti. ''Marko Paşa'' emperyalizm aleyhinde yazıyor, Türk burjuvazisi ve burjuva partileriyle öldüresiye alay ediyordu. Gazete haftada iki defa çıkıyordu ve tirajı 150 bini bulmuştu. Böyle büyük bir tiraj Türkiye'de henüz görülmemişti. Hükümet, çok geçmeden gazeteyi ve yazarlarını mahkemeye verdi. Basımevlerine gazeteyi basmamaları için polis tarafından emir verildi. Fakat gazete, bazen hektografta basılarak, bazen de başka isimler altında olarak çıkmaya devam etti. ''Marko Paşa''nın demokrasi, milli bağımsızlık ve barış uğrunda ve emperyalizm aleyhinde yürütülen mücadeledeki rolü çok önemlidir. Sabahattin'i birkaç defa hapse attılar. Buna rağmen mücadelesinden vazgeçmedi. O zamanki iç ve dış durum öyleydi ki, mürteci idareciler, ''Marko Paşa'' gazetesini doğrudan doğruya tasfiye etmeye cesaret edemediler. İrtica için, gazeteyi durdurmanın bir tek çaresi vardı: Herhangi bir provakasyon yardımıyla gazete sahibini yok etmek, yani Sabahattin Ali'yi öldürmek.! Öyle de yaptılar. Türkiye gizli polisi, kiralanmış ajanlarından birinin eliyle, Sabahattin Ali'yi bir ormanda öldürdü. * [1952] [Ekber Babayef, ''Nâzım Hikmet, Bütün Eserleri'', 1972, Cilt VIII, ss. 467-470] (Sayfa: 236-238) *
Yazılar 1
Yazılar 1
·
42 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.