Gönderi

456 syf.
·
Not rated
"Liberalizm seçmenleri ve müşterileri el üzerinde tutar, bize kalbimizi dinlememizi, ne iyi hissettiriyorsa onu yapmamızı öğütler. Evreni anlamlı kılan hür irademiz ve "biz"in dışında kalan hiç kimse tercihlerimizi ve hislerimizi tam olarak bilemeyeceğine göre, çıkarlarınızı ve isteklerinizi gözetmesi adına hiçbir Büyük Birader'e güvenemezsiniz." Kapitalizm'in ve liberalizmin öğütlediği gibi bizi ne iyi hissettiriyorsa onu mu yapmalıyız? Bugün özgürlüğümüz buna mı bağlı? Gerçekten de "biz" dışında kimse tercihlerimizi ve hislerimizi bilemez mi? Dünya'ya şu an, liberalizm hakimken de Büyük Birader'in var olmadığı ne malum? Bence artık var olduğu açık bir şekilde malum:) Yer yer propaganda aracı olmakla beraber bu bilimsel kitap, isteyerek ve ya istemeyerek, büyük oranda bu konuyu aydınlatıyor bence.   Günümüz dünyasında bilimi dinleştiren bir kesim var ve şimdilik, bilim de neredeyse bir Büyük Birader'in tekelinde denebilecek kadar kötü bir konumda. Bilimden kasıt, aynı zamanda modern dünyanın getirdikleridir. Örneğin medya ve iletişim araçları... Dünya gitgide artan bir hızla küreselleşirken halklar "izm"lerin peşinde, gerçek "insan" tanımının bilgisinden uzaklaşıyor ve bu malum Büyük Birader'in oltasına takılıyor. Bilim dinine iman edenler küresel mekanizmadan bahsedilince komplo teorisi diyerek söylenen her şeyi elinin tersiyle itiyor. Fakat yaptıklarının ortaçağ avrupasının karanlık zihniyetinden beklenecek bir davranış biçimi olduğunu göremiyorlar. Asıl bağnazlık bu. Yazar tarım devrimini ve hayvanların evcilleştirilmesini birçok defa kötü sonuçlarıyla ele aldı. Bunu yaparken dinleri-çoğu kez mecburen direkt olarak İslam'ı anmadan, İslam'ı ayrı tutarak, bazen de İslam'la Hristiyanlığı bilgi eksikliğinden ya da bence bilerek aynı kefeye koyarak-yerden yere vuruyor.   Hayvanların evcilleştirilmesinin, örneğin bilimsel olarak duygularının var olduğu kanıtlanmış inekler açısından, görünüşte iyi, gerçekteyse kötü bir gelişme; bunun bir katliyam olduğunu ve bizim bencilliğimizin göstergesi olduğunu söylüyor. İnekler, doğal sürecin aksine anormal dercede yüksek nüfus artışlarıyla iyi etkilenmiş olsalar da, sıkış tepiş ortamlarda, doğalarına aykırı bir yaşam sürerek işkenceyle toplu katliyamlara maruz kalıyorlarmış. Bunu düşünebilen barışçıl iyi niyetli yazarımız, Homo Deus'tan bahsederken kendinden geçiyor. Allah'ın, şüphe duymaksızın, toplumun birleşebilmek ve birbirlerini kandırabilmek için kullandığı uyduruk bir araç olduğunu ileri sürerken, insanı, uydurduğu tanrıya dönüşeceği öngörülen bir hayvan olarak tanımlıyor. 21. yüzyılda bilimin gelişmesiyle, insanın tanrı gibi ölümsüz olacağına ve bunun dine inananlara, dinin uydurulmuş olduğunun kanıtı olacağına resmen iman ediyor. İnsanlığın tanrı olma sürecine yaptığı katkılarından dolayı kapitalizmi övmekten de geri kalmıyor. Bence yazar bilerek veya bilmeyerek küreselleşmiş, demokratik ve özgürlükçü dünyanın Büyük Biraderi'ne hizmet ediyor. Neden yalnızca İslam'ın emir ve yasaklarına uyulduğu takdirde teknolojinin de, tarımın ve hayvancılığın da insanlara ve doğaya uygun olarak gelişebileceği gerçeğini kabul etmiyor. Bir tarafta insana adeta bir virüs yakıştırması yaptığı halde, onun ölümsüz olmasını isteyen dinleştirilmiş bilim; diğer tarafta, insanın zaten ölümsüz olduğunu bildirdiği halde tanrılığı değil kulluğu emreden İslam...Bu ve daha birçok sebepten kitap, İslama olan inancımı kuvvetlendirdi. Yararlı bilgiler de barındırıyor. Tarihi yorumlayışı eğlenceli ve okunası.
Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi
Homo Deus: Yarının Kısa Bir TarihiYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 201712.3k okunma
·
86 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.