Gönderi

624 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 20 days
Sahte Krallık
Spoilersız Bölüm Keşke bitmeseydi, bitse bile en azından mutlu sonla bitseydi, dediğim canım kitabım. Çok güzeldi ama kalbimi o kadar kırdı ki gecenin bi vakti ağlamaktan devam edemedim. Başrollerden birinin ölmesini asla beklemiyordum. Sanki tanıdığım biri ölmüşçesine - doğal olarak karakteri yaratan yazara- çok öfkelendim. Herkesi böyle etkiler etkilemez bilemem ama ben yaklaşık 3 haftadır her gün bu kitabı okuyup heyecanla ne olacak sonunda diye beklerken hanımefendi
Leigh Bardugo
Leigh Bardugo
ne hakla en sevdiğim karakteri öldürebilirsiniz? Kimin öldüğünü söyleyemiyorum ama kitabı okurken bunun farkında olarak okuyun. Benim gibi karakterlere bu kadar bağlanmayın. Hazırlıklı olun :'( Spoilerlı Bölüm Kısa ve öz olmak adına baştan söyleyeyim, kitap çok güzeldi, kesinlikle okuyun. Bundan sonrası kısa ve öz olmayacak. İyi okumalar. Benim duygusallığımdan mı yoksa yazar mı çok kaliteli, nedendir bilinmez, her bir karaktere çok bağlandım. Her ne kadar Matthias'ı öldürdüğü için yazarı övmek istemesem de, her bir karakterin geçmişini en ince ayrıntısına kadar yazıp çizmiş. Gölge ve Kemik üçlemesinde yazarın dilinden bu kadar etkilenmemiştim. Ama
Kargalar Meclisi
Kargalar Meclisi
okuduktan sonra adeta bağımlısı oldum. Sahte Krallık da bi o kadar merak ve heyecan uyandırdı okurken. AMA Ama neden son 30 sayfa kala böyle bi hayal kırıklığı yaşadım? Neden öldürdün ki Matthias'ı? Gerçekten mantıklı bir açıklaması olsa kabullenebilirim. Ama yok. Biri uğruna ölmedi, birini kurtarırken ölmedi, bi olayın ortasında ölmedi. Bütün her şey tamamlanmış, herkes başarıya ulaşmıştı. Sadece tek yapması gereken arkadaşlarının yanına gitmekti. NASIL OLUYOR DA onca badireyi atlatan birinin salak bir ergenin kurşunuyla ölebileceğini kabullenmemizi bekliyor anlamış değilim. Belki olayın komik kısmı da budur diyorum, onca şey atlattınız ve ölmediniz. Ölümsüz olduğunuza inandınız ama ölüm bu kadar basit bir şekilde gelip alabilir sizi sevdiklerinizden. Biliyorum çok tanıdık bir senaryo. Gerçek hayatta da hep böyle olmaz mı zaten? Ama orası fantastik bir evrendi... Her ne kadar özel güçleri olan bir Grisha olmasa da, onun da çok güzel özellikleri vardı. Yakışıklı ve güçlüydü ki bunlar yeterli. En önemlisi de aşıktı. Ağlarken kendimi Nina'nın yerine koymuş olabilirim. Kitap o kadar güzeldi ki keşke diyorum, yazar insanların aklında kalacak dev gibi yarım kalan bir aşk hikayesi fırlatmak yerine -tüm başardıkları şeyleri unutturacak bir ölüm yerine- herkesin hayallerine kavuştuğu bir son yazsaydı. O zaman yaşayamadıkları güzel günleri düşünmek yerine, kitabı hatırlayabilirdim. Biraz da diğer karakterlerden bahsedeyim, zira bu konu kanayan yarama tuz basıyor... Özellikle Wylan'ı daha yakından tanıyıp geçmişini öğrenmiş oldum bu kitapta. Her karakterde olduğu gibi onun da bi kusuru olması çok güzeldi. Evet kusurlarımız hoş olmayabilir ama zaten bu kitap kusurlu insanların fazlasıyla kusurlu hayatlarını anlatıyor. Wylan okuma yazma öğrenemiyor, Jesper kumar bağımlısı, Kaz topal, Matthias fazla yakışıklı (ve birinin ölmesi gerektiğinde nedense hedef ilk o oldu), Nina yemeyi çok seviyor -ortak kusurlarımızdan- İnej ise, o *kusursuz* Ve bence kitabın ana fikri, kusurlarımızdan utanmak yerine yeteneklerimizle ön plana çıkmalıyızdı. Aksi halde çete nasıl tüm dünyayı ayağa kaldıracak kargaşalar yaratabilirdi ki? Neyse sonuç olarak kargalarımız bissürü badireler atlattı. Ve sürekli planlar altüst oldu. Zaten en sevdiğim kısımlardan biri de her plan yaptıklarında kesin bu plan işe yaramayacak dedim. Ve yaramadı. Bunu eğlenceli yapan kısımsa B planını hiçbir zaman kestirememek ve her zaman sürprizlerle karşılaşma ihtimalimizin olması. (Matthias'ın ölmesi hiç hoş bir sürpriz değildi.) Şükür ki yazarımız diğer karakterlere mutlu son yazacak kadar ince düşünceli. İnej'in hayalindeki gemiye ve ailesine kavuşması çok dokunaklıydı. Bunların ona Kaz'ın hediyesi olması ise ayrı güzeldi :') Pekka Rollins'ten intikamını alma sahnesi zaten tüm seri boyunca beklediğim bir şeydi. Zalim olmak bi insana bu kadar yakışmamalı. Bu yüzden Kaz'ın kitap sayfalarının arasında kalmasına seviniyorum. İtici babasından kurtulan Wylan'ın annesine ve servetine kavuşması da çok anlamıydı. Jesper'ın onu yalnız bırakmaması ise daha da güzeli. Ve Jesper, gerçekten, çok masumsun. Annesinin ölümü ve onun üzerinde bıraktığı etki çok üzücüydü. Jesper'da da Chandler Bing sendromu gördüm. Acılarını espri yaparak gizleme hastalığı. Ve kesinlikle değinmem gerek, güçleri sayesinde çok iyi nişan aldığı gerçeği şoka uğrattı beni. Ama en gıcık olduğum şey Kuwei ile Wylan'ı karıştırması. Böyle klişe şeylere hiç gerek yok. Kaliteyi bozuyor. (İlla biri ölecekse Matthias yerine Kuwei ölebilirdi... şahsi düşüncem...) Tek düşündüğüm ve düşünmek istemediğim kişi ise Nina. Tek başına böyle bir acıyla nasıl başa çıkabilecek çok merak ediyorum. Bu yüzden hemen
Yara İzi Kralı
Yara İzi Kralı
kitabına başladım. Kaz Matthias'ın hakkını da Nina'ya verince hüüüğ diye ağladım bi kere daha. Neden öldürdün kadın neden!? Acı çekmek kötü bişi olabilir ama sanırım bağımlısı oldum. Keşke unutsam ve en baştan başlasam seriye. Böylece tekrardan bağımlı olup psikolojimi bozabilirim. ♡
Sahte Krallık
Sahte KrallıkLeigh Bardugo · Martı Yayınları · 20212,640 okunma
·
55 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.