Gönderi

Mesele 'geleneğin yenilenmesi' ya da 'gelenek ve yenilik’ meselesi değildir. Çünkü başlangıç noktası, ‘yenilik’ değil 'gelenek'tir. Zira amaç, millî kültürde devamlılık sağlamak, mevcut durumu temellendirmek, onu ilerlemeye sevk etmek ve sosyal değişimin sorunlarıyla ilgilenmektir. Gelenek, kültürel ve millî bir yükümlülük olarak meselenin hareket noktasını oluşturur. Yenilik ise bu geleneğin çağın ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlanmasıdır. Zira eski, yeniden önce gelir; köklülük ise çağdaşlığın temelidir. Araçtır, amaca götüren. Şu hâlde gelenek araçtır; yenilik ise amaçtır ve mevcut durumun geliştirilmesine, onun problemlerinin çözümüne, ona engel teşkil eden unsurları ortadan kaldırmaya ve geliştirilmesi yönündeki her tür uğraşıya engel teşkil eden kilitleri açmaya katılımdan ibarettir. Gelenek bizatihi değerli değildir; o, yalnızca, mevcut durumun izahının yapılması ve geliştirilmesi yönünde sergilenen uğraşıya dair sunduğu bilimsel anlayış ölçüşünde bir değere sahiptir. Zira o, kendisiyle övündüğümüz, kendisine hayranlıkla baktığımız, karşısında nefeslerimizin kesildiği, seyredelim ve üzerinde düşünelim diye dünyayı yanımıza çağırdığımız fikirler müzesi değil; aksine, bir aksiyomun kuramıdır, davranışa yön verici bir unsurdur; gelişmekte olan ülkelerin gelişme ve büyüme noktasındaki bütün çabalarının tosladığı iki engel olan, insanın yeniden yapılandırılması ve toprakla ilişkisinin yeniden kurulması amacı çerçevesinde açığa çıkarılması, kendisinden faydalanılması ve istifade edilmesi mümkün olan milli bir hazinedir. Endüstrileşme ile tarım reformu sonuçsuz kalmıştır; çünkü bir işçi ve çiftçi olan insan, yeniden yapılandırılamamış, dünyadaki yerini alması sağlanamamış, ilerleme tezahürlerinin gerisinde kalmıştır. Şüphesiz gelişmekte olan ülkelerdeki sınai ve zirai devrim, ancak onu önceleyen ve onun koşulu olan insani devrimin gerçekleştirilmesi sonrasında gerçekleşir. Bundan dolayıdır ki gelişmekte olan ülkelerdeki siyasi pratik başarısız olmuş, devlet ile halk arasındaki boşluğu dolduracak gelişme yanlısı parti ve milli organizasyonların kurulmasına yönelik çabalar sonuç getirmemiştir. Kalkınma, gelişmeden önce gelir ve onun önkoşuludur; reform da kalkınmadan önce gelir ve onun ônkoşuludur. Gelişim yönünde bir atılımda bulunmak, ilerlemenin içerik ve şartını değil, tezahürlerini gerçekleştirmekten ibarettir.
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.