Gönderi

Bülbülüm Altın Kafeste Metaforu
"Özgür irademiz var mı?" sorusuna kendimce mantıklı bir açıklama buldum ve bunu kafama göre uydurmadım.
Free Will: A Very Short Introduction
Free Will: A Very Short Introduction
ve
Felsefeyi Yaşamak
Felsefeyi Yaşamak
kitaplarındaki metinler haricinde Murat Bardakçı ve Fatih Altaylı'nın programlarına katılan Ahmet Mahmut Ünlü ve Abdulaziz Bayındır gibi zatların da görüşlerini dinledim. Bir türlü verilen cevaplardan tatmin olamıyordum. Ta ki
Free Will: A Very Short Introduction
Free Will: A Very Short Introduction
kitabında bütün görüşleri değerlendirip bir hibrit model oluşturana kadar... Özet geçecek olursam aşağıda yazacaklarım kısaca şunu diyor: Özgür irademiz var ancak kısıtlı. Tüme bakarsak özgür irademiz yok. Mikro ölçekte ise bazı seçimlerimiz var. Ama bu mutlaka bir veya birkaç nedene bağlı. Şimdi efendim özgür irademiz var diyenler ve yok diyenler olarak iki kesim var. İki kesimin de kendilerine göre çok mantıklı açıklamaları var. Ama bir yerlere gelince tıkanıp kalıyorlar. Ve matematikte bir kavram vardı şimdi aklıma gelmedi bulursam güncellerim. Önceden doğru kabul ettiğimiz şeylere bağlı olarak geliştirilmişler. Deterministlere (Nedenselciler) şu soru soruluyor: Özgür irademiz yoksa neyden sorumlu olacağız? Hukuk sistemi çöker gider. Özgür iradeyi savunanlara da şunu soruyorlar: İnsanlar biyolojik, psikolojik ve toplumsal olaylardan etkilenirler. Bu durumda hâlâ özgür bir seçim yapabilir miyiz? İki soru da başlı başına ayrı dert. Ben bu iki kesimi bağdaştırdım mı bilemiyorum ama Determinizme daha yakınım. İnsan yaptıkları eylemlerden sorumlu olamaz demiyorum ama özgür bir karar veremediğimiz de kesin. İşte burada "özgür" olmanın tanımını tartışmamız gerekiyor. Özgür ne demek? Özgürlük ne demek? Birçok tanım yapılmış bugüne kadar. Kimileri özgürlüğümüz bizim arzularımız demiş (Hobbes), kimisi de bizim aklımız demiş (Rasyonalist Bağdaşmacılar). Bense bu kader, özgür irade kavramını "Bülbülüm Altın Kafeste" ismini verdiğim metaforla kendimce açıkladım: Şimdi kendimizi evin içinde bulunan bir kafesin içinde yaşayan kuş olarak hayal edelim. Uçabileceğimiz veya hareket edebileceğimiz alan kafesin alanı kadardır değil mi? Şimdi kafesin dışına çıktığımızı ve evin odasının içinde uçtuğumuzu düşünün. Kafese göre çok daha özgürüz, çünkü daha fazla hareket imkânımız bulunuyor. Odanın içinde her şeyi yapabiliriz. Ancak yine de tam özgür değiliz. Çünkü bu sefer de uçma sınırımız odanın alanı kadar. şimdi pencereden dışarı çıktığımızı düşünelim. Artık özgür müyüz? Bence yine özgür değiliz. Çünkü her yerde uçabilmemiz gerek. Dünya'nın içinde her yerde uçabiliriz ancak Dünya'nın dışına çıkamayız. Tabii biri bizi kapsüle koyup uzaya çıkarmazsa... Ama o zaman da yine alanımız kapsülün içi kadar olacak. Yine özgür değiliz. Bu metafora göre özgürlüğü sınırsız hareket alanı ve istediğini yapabilme olarak tanımlamış oluyoruz. Ancak bunun gerçekleşmesi mümkün değil. Çünkü sınırsız enerjimiz olsa bile Dünya'nın içindeyiz ki sınırlı bir enerjimiz var. Öyle istediğimiz yere hemencecik de uçamayız. Ben kaderle özgür irade ilişkisini buna benzetiyorum. İnsan evinde, dışarıda yapamadığı şeyleri yapabilir. Ancak dışarı çıktığında uyması gereken kurallar vardır. Sorumlulukları vardır. Evinizde çıplak gezebilirken dışarıda gezemezsiniz. Toplum buna izin vermez. Ha çıplak gezen aykırı kesimler var ona ne diyeceksin gibi bir soru gelebilir. Buna şu şekilde cevap verebilirim: Onu dışarı çıplak çıkmaya iten bir neden vardır. Hemen şöyle diyebilirsiniz hayır bir nedeni yok. Evet var, bunun nedeni orada var olması. Eğer o insan var olmasaydı dışarı çıplak çıkamazdı. Bu işte bana nedensellik görüşünün en mantıklı açıklamasına itti. Bütün nedenlerimizin en başı var olmamız. Düşünün şu an bu iletiyi okumayı bir anda bırakabilirsiniz. Bu sizin seçiminiz olur ancak sizi buraya getiren bir neden vardır. Acil bir işiniz çıkmış olabilir. 1K uygulamasını yüklemeniz bu iletiyi görmeniz için bir nedendir. O hâlde mikro ölçekte bir seçim yapabiliyoruz ancak bu seçimlerimiz hiçbir neden olmasa dahi var olma nedenimizden gerçekleşiyor. Var olmasaydı seçim yapamazdık. Bu yüzden aslında biz var olmamızdan sorumluyuz. Var olmak demek sorumlu olmak demektir. Peki özgür olmak için yok olmak mı gerekir? Yok olursak seçim yapma gibi bir şansımız olmaz. Komple özgür olma şansımız olmaz. O yüzden bu yok olmanın da üstünde bir şeyler olması gerek. Bu da beni olacak ve olmayacak bütün olasılıklar sonucuna getiriyor. Öyle bir düzen var ki olabilecek ve olamayacak bütün her şey onun içinde. Ancak bu bütün olabilecek ve olamayacak bütün şeylerin var olması için bir neden var mıdır? İşte ben onu yaratıcı olarak nitelendiriyorum. Bizim seçimlerimizin ilk nedeni var olmamız gibi... Bütün olasılıkların var olmasının nedeni yaratıcı. E şu soru geliyor hâliyle eğer yaratıcı ilk nedense o zaman yaratıcının nedeni ne? Yaratıcının nedeni yine yaratıcı ve bu sonsuz bir döngü bana göre. Zaten sonsuzluğun sonu olmamasının sebebi de bu olsa gerek. Akıl erdiremeyişimiz bu yüzden olabilir. Bu yüzden hepimiz aslında bir kaderin içindeyiz ama seçimlerimiz çevrimizi değiştiriyor. Çünkü var olmamız var olmadığımız kadar çevreyi değiştiriyor. Düşünsenize bir anda bu diyarlardan göçüp gittiğinizi... Bir anda çevrenizdeki insanların ruh hâlleri değişir. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Bu yüzden varlığımızın değerini bilmemiz gerekir diye düşünüyorum. Burada varoluşçu felsefeye yakın bir görüş söylemiş olabilirim ama varoluşçuluk var olmayı ızdırap olarak görüyor. Ben buna karşıyım. Var olmasaydım bu cümlelerin hiçbirini kuramazdım. Yok olmak da bizim için değil de çevremizdekiler için ızdıraplı diye düşünüyorum. Sonuçta ayrılıklar üzüyor insanı. Belki sonumuz yokluk, belki bir daha var olmayacağız ama yokluk diye bir şey varsa aslında varlığın içinde yok olmuş olmuyor muyuz? Belki de yok olmuyoruzdur... Ki dini görüşüm yok olmayacağımızı söylüyor. Mantıklı geliyor...
Süleyman Sina Çelik

Süleyman Sina Çelik

@SSCelik
·
1y
Özgür İrade Sorunu (Aslında bir çözümüm var)
Teolojik Belirlenimcilik Tanrı her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen olduğundan, olan bitenin önceden O’nun tarafından buyurulmuş ve O’nun bilgisinde olması gerektiği öğretisidir. O halde, eğer Tanrı benim ne yapacağımı ben daha onu yapmadan biliyorsa ve aslında benim ne yapacağımı buyurmuşsa, özgür seçim yaptığımı söylememin pek anlamı kalmaz. Az sayıda Müslüman ve başka hiçbir Hıristiyan ilahiyatçı bu sonucu kabul etmeye yanaşmaz; çünkü bu, Tanrı’nın yasalarına itaat etme ya da etmeme durumunda olacakları öğreten dinlerinin diğer öğretileriyle çelişir.
Sayfa 246 - Ayrıntı Yayınları, (çev. Abdullah Yılmaz)
·
59 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.