Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

- Hanımefendiler, beyefendiler! Her gecenin sonunda, gözlerimizin önünde, apaçık bir mucize yaşanır. Uyumamız ve dinlenmemiz için üzerimize örtülen o koyu lacivert ve inciler gibi yıldızlarla işlenmiş gece örtüsü, sabaha doğru usul usul kaldırılır. Allah'ın sıcak sarı güneşi, erguvan renkli serin merhabalarla, tatlı esintili günaydınlarla, uzak tepelerin, dağların ve ormanların arkasından, sessiz ve sedasız beliriverir. Bu büyük bir olaydır! Eğer her sabah değil de, mesela on yılda, yüz yılda bir gerçekleşecek olsaydı, hiçbirimiz yataklarımızda duramaz, yeryüzünün bu en muhteşem mucizesine şahit olmak için, daha güneş doğmadan kalkar, evlerin balkonlarına, çatılarına, yüksek tepelere, geniş düzlüklü ovalara çıkar, birazdan yaşanacak mucizeyi daha rahat görebilmek için, deniz kıyılarına, sahillere koşar ve heyecanla beklemeye başlardık. Oysa ha her sabah, ha yüz yılda bir! Ne değişir? Güneşin doğuşu her türlü mucizedir. İşte SABAH NAMAZI, bu muhteşem olayın, Rabbimizin bize yepyeni bir gün daha bahşetmesinin ve sanki görünmez bir mürekkeple yazılmış bir yazıyı görünür kılan sihirli bir iksir gibi ışığın, yeryüzünü bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha... ama her seferinde taptaze aydınlatması karşısında, mü'minlerin hayret, minnet, şükran, teşekkür hislerini ifade etmeleri için bulunmaz bir fırsattır. Minarelerden ALLAHU EKBER sesleri yükselmeye başlar. Ve şehirlerin üzerine, bereketli bir yağmur yağıyormuş gibi ezan kelimeleri yağar... Biz kalkarız. Sıcak yataklarımızdan, kuşlar gibi erkenden uyanırız. Onlar nasıl kendi dilleriyle şakıyıp ötüşmeye ve yeni günü karşılamaya başladılarsa, biz de sabah namazı ile bunu yaparız Allah'ın bu en büyük mucizelerinden biri birazdan yaşanacakken âdeta, "Az sonra doğacak olan Güneş Senin, onu da, onun ışıklarını da Sen yarattın. Bu Dünya, Sen onu döndürdüğün ve "Dön!" emrettiğin için böyle dönüyor. Ve bu yeni gün de, Senin bize bir armağanındır" deriz. İşte SABAH NAMAZI yeni bir güne başlamak için bu yüzden hem çok önemli, hem de çok güzeldir. Halis Muhlis'in sabah namazı için anlattıkları 5/A sınıfındakileri çok şaşırtmıştı. Hiçbiri daha önce böyle şeyler düşün(e)memişti. İdris Takacı'nın zihnine, "Acaba ananemin aklından bütün bunlar geçiyor olabilir mi?" diye bir soru geldi. Ananesi, horozlardan bile önce uyanan bir ananeydi. Oysa İdris için sabah namazı demek, uykunun en tatlı yerinde uyanmak demekti! Fakat Halis Muhlis'in bu anlattıklarından sonra, onun aklında ve kalbinde, işler biraz değişti...
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.