Gönderi

76 syf.
6/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Umut fakirin ekmeğidir...
Hikayeye adını veren Albay, emekliye ayrılmış yaşlı bir askerdir. Bu yalnız adamın astım hastası eşinden ve oğulundan yadigar kalan horozdan başka kimsesi de yoktur.Oğulları Agustin dokuz ay önce vurularak öldürülmüş hem de sadece horoz dövüşlerinde el altından bildiri dağıttığı için.. Hikayenin geçtiği kasabada sıkı yönetim var. Kasabada yaşayan yoksul müzisyenin cenazesini bile polis kışlasının önünden geçiremiyorlar … Albay,ama bu bir ayaklanma değil ki yoksul bir müzisyenin cenazesi dese de bu bir şey ifade etmiyor yönetim için. Cenaze alayı yolunu değiştirerek ilerliyor. Haberlerde de yoğun bir sansür var. Albay doktora haberlerde ne var diye sorduğunda doktor albaya birkaç gazete verip hiç kimse bilmiyor diyor.Sansürcülerin basılmasına izin verdiği satırların aralarını okumak zor diye ekliyor.Ayrıca kasabada sokağa çıkma yasağı da var.Kasaba böyle bir baskı altında. Emekli albay ile karısı ise büyük bir geçim derdinde..Albay zamanında ülkesi için canı pahasına savaşmış iken şimdi hakkı olan emekli maaşını bekliyor.Bekliyor ama boşa… Yıllardır hiçbir sonuç yok ortada .. Meclis yasayı on dokuz yıl önce çıkarmış ama albayın eline hala beş kuruş geçmemiş..Gücüne gidiyor bu durum albayın..Bu bir sadaka değil,bize bir lütufta bulunmuyorlar.Cumhuriyeti korumak için belimizi kırdık diyor avukatına.Avukat ise, böyledir işte insanın nankörlüğü sınır tanımaz diye cevap verir albaya. Albay her cuma ümitle mektup gelmesini,emekli maaşının haberini bekler ..Ama yıllardır gelen giden hiçbir şey yoktur..Her seferinde evine eli boş döner.Maaşını alamadığı için büyük bir yokluk çekmektedir albay ve eşi.Evdeki her şeyi satmışlardı artık. Horozu satmak istemiyorlardı çünkü oğullarından hatıra kalan tek şeydi. Yoksul çift yeri geldi kendileri yemedi horozu yedirdi yeri geldi ondan bundan yardım istediler..Hem de her seferinde ezile büzüle..Emekli maaşından ümidi kestiklerinde ise horoza sığındılar ..Açlıktan,yoksulluktan, küçücük bir şeyden ümitlenip beklemekten sıkılmıştı artık kadın.Şu horozu sat artık diye albaya baskı yapmaya başladı..Albay ise oğlunun arkadaşlarının horozu dövüşe götürecekleri günü bekliyordu umutla.Dövüşte horoz kazanırsa çocuklar bize de pay verecekler diyordu ..Kadının artık beklemeye sabrı yoktu maça daha çok var o zamana kadar ne yiyeceğiz,ya horoz kaybederse o zaman ne olacak biz ne yapacağız gibi sorularla albayı darlamaya başlamıştı..Albayın tutunduğu tek şey dövüşte horoz kazanacak ve bize para gelecekti.Bu yüzden karısına verecek cevabı da yoktu.Söylediği tek şey “Elinin körü…” oldu. Bu hikaye aslında başlı başına bir çaresizliğin hikayesi ..Çaresizce beklemekten ibaret..Umut karın doyurmaz ama insanı ayakta tutar diyor kitapta… Tam da böyle …Albay da önce emekli maaşının gelme umuduyla sonrasında da horozun umuduyla yaşıyor.. Hikayeyi sevdim her şey gerçekçi bir dille yazılmıştı tek sevemediğim nokta ucunun açık olmasıydı.Sonunda ne olduğu yazılmamıştı. Yazılmadığına göre albay yine yanılmıştı horozdan da bir şey çıkmamıştı ve eşi haklıydı diye yorumluyorum ama sonuç her neyse onu okumak isterdim.Ama yine de sevdiğim ve tavsiye edebileceğim bir hikaye ..
Albaya Mektup Yazan Kimse Yok
Albaya Mektup Yazan Kimse YokGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 19968,5bin okunma
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.