Gönderi

MONA ROZA ŞİİRİNİN HİKÂYESİ VE SIRLARI: Mona Roza Tek Gül anlamına gelir. Bir rivayete göre.. Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır. Fakat kendisini yakışıklı bulmadığı için ona bir türlü açılamaz. Bir gün cesaretini toplayıp aşkını Muazzez Hanım' a arzeder.Fakat reddedilince çok üzülür.. Okullar tatil olur.. Muazzez hanım Geyve' de yazlıkta kalmaya başlar. Sezai Karakoç' ta tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar. Her gün karşılıksız sevgi duyduğu sevgilisini seyreder.Ona şiirler yazar. Mona Roza şiirinin her kıtasının baş harflerine dikkat edersek Muazzez Akkayam ismi ortaya çıkar. Gel zaman git zaman.. Okul biter ve mezuniyet töreni yapılır.Mezuniyet törenindeyse Sezai Karakoç Mona Roza şiirini okur. Muazzez Akkaya ise tam karşısındadır. Şiiri bittikten sonra bir alkış tufanı kopar. Herkes bir daha okuması için ısrar eder. Ve tam 3 kez Sezai Karakoç bu şiiri ard arda okur.Muazzez Hanım ise bu büyük aşka saygı duyduğunu söylemesine rağmen yine de karşılık vermez.Sezai Karakoç hala evlenmemiştir. ŞİİRİN SIRLARI BİRİNCİ SIR: Mona şiiri Mona Roza siyah güller, ak güller / Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak" diye başlar. Geyve'nin sırrı ortaya çıktı: Sezai Karakoç'un büyük aşkı Muazzez Akkaya Geyveliymiş. İKİNCİ SIR: Mona Roza şiiri büyük efsanelere ve tevatürlere de konu oldu. Onlardan biri de Muazzez Akkaya'nın intihar ettiği şeklindeydi. Bu rivayet doğru değil. Çünkü Muazzez Hanım'ın şu anda New York'ta büyük kızı Dr. Ayşegül Giray ile birlikte yaşadığını biliyoruz. ÜÇÜNCÜ SIR: Sezai Karakoç'un Mona Roza şiirini tamamen platonik duygular içinde yazdığı, Muazzez Akkaya ile hiç tanışmadığı sanılıyordu. Karakoç'un Muazzez Hanım'a açılıp açılmadığını hâlâ bilmiyoruz ama iki ismin birbiriyle tanıştıkları kesinleşti. DÖRDÜNCÜ SIR: Muazzez Akkaya'nın durgun ve melankolik bir kadın olduğu sanılırdı. Hayalleri yıkma pahasına kızının tanıklığıyla söyleyelim: Karşımızda neşeli, esprili, hayat dolu bir kadın var. BEŞİNCİ SIR Muazzez Akkaya'nın Mülkiye yıllarında uluslararası yarışmalara katılan bir ping pong şampiyonu olduğu bilgisi, Sezai Karakoç'un ünlü "Ping Pong Masası" şiirini anlamlandırmamıza yardımcı oldu. ALTINCI SIR: Mona Roza şiirinde "Artık inan bana muhacir kızı / Dinle ve kabul et itirafımı" şeklinde iki dize var. Muazzez Akkaya'nın, Geyve'ye sonradan yerleşmiş bir muhacir ailesinin kızı olduğunu bilmem belirtmeye gerek var mı? "En önemlisi de şiirin kıt'alarının baş harfleri: Muazzez Akkayam!" Mona Rosa, şairin kalbinde siyah bir gül… Ah… Mona Rosa, aynı zamanda hayatını, ışıksız ruhunu aydınlatan, kalbini mutluluğa açmış bir ak gül… “Mona Rosa” diyor, Sezai Karakoç ve devam ediyor, “Bir nişan yüzüğü seni hatırlatır” ama bir yandan da “kanadı kırılmış bir kuştur” bu duyguları yaşayan… Mona Rosa “Tek Gül” anlamına gelir. Mona Roza hikayesi şöyledir; Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır… Mona Rosa Sezai Karakoç için Muazzez Akkaya’dır. Fakat kendisini yakışıklı bulmadığı için ona bir türlü açılmaya cesaret edemiyordur… Bir gün cesaretini toplar ve tüm heyecanıyla aşkını, kalbinden geçenleri Muazzez Hanım’ a döker… Fakat reddedilince bu aşkı içselleştirir ve bu reddediliş sonrası kalbine büyük bir hüzün çöker… Zaman geçer ve okullar tatil olur… Muazzez Hanım, Geyve’deki yazlığına taşınmıştır… Aşkının peşinden sürüklenen Sezai Karakoç da tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar… Her gün karşılıksız sevgi duyduğu, reddedildiği sevgilisini seyretmeye başlar… Kalbinin ateşini söndüremez ve ona şiirler yazmaya başlar. En önemli şiiri ise ismini Mona Rosa verdiği şiirdir. Yazdığı şiirde her kıtasının baş harfleri, “MUAZZEZ AKKAYAM” olacaktır… Gel zaman git zaman.. Okul biter ve mezuniyet töreni yapılır… Mezuniyet töreninde, tüm okulun karşısında Sezai Karakoç, Mona Roza şiirini okur. Muazzez Akkaya ise tam karşısındadır. Şiiri bittikten sonra bir alkış tufanı kopar. Herkes bir daha okuması için ısrar eder. Ve Sezai Karakoç şiiri ard arda okumaya başlar. Sahneden tam ineceği sırada Muazzez Hanım, koşarak yanına gelir ve ona halen teklifinin geçerli olup olmadığını sorar. Sezai Karakoç “Senin aşkın artık benimkine yetişemez.” der ve hayır cevabını verir. Gururunu aşka tercih etmeyi seçmiştir Sezai Karakoç… Belki de sevdasına ulaştığında hislerinin yok olacağından korkmuştur… Mona Roza, sessiz bir sevdadır. Sessizlik ve acı, aşkın iki büyük arkadaşıdır… Zaten aşk denen şey bir nevi ulaşamamak değil midir? Yıllar geçtiğinde bir röpörtajında, şiiri ithaf ettiği kadının intihar edip etmediği konusunda şunları söylemiştir Sezai Karakoç: “Birisi benim yüzümden intihar etse ben yaşayabilir miydim?” Aslında bu cümlenin karşılığı “O yaşamasaydı ben yaşayabilir miydim” değil midir?… Röportajlarında asla aşkının ismini anmayacak ancak, “Şiiri herkes çok beğendi. Lakin, kimse 30 sene boyunca şiirde akrostiş olduğunu fark etmedi.” diyecektir.Hiç bitmesin hep kalsın istediği bu aşkını böylelikle gün yüzüne çıkarmıştır… Şu sözleri de bunun en büyük kanıtıdır: “Ama sanmayın şiirimi inceleyip de akrostiş olduğunu anladılar. İki hafta öncesinde bir yakın arkadaşıma şiirin akrostiş olduğunu açıklamıştım…”
·
118 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.