Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Binlerce kuş birbirine karışarak, ciyaklayarak dönüp durdular gökyüzünde. Dönüp durdular, dönüp durdular; yorgun kanatlarını kıpırdatamayacak hale geldiler. Orada bir kara parçası bulup dinlenmeleri, okyanusun kalan kısmını aşacak gücü toplamaları gerekiyordu ama binlerce yıldır kondukları, genetik kodlarına bilgi olarak kayıtlı olan ada yok olmuştu işte. Belki de bir depremle denizin dibine batmıştı. Döndüler, döndüler, döndüler, giderek yavaşladılar, giderek alçaldılar. Sonra içlerinden biri, gümüş sırtlı bir martı denize doğru müthiş bir dalış yaptı. Öteki kuşların şaşkın bakışları altında çok sert bir biçimde çarptı denizin ayna gibi yüzeyine. Ve öldü! Diğerleri biraz daha ciyaklayarak döndüler, sonra bir martı daha kendini denize çakarak intihar etti. Sonra biri daha, biri daha, biri daha!.. Gün batımına kadar gökyüzünde daire oluşturarak uçan binlerce kuşun hepsi intihar etti. Denizin yüzü, dalgalarla sallanan kuş ölülerinden görünmez oldu. Ondan sonra ortalığı derin bir sessizlik kapladı. Dünyanın sonu gelmiş gibi oldu. İşte rüyanın tam burasında soluk soluğa uyandım. Bir kolu ve bacağı üstümde olan Lara uyandığımı hissetti, başını kaldırarak, “Ne oldu?” diye sordu. “Azrail yoklamış gibisin tatlım. Sakinleş. Rüya mı gördün?” “Evet!” dedim ve rüyayı bütün ayrıntılarıyla Lara’ya anlattım. “Adamız yok olmuştu!” dedim. “Denizin dibine batmıştı; bu yüzden göçmen kuşlar binlerce yıldır yaptıkları gibi açık denizi aşarken, ayak basacak bir yer bulamadılar. Birer birer intihar ettiler, deniz hepsini yuttu.”
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.