Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Maddeci Anlayışın Ahlaka Etkileri
Son çaglarımız insana öğretti ki, vaktile J. J. Rousseau'nun savunup göklere çıkardığı güzel tabiat, gerçekte sonsuz bir iştahı doyurmak için didinen korkunç bir trajedi, sahnesinden farksızdır. Çünkü tabiatin ilkel hâli tasarlanabileceğinden daha tüyler ürperticidir. Orada insan, vahşi bir hayvandan farksızdır. Voltaire, uygarlığımızın bu vahşi hayvan üzerinde işitilmedik bir zafer olduğunu söylemişse de, uygarlığı yaratan, insanın asıl benliğinde yaşayan, zalim ve menfat düşkünü olan bir Gorildir. Bu hayvan, bütün içgüdülerile ve iştahlarıyla maskelenmiş olarak çağımız insanının ruhunda uyumaktadır. Uygarlık, bu maskeyi yırtarken Gorili uyandırmamaya muvaffak olamamıştır. Hatta tersine olarak onu daha oburlaştırmış ve açgözlü yapmıştır. Maddeciliğe göre, iyilik savaştadır, savaştır. Çünkü ancak bununla ruhumuzun gorilini doyurmak mümkündür. Görünüşte maddecilik, servet ve menfaat hırsını artırmış ve zenginlik, ailede derin çöküntülere sebep olmuştur. Tembellik, sefahat, zina ve boşanmalar artmış, köylüler tarla ve çiftliklerden şehirlere ve fabrikalara göç etmiş, büyük şehirlerde başlayan nüfus yoğunluğu, konfor, zevk ve hürriyet, kütlelere yeni bir hayat mantığı, yeni alışkanlıklar vermiş ve eskimeye başlayan duygu, düşünce ve değer yargılarını bir tarafa atarak yeni sosyal şartlara uymaya elverişli bir anlayış doğmuştur. Charles Wagner'in de gördügü gibi, çağdaş maddecilik, insan ruhuna öyle bir etki yaptı ki, insanlar oldukları değil, olmadıkları gibi görünmeye, yani sanki bilğin, güzel, zengin, namuslu, zâhid imişler gibi garip bir ahlâk maskesi altında gerçek kimliklerini saklamışlardır. Yani insanlar, gösterişe ve görünüşe itibar etmekten hoşlanır oldular. Eşyanın değeri yükseldikçe, insanın haysiyeti alçaldı. Halin gerekçelerini iradeden üstün görerek, eşyacı, şartların ve fırsatların kölesi, hatta tesadüflerin esiri olan yeni bir insan doğdu. Özet olarak hayatsal ve gerçek hürriyet kayboldu; onun yerine yalancı bir hürriyet ideolejisi doğdu. Evvelce kadın ve aşk bir ülkü sayılırken, artık insan, midesine ve şehvetine düşkün bir hayvan haline geldi. Aşkta, evlenmede, meslek aramada, bireysel ve sosyal ilişgilerde.. hep maddeciliğin hakim olmaya başladığı görüldü. Böylece insan, maddî ve pratik olarak ulaşamayacağı fikir ve inançlardan tiksindi; bilim bile esas prensibini teşkil eden karşılık beklemezlikten (hasbilik) sıyrılarak iyiye ve kötüye de hizmet edebilen teknik faaliyetlerin kural ve esasları halinl geldi. Denebilir ki, maddecilik, bugünün zevki ve yarının temininden başka bir amaç bırakmadı. Lüks, öğünmek, israf, gösteriş, hoşgörmemek ve kibir.. ahlâklılığının en tabiî değerleri oldu. Yoksa kardeşlik, eşitlik, adalet ve hürriyet.. duyguları en ilkel dinlerde bile vardır; ve bunlar ahlâkî hayatın ruhu ve ilk tohumlarıdır. Yâni bunlar demokratik rejimler gibi çağdaş keşiflerden değildirler. Modern olan, bu yüksek duygulara malik ve eğemen olması iddia edilen insan zümrelerinin genişliğidir. (G. Tarbe). Daha evvel E. Renan'ın bahsettiği iyilik piramidi, bugün tersine çevrilmiş gibidir. öyle dar ve sivri bir taban üzerinde genişleyen bir piramid ki, bunun denğeyi kaybederek devrilmesinden korkulmaktadır. Esasen ahlakın sözde anarşisi, onun sarsılıp yıkılmasından ziyade değerlerin değişmesinden ve uygulanma alanının genişlemesinden doğmaktadır. Bir taraftan da yine E. Renan'ın dediği gibi insanı ödev sever yapmak için, ona ödevseven örnekler göstermek lâzımdır. Yâni ahlâkı, kahramanlar korurlar. Bugünkü maddecilik yüzyılında ahlâk havarilerinden ziyade, tutku çığırtkanlarından başka bir şey görülmüyor gibidir. Zira maddecilik, tabiatin dışsal ve koskoca varlığına gözlerini çevirerek insanı maddenin ebedi hareketler okyanusunda bir dalga gibi telakki etmedi. Yine bu maddecilik etkiselidir ki, «ferdin veya toplumun hakkından bahsetmek, olmayan şeylerden söz açmak demektir. Fakat her ferdin toplum içinde ifa edeceği bir işlevi (fonction), icra etmeye mecbur olduğu bir işi vardır. Bu işlev ve ihtiyaçların görülmemesi imkânsızdır. Aksi hâlde insan, ya bir düzensizliğe, ya da hiç olmassa bir sosyal zarara sebep olur».
Sayfa 51-53
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.