Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

268 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 saatte okudu
Compson ailesinin trajedisi.
Dünyanın en zor okunan kitapları listelerinde hep ilk beş kitap arasında gösterilen bu eseri bu kadar okunması zor kılan şey ne? Aynı şekilde kitap hakkında ki incelemeler ve yorumlar da hep kitap dan soğutacak şekilde baskın bir zorluğu çağrıştırıyor. Ben ise bu güzel kitabı, hem herkese tavsiye etmek, hem de kitaplığında bekletenleri okumaya teşvik etmek için böyle bir inceleme yazmaya karar verdim. Kitabı üç ay içerisinde bu ikinci okuyuşum, bu yüzden bir de ön inceleme yazmak istiyorum. Yukarıda bir soru sormuştum, kitabın bu kadar okunması güç yanı nereden geliyor? İşte buna bir cevap bulabilmek için önce bilinç akışı tekniği nedir ve bu teknikle yazılan kitaplar neden okuru çok zorluyor, bundan başlayalım. Aslında bilinç akışı dediğimiz şey, neredeyse her gün yaptığımız olağan bir durum iken bu birbirine zıt düşünceler yazıya dökülünce neden anlamlarını kaybediyorlar? Bunlar konu başlıklarımız olsun, bir bir bunları örnekle açıklamaya çalışayım. Bilinç akışı dediğimiz şey, herşeyi salt gerçeklikle görüp anlamlandırdığımız betimleyici nesneler bütünüdür, bu bir ağaç da olabilir, kuş da, insan da. Şöyle bir örnek vereyim, bilinç akışı, gece yastığa başımızı koyduktan sonra beynimize nüfuz eden zaman, mekan, olgu ve nesnelerden bağımsız günü kafamızda yorumlama şeklimizdir. Sabah arkadaşınızla yaptığınız konuşmalar gelir birden aklınıza, sonra görüp aklınızda yer ettiğiniz çiçeğin rengi, sonra birden geçmiş zamanlarda yaşadığınız acı tatlı olaylar gelir aklınıza ve siz tüm bunları unutmaya çalışıp uyumaya çalıştıkça bilinç altınız sizi sürekli etkilendiğiniz olaylar ve düşünceler bütününü slayt bir gösteri şeklinde hızla yenileriyle yer değiştirir. İşte bilinç akışı dediğimiz şey ise tam da bu, kontrollü ya da kontrolsüz bir şekilde gördüğünüz her şeyi kafanızda yorumlama biçimidir. Peki, bilinç akışı tekniği bize bu kadar yakın bir hayatın gerçeğiyken nasıl oluyor da bu tarz da yazılan kitaplar bize hep sıkıcı geliyor. İşte, edebiyatın güzelliği de burada başlıyor. Buna verilecek en basit cevap şu aslında, çünkü başkalarının yaşadıkları bizim pek de ilgimizi çekmez. Sabah bir arkadaşınızın üzerinde görüp beğendiğiniz bir kıyafetin sizin için hoş bir anlamı olabilir ancak bunu bir ikinci kişi ile paylaşırsanız samimiyetten uzak, zoraki bir gülümseyiş ile karşılık alırsınız. İşte, bilinç akışı tekniği ile yazılmış kitap kahramanlarının beyninin içine giremediğimiz için bu yüzden uzak kalırız hikayeye. Karakterin görüp beğendiği bir çiçeği okura tasvir etmesi, hoş bir bayanı ya da beyefendiyi gördüğü gibi betimlemesi pek de ilgimizi çekmez (Elinde bir silah, ya da kılıç yoksa tabi). Hepimiz hayatın gerçekliğinden uzak, elimizde kılıçlarla başka ülkeleri fethetmek istiyoruz, bilmediğimiz yeni yerler, yeni insanlarla karşılaşmak istiyoruz, aşık olmak istiyoruz, ölmek, öldürmek istiyoruz. Gerçek hayatımız da bizlere çok uzak olan bu tür heyecanlı maceralara girerek günlük dertlerimizden kurtulmak istiyoruz. Bu yüzden ciddi kitaplar bize hep sıkıcı geliyor. Bana kalırsa gerçek edebiyat böyle bir şey değil, okuru düşünmeye sevk etmeyen her kitap boşa akan su misali kuraklığa götürüyor bizi. Arz talep meselesi, insanlar artık edebi değeri yüksek, ciddi kitapları okumak istemiyor. Bir
Körleşme
Körleşme
,
Deniz Feneri
Deniz Feneri
,
Dalgalar
Dalgalar
,
Ulysses
Ulysses
,
Karanlık Gözükünce
Karanlık Gözükünce
,
Tutunamayanlar
Tutunamayanlar
,
Aylak Adam
Aylak Adam
ve
Ses ve Öfke
Ses ve Öfke
gibi kitaplar sanki artık yazılmayacakmış gibi bir his var içimde. Bu yüzden Ses ve Öfke gibi insanı düşünmeye sevk eden kitapları okudukça mantık da bir ciddiyet, düşünce ve insanları anlama konusunda insanüstü bir olgunluk baş göstermeye başlıyor. Bu tür eserler genelde kimlik karmaşaları ve içsel çözümlemeleri de beraberinde getirdiği için bilinç altınızda sizin yerinize düşünebilen onlarca hayali karakter de yavaş yavaş belirmeye başlıyor. Karşınıza çıkan insanların size hangi niyet ile yaklaştığını bazen sözlerinden, bazen bir bakışından, bazense içgüdüsel olarak empati yolu ile ben daha önce de buna benzer bir insanla karşılaşmıştım diyerek mantığınızda ki olgunluğa hayran kalıyorsunuz. Sanırım bu kadar ön inceleme yeter, daha kitaba bile gelemedim ancak bu tür kitaplara karşı olan ön yargıyı kırmak için sayfalar dolusu yazı yazabilirim. İncelemeye başlamadan önce tek bir amacım vardı, o da bu kitabı sevdirmeye çalışmak. Bunun için incelemeye başlamadan önce çok fazla spoiler ile karşılaşacağınızın altını çizerek söylüyorum. Bunu yapmada ki amacım kitap ile okuru birbirinden koparan hikaye bağlarını birleştirmek. En azından kitabı okumaya başlayacak okurlar bu incelemeyi okurlarsa nerede, ne anlatıldığına dair aldıkları ip uçlarıyla daha kolay bir okuma sağlayacaklardır. Şimdi, kitabı daha rahat okuyabilmeniz için bir kolay okuma rehberi hazırlayacağım. ############################## Kitap 4 bölümden oluşuyor, ilk üç bölümü ailenin üç erkek oğlunun gözünden anlatılır, son bölüm anlatıcı tarafından anlatılır. Ailenin tek kızı olan Caddy ise hikayeyi şekillendiren baş karakterdir, olaylar hep onun etrafında gelişir. Önce kitap da ismi geçen başlıca karakterleri tanıyalım, daha sonra bölüm bölüm bu karakterleri inceleyelim. Compson ailesi üyeleri; Jason: Baba Caroline: Anne Benjamin ya da Benjy: Ailenin sağır ve dilsiz oğlu (Maury adı ile de anılır) Quentin: 2. Bölümde ki anlatıcı oğul Jason: 3. Bölümde ki anlatıcı oğul (babası ile aynı isimde ancak babadan pek fazla söz edilmediğinden isim karmaşası yaşanmıyor) Caddy ya da Candance: Ailenin tek kızı Bayan Quentin: Caddy'nin kızı, amcasının adı verilmiş. Maury: Caroline'in erkek kardeşi, çocukların dayısı Dilsey: Ailenin zenci hizmetkarı Roskus: Dilsey'in kocası Versh, T.P ve Frony ise Dilsey'in diğer çocuklarıdır. Luster: Frony'in oğlu, Benjy'nin bakıcısı. ############################## Birinci bölüm - 7 Nisan 1928: Ailenin sağır ve dilsiz oğlu Benjy'nin beyninin içindeyiz. Yukarıda saydığım bütün karakterler burada okuyucuya tanıtılmadan Benjy'nin bilinç akışı yolu ile anlatılıyor. Benjy 33 yaşında bir erkektir ve hayatı böğürüp, bir takım sesler çıkarmaktan ibarettir. Kitaba ismini veren Ses ve Öfke'de ki Ses'dir Benjy. Bana kalırsa kitabın ismi Koku, Ses ve Öfke olmalıymış, sebebini ikinci bölümde anlatacağım. Benjy, insanları tamamen duyuları ve koku almada ki eşsiz yeteneğinden tanır, ailenin en hisli çocuğudur. Mesela kız kardeşi Caddy sürekli başka erkeklerle düşüp kalkar ve Benjy ne zaman Caddy'nin başka erkeklerle buluştuğunu hissetse ona karşı "Islak odun gibi kokuyor Caddy" diyerek okuyucuya kız kardeşinin yine erkeklerle işi pişirdiğini anlatır. Kitabın başlarında zenci hizmetkarları, ayrıyeten Benjy'nin bakıcısı Luster ile Benjy ormanlık alanda golf topu ararlar. Bunu ilk okuyuşunuz da çok zor fark edersiniz, çünkü Luster'in kitap boyunca insanlardan tiyatroya gidebilmek için bir çeyreklik istediğini okur durursunuz. Luster, Faulkner'in hala Abd'de devam eden zencileri köle gibi gören insanlara karşı göndermeler de bulunduğu karakteridir. İlk bölümün, kitabın en zor bölüm olarak gösterilmesinin bir sebebi de budur aslında. Çünkü Benjy sürekli Luster ile neden golf topu aradığına bir anlam veremez ve geçmişe dönerek yine ormanda golf topu aradığını hatırlar. Luster tiyatroyu çok sever ancak parası olmadığı için tiyatroya gidemez ve bir gün ormanda Benjy'i gezdirirken bir golf topu bulur ve bu topu saha da golf oynayanların yanına götürerek bir çeyreklik karşılığında topu satabileceğini söyler. Şimdi bu detayı okuduktan sonra kitabın başında ki flashback dediğimiz geriye dönük zaman da Benjy'nin bilinç altından geçen olayları daha iyi anlayabiliriz. Bir diğer detay ise ilk bölümde sık sık bayan Quentin'in adının geçmesidir. İlk başlar da kardeşlerden birisi gibi sanılsa da aslında Quentin intihar ettiği için kardeşi Caddy kızına amcasının adını koymuştur, yani bu kız Caddy'nin kızıdır. Benjy'nin annesi Carolina kitap boyunca sürekli ölmeyi isteyen, geleceğe dair umudu olmayan bir insandır ve annelerinin durumuna yine en çok üzülen Benjy'dir. Hatta annesini böyle betimler; "Versh beni oturttu ve biz annemin odasına girdik. Bir ateş vardı. Duvarların üstünde yükseliyor alçalıyordu. Aynada bir başka Ateş vardı. Hastalığı kokluyordum. Annemin başına sarılmış bir bezdi hastalık. Saçı yastığının üstünde. Ateş ona erişmedi, ama başında parladı, küpelerinin titrediği başında." 51 Benjy, anne, babasının, ya da kardeşlerinin başlarına ne zaman kötü bir şey geldiğini hissetse böğürüp sesler çıkartmaya başlar. Aynı şekilde aile üyeleri kötü şeyler yaptığında da yine Benjy bağırmaya başlar, bunu hiç kimse fark etmez ve Benjy'i susturması için Luster'i çağırarak onu derhal buradan götürmesini isterler. ############################### İkinci Bölüm - 2 Haziran 1910 Bu bölüm de Quentin'in beyninin içerisindeyiz. Kitabın en zor bölümünün bu bölüm olduğunu düşünüyorum. Ayrıca en çok severek okuduğum bölüm, müthiş bir edebi şölen, bilinç akışı tekniği ile yazılmış kitapların zirvesidir bu bölüm. Çünkü sadece seslerden oluşuyor. Tam 82 sayfa boyunca sadece bir insanın bilinç altında susmak bilmeyen o sesleri okuyoruz. Cümleler arasında bir olay örgüsü ya da ben ne okuyorum derseniz kitap size ızdırap olur. Yukarıda bahsetmiştim, tanıdık geldi mi? Kafamızın içerisinde susmak bilmeyen, bize ait olan ama bizim elimizde olmadan kelimelere dönüşen o sesler... Quentin, aile de geleceği en karanlık, umutsuz insan. Benjy'nin tarlası satılır ve gelen para ile Quentin'i Harvard'a yollarlar okumak için. Quentin ailede ki en yardımsever, en hümanist bireydir ancak beyninin içinde bir yerlerde, dışarıya çıkartıp kimse ile paylaşamadığı pişmanlıkları vardır. Çünkü kız kardeşi Caddy ile ensest bir ilişki içerisindedir. Bilinç altında saplanıp kalan hastalıklı bir arzudur bu. Sürekli affet beni baba, ensest bir ilişki içerisindeyim diye babası vasıtası ile kendi vicdanıyla hesaplaşıyor. Sürekli Caddy ile yaşamış olduğu eski günleri hatırlayıp okuru da beraberinde götürüyor. Alışık olduğumuz roman yazım kurallarının dışına çıkarak yaşadıkları ilişki dolu anları betimlemiyor Faulkner, bir ağacın özü, bir çocuğun salyası, Benjy'nin sürekli böğürmesi şeklinde belirtiyor bunları. Tabi ben de ikinci okuyuşumda anlayabildim. Quentin, kız kardeşi Caddy'nin başka bir erkekle ilişkisi olduğunu öğreniyor ve kardeşinin düğününe iki ay kala intihar ediyor. Bunu nereden anlıyoruz peki? İkinci bölümün başlarında ikinci el eşya dükkanına giderek iki tane ağır bir ütü alıyor kendine. Bu ütüleri hangi amaçla aldığı ile ilgili kitabın başka hiç bir yerinde bahsi geçmiyor bir daha. Üçüncü bölüm de kardeşi Jason sadece bir cümle içinde aile bireylerinden birisinin deli olduğunu(Benjy), birisinin de suda boğularak intihar ettiğinden bahsediyor. Burada Quentin'in ütüleri ayaklarına bağlayarak kendini göle ya da denize atarak intihar ettiğini düşünüyoruz. Ya da ben öyle bir sonuca ulaştım. ############################## Üçüncü Bölüm - 6 Nisan 1928 Bu bölüm de Jason'ın beyninin içerisindeyiz. Bilinç akışı ve sesler hiç durmadan devam etmektedir. Ses ve Öfke'nin öfkesi olan Jason'ın, bir ve ikinci bölümde adı pek geçmez, olaylara dahil olduğu yerlerde ise oldukça sakin bir olgunluk içerisinde görülür. Anne Caroline'in en sevdiği evladı Jason'dır. Ancak babası öldükten sonra, kardeşi de intihar ettiği için evin bütün yükü Jason'ın omuzlarındadır. Küçük bir banka da çalışır, borsaya para yatırır ve kazandığı paralar ile ufak tefek birikimler yapmaya başlar. Annesi Caroline'in Caddy'nin kızı Quentin için Jason'a ödediği parayı Jason yeğenine vermez, kendi hesabına atar. Anne Caroline öldükten sonra bu paraları eve getirip odasında muhafaza etmeye başlar. Quentin'de tıpkı annesi gibi sürekli başka erkekler ile birlikte olur, hatta Jason'ın çalıştığı dükkanın önünden bir karış etek ile geçerek amcasını kışkırtır. Jason ise hem kardeşi Caddy'nin, hem de yeğeninin erkeklerle düşüp kalkmasını kaldıramadığı için artık bende gururdan eser kalmadı diye söylenir durur. Ailesini bir bir kaybettiği yetmezmiş gibi bir gün Quentin'de başka bir erkekle evden kaçar ve Jason'ın kendisinden saklamış olduğu ve biriktirdiği tüm parayı da çalarak amcasına en büyük darbeyi indirmiş olur. ############################## Dördüncü Bölüm - 8 Nisan 1928 Edebi şölen burada sona eriyor ve kitap bilinç akışı tekniğinden standart roman yazım kurallarına dönüyor. Bu bölümde anlatıcı devreye giriyor ve ailenin hizmetkarı olan Dilsey anlatılıyor. Caddy'nin başka bir erkekten çocuğu olduğunu hisseden Benjy'nin böğürmeleri, akıl sağlığını iyice kaybetmesi, anne Caroline'in vefatı, Jason'ın yeğeni Quentin'in tüm birikimini alıp kaçtıktan sonra iyice öfke kontrolünü kaybetmesi gibi olaylara değindiği için Compson ailesinin çöküşü ve yıkılışını bu bölümde iyice hissediyoruz. ############################## Faulkner, 15 sayfalık kitabın sonu için bir ek hazırlamış ve hem aile soy ağacını, hem de kitabın sonunda karakterlere ne oldu onu anlatmış. Böylece edebi şölen niteliğinde ki bir kitabın daha sonuna gelmiş bulunuyoruz, buraya kadar sabırla okuyan tüm okurlara teşekkürü borç biliyorum. Bu tür yoğun anlatımı olan edebi eserleri severek okuyan herkes baş tacıdır benim gözümde. ############################## İncelemeyi son bir kaç cümle ile bitirmek istiyorum. Eğer kitabı okuduktan sonra "Ben şimdi ne okudum?" diye sorarsanız kendinize, kitabı okumak için harcadığınız tüm zamanı boşa heba etmişsiniz derim. Görünene değil, seslere bırakın kendinizi, içten gelen seslere...
Ses ve Öfke
Ses ve ÖfkeWilliam Faulkner · Yapı Kredi Yayınları · 20202,405 okunma
··
1.391 görüntüleme
Berna okurunun profil resmi
kitabin ilk bolumundeyim ve cok kisi var kafam karisiyordu bi bakayim dedim ve sizin harika incelemenizle tanistim kisi tablosunu sizden alip kitaba yazdim tesekkur ederim
Berna okurunun profil resmi
bir de benim anlamadigim bi kisim var ilk bolumlerde caddy 7 yasinda degil mi nasil Quentin Caddy nin kizi oluyor
Harun Gülle okurunun profil resmi
O konuya şöyle bir açıklık getireyim; İlk bölümde ismi geçen Quentin Caddy'nin abisi. 2. bölümden sonra Quentin intihar edince Caddy doğan kızına abisinin ismini veriyor. Yani kitabın başındaki Quentin Caddy'nin abisi, son bölümde ismi geçen Quentin ise Caddy'nin kızı.
3 sonraki yanıtı göster
Berna okurunun profil resmi
incelemenizdeki bir hatayi duzeltmek istiyorum benjy sagir ve dilsiz degil zihinsel engelli buyuk ihtimal otizm cunku seslere ve kokulara cok duyarli. Onun bilinc akisini okurken zorlanmamizin sebebi bu kitabin 2. bolumune gectigimde Quentin'in ne kadar duzgun bir bilinc akisinin oldugunu gorunce dank etti ve size soylemek istedim sagir olsaydi annesinin aglamasina aglamazdi :)
Harun Gülle okurunun profil resmi
Benjy karakteri sağır ve dilsiz bir zihinsel engelli. Seslere duyarlı değil, karşısında ki insanın mimiklerinden, kokusundan nasıl bir ruh halinde olduğunu anlayabiliyor. Kız kardeşi Caddy başka erkeklerle gezdikten sonra eve gelince Benjy hemen Caddy ıslak odun gibi kokuyordu diyerek kardeşinin erkeklerle gezdiğini kokusundan anlayabiliyor. Çevresindeki her şeye çok duyarlı birisi Benjy, gördüğü, kokladığı her şeyi bilinç altıyla okuyucuya aktarıyor. Annesinin üzülüp ağladığını görüp hissediyor ve o da ağlamaklı oluyor. Yani sağır ve dilsiz Benjy bunda bir yanlış yok, sadece çok iyi gözlemliyor insanları.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.