Gönderi

224 syf.
·
Not rated
"Tüm İnsanlık Tek Bir Ailedir."
"Tüm insanlık tek bir ailedir," derdi büyükbabam sık sık. Zamanında insanların nefret ve tehditleriyle karşı karşıya kaldı ama pasif direniş felsefesi Hindistan'a özgürlüğü getirdi ve dünyanın dört bir yanında insan haklarının gelişim göstermesi konusunda örnek oldu. (Sf. 13) Kitabın yazarı Arun Gandhi, Mahatma Gandhi’nin torunu olmanın yanı sıra kendisine yalan söylediği vakit “Bana bugün yalan söylediğin için çok üzgünüm, demek ki baban olarak sana doğruyu söyleyecek öz güveni ve cesareti kazandırmayı başaramamışım. Bu başarısızlığımın cezası olarak da eve yürüyerek döneceğim.” Diyerek altı saat boyunca yürüyen bir babanın oğludur. Güney Afrika’da yaşarken, Hindistan’a büyükbabası Gandhi’nin yanına geldiğinde 12 yaşındadır. Gandhi’nin suikast sonucu ölümüne kadar iki yıl boyunca onun yanında yaşar ve onun felsefesiyle olgunlaşır. Ve bir gün bu eseri yazarak bize Gandhi’den bir ışık huzmesi sunar. Yazardan bahsediyorken eserden en sevdiğim iki alıntıyı da paylaşmama izin verin: “Günlük yaşantımızda sıklıkla "mutlu ve iyi yürekli" yerine "zengin ve başarılı" olmanın ön plana çıktığı bir yaşam modeli seçiyor olmamız beni oldukça kaygılandırıyor.” (Sf. 137) “Eğer siz iyiyseniz, çevrenizdeki herkesi de olduklarından daha iyi olmaları için heveslendirirsiniz.” (Sf. 168) Yazar sade ve anlaşılır bir üslupla yazdığı eserinde Gandhi’nin felsefesini anlatır, yaşamına bir parça ışık tutar ve bizi aydınlatır. Asıl mesele ise bu ışığı korumak ve sönmesine izin vermemektir! “O sürekli denenip mükemmelleştirilecek, yaşayan bir felsefeye inanıyordu.” (Sf. 45) Peki Mahatma Gandhi kimdir? Şiddetsizlik (pasif direniş) hareketini başlatan, en büyük -belki de tek- arzusu dünyaya sevgi ve barış yaymak olan bir güzel yürekli liderdir. “Onun gözünde pasif direniş, bizi manevi ve ahlaksal bakımdan daha güçlü kılacak ve topluma huzur getirme hedefine doğru ilerlememizi sağlayacak bir yoldu.” (Sf. 14) Hakkında en fazla eser yazılanlar arasında sekizinci sırada yer alan, Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin siyasi ve ruhani lideri Mahatma’nın görüşleri Gandizm olarak anılır. Yalnızca doğruyla yetinmeye ve kötülüğe karşı sevgi anlayışıyla direnmeye dayanan, şiddetsizliğe sıkı sıkıya bağlı olan, Gandizmin temelini oluşturan, hakikat gücü, sevgi gücü anlamına gelen ‘Satyagraha Felsefesinin’ öncüsüdür. “O büyük bir politik değişime yol açan ve milyonlarca Hintliye bağımsızlığını getiren bir hareketin öncüsü oldu. Ama en önemlisi, bize hedeflerimize sevgi ve dürüstlükle ulaşabileceğimizi ve güvensizliği kenara bırakıp, cesaretimizden güç alarak, iyimserlikle ilerleme kaydedebileceğimizi göstermeye çalıştı.” (Sf. 14) Bizi sevenleri sevmenin kolay olduğunu ama şiddetsizliğin asıl gücünün nefret ettiklerimizi sevebilmekte olduğunu söyler Gandhi. “Ona göre dünyadaki şiddet büyük bir oranda Toplumun Yedi Günahından kaynaklanıyordu: Emeksiz servet, bilinçsiz haz, ahlaksız ticaret, insaniyetsiz bilim, kişiliksiz bilgi, özverisiz ibadet, ilkesiz siyaset.” (Sf. 155) Bir kısmımız dünyayı, insanları değiştirmek isteriz. Formül ise basittir: “Bu dünyada görmek istediğin değişiklik ol.” Bizler bir parça huzur arayışında geçiriyoruz koca bir ömrü. Ve bunu yaparken de yalnızlıktan kaçıyor ve belki de korkuyoruz birçoğumuz. İlginçtir ki aradığımız o huzur yalnızlığın içinde saklıdır: “Onun için kişisel yalnızlığı korumak iç huzuru güçlendirmenin bir yoluydu.” (Sf. 61) Boşa akıtılan sular… Çöpe atılan yemekler… Lüzumsuz eşyalar… Savurganlık! Ve söz Mahatma Gandhi’nin: “Bir şeyi boşa harcamak kötü bir alışkanlıktan daha fazlasıdır. Dünyaya karşı kayıtsızlık ve doğaya karşı suçtur.” (Sf. 105) Ve en kötüsü de boşa harcanan zaman… Hepimiz birer katiliz aslında. Yetişemeyeceğimiz bir hızla akıp giden zamanı öldürürken gözümüzü bile kırpmıyoruz! Ve söz yine Mahatma Gandhi’nin: “Zaman boşa harcanmayacak kadar değerlidir.” (Sf. 123) Belki de onu en çok üzen şey, “Siz öldükten sonra felsefeniz ne olacak sizce?” diye soran gazeteciye verdiği şu yanıttır: “İnsanlar ben sağken beni izleyecek, öldükten sonra da belki bana tapacaklar; ama benim gayemi kendi gayeleri yapmayacaklar.” Gandhi, 1913’te Güney Afrika’da yaşarken eşitsizliğe karşı sessiz bir direniş başlatır. Polis onları tutuklamaya geldiği vakit ise, karşı durmaz, zorluk çıkarmazlar. Direnişleri gibi sessizce cezalarını çekmeye giderler. Onların yerini ise başka bir grup alır ve bu sessiz direnişi sürdürürler: ta ki cezaevlerinde tek bir kişi için bile yer kalmayıncaya kadar! Sonrasında Başbakan General Jan C. Smuts uzlaşmak adına Gandhi ile görüşür ve şöyle söyler: “Siz her zaman öylesine saygılı, nazik ve düşüncelisiniz ki sizi şiddet kullanarak durdurmak çok zor. Öfke saçan grevcilere saldırmak çok daha kolaydı.” İşte Gandhi böyle eşi benzeri olmayan bir adamdır. “Gelecek kuşaklar, dünyadan böyle bir adamın gelip geçtiğine inanmakta güçlük çekecek.” Diyen Albert Einstein ne kadar da haklıdır. Onun silahı sevgidir, iyiliktir. Her ne yapıyorsa güzellikle yapmıştır. Kırmadan dökmeden… Bir gün bir İngiliz Subayı Gandhi’ye kalın bir zarf verir. İğneleyici sözlerle dolu bu mektubu okuyan Gandhi kağıtlardaki zımba telini çıkarır ve gerisini çöpe atar. Ertesi gün subay mektupları sorduğunda ise şu cevabı verir: “Bu mektuptaki en değerli iki şeyi sakladım: zarfı ve kağıtları bir arada tutan zımba telini. Gerisi çöptü.” Mahatma Gandhi’nin ölümünden sonra başbakan ulusa bir konuşma yapar ve şu sözleriyle anlatır bu ölümün ardında bıraktığı büyük boşluğu: “Yaşamlarımızı aydınlatan ışık gitti ve her yer karanlığa büründü.” Bir yıldızın gökyüzünden kayıp gidişi gibi Gandhi’nin de bu dünyadan gidişi en güzel bu şekilde anlatılabilirdi belki de. Bu dünyanın iyilikle, sevgiyle, içinde şiddete yer olmayan direnişlerle kuşanıp kötülükle, adaletsizlikle, eşitsizlikle mücadele eden güzel yüreklere ihtiyacı var. Lakin şimdi, yaşadığımız şu korkunç çağda böyle güzel yürekli bir insan çıkıp gelse bir şeyleri değiştirebilir miydi, kuşkuluyum! Zamanında Gandhi’nin mektuplaştığı Tolstoy’un “İnsan Neyle Yaşar” adlı eserini anımsadım. Cevap sevgiydi! Aslında birçok sorunun cevabı sevgi! Hani günümüzde değer kaybeden, düştükçe düşen ve dillere sakız olmuş, anlamını yitirmiş, bir kaldırım taşının üzerinde insanlıkla birlikte can çekişen sevgi! Sevgi bir ışıktı ve o soldukça karanlık büyüyordu! Eser hakkında söylemek istediğim asıl şey: Bencilliği öğütleyen, sizi sadece kendinize, kendi sözde sorunlarınıza odaklayan bütün kişisel gelişim kitaplarını bir kenara atın ve gerçekten kişisel gelişmek istiyorsanız okuyun! “Ölmeden önce okuyun!” demiyorum. “Okumadan ölmeyin!” diyorum. Okumakla da kalmayın okutun! Keyifli okumalar! Eserden inciler: “Ona göre, öç arayışının hiçbir anlamı yoktur. Göze göz ilkesi tüm dünyanın kör olmasına yol açar.” (Sf. 23) “... en acımasız ve saldırgan davranışları sergileyenler, gerçekte en zayıf ve özgüveni en az olanlardır.” (Sf. 26) “... o an sevgi ve nezaketin öfkeden daha güçlü olduğunu anladım.” (Sf. 36) “Neyin yanlış olduğunu söylemezsek dünyada bir şeyleri nasıl değiştirebiliriz?” (Sf. 41) “Başka insanların beklentilerine uymak sizi mutlu kılmaz, dünyayı da biraz bile daha iyiye götürmez.” (Sf. 48) “... insanların yaşamında fark yaratan temel gereksinimler ile fark yaratmayan savurganlık arasındaki farkı iyi biliyordu.” (Sf. 50) “İnsanlar bir yandan daha önce hiç olmadığı kadar çok insanla bağlantı halindeyken, bir yandan da daha önce hiç bu kadar yalnız değildi.” (Sf. 65) “O bütün fikirlerin özgürce dolaşmasını isterdi.” (Sf. 71) “Yeteneklerimizi nasıl edinirsek edinelim, onların asla sahibi değil, yalnızca emanetçisiyizdir.” (Sf. 85) “Gerçek, güneşten milyon kez daha parlak, tanımlanamaz bir ışıktır.” (Sf. 98) “Edilgen şiddet dünya üzerindeki fiziksel şiddeti ateşleyen benzindir. Eğer fiziksel şiddetin ateşini söndürmek istiyorsak, üzerine benzin dökmekten vazgeçmeliyiz.” (Sf. 107) “Sürekli bir şeyler satın alıyor, sonra da elimizdeki onca şeyle ne yapacağımızı şaşırıyoruz.” (111) “... çocuklarınıza sunabileceğiniz en büyük armağanlardan birini verin: Ne büyük mutluluğunuzun onlar olduğunu hissettirin.” (Sf. 137) “En yüksek sesle bağıranların söyleyecek en az şeyi olanlar olduğuna inanırdı. "Boş teneke çok ses çıkarır," dedi bana bir defasında gülümseyerek.” (Sf. 147) “Olumlu bir ruh, kendimize ve başkalarına verebileceğimiz en güçlü armağandır.” (Sf. 169) “Siz kendinizi kurtarmadıkça kimse sizi kurtaramaz.” (Sf. 179) “Adaletsizliği bu kadar uysalca kabul edemeyiz.” (Sf. 203)
Gandhi’den Yaşam Dersleri
Gandhi’den Yaşam DersleriArun Gandhi · Altın Kitaplar · 2018473 okunma
75 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.