Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

207 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Sibirya Soğuktur..!
1921 yılında felç olan Lenin mecburi olarak görevini bırakmış, sadece manevi olarak partiye destek verip görüşlerini bildirmekle yetinmek zorunda kalmış. Lenin’in 1924 yılında ölümüyle birlikte ise otorite savaşı resmen can kavgasına dönmüştü. O dönem 3 kişinin mücadelesine şahit olunuyordu. Sol görüşte, Kızılordu Başkumandanı Troçki, Orta görüşte Parti Genel Sekreteri Stalin ve Sağ kanatta Buharin. Sol kanatın görüşü komünizmi dünyaya yaymak, sağ kanatın görüşü yaptık ihtilali yeter rusya neyimize yetmez, orta kanatın görüşü ise ilk rusyayı güçlendirelim sonra dünyaya açılırızdı. Ve böylelikle otorite kavgası fikir temellerinede oturulmuş, gönüller rahatlatılmış oluyordu. İşin aslı ise pis bir otorite kavgasından başka bir şey değildi. Neyse efendim. Stalin Parti Genel Sekreterliğindeki görevinde kurnazlık edip kilit görevlere sinsi sinsi kendi adamlarını getiriyordu. Troçki kitap yazıyor, formüller üretiyordu. Buharin ise pravda gazetesinde uyuzlanıyordu. Bu sebeple de Stalin ipleri eline almış Troçki’nin üstüne tam gaz gidiyordu, lakin Stalin, Troçki’yi devrimin en önemli beş kilit ismi olduğundan ve gücünden dolayı öldüremiyordu. Bu yüzden Troçki’yi önce Alma Ata’ya sürgüne sonrasında İstanbul’a attı. Aslında Berlin’e göndermek istiyorda kimse böylesine şedit bir ihtilalciyi istemiyor. Bir tek şartlı olarak Türkiye kabul ediyor. Fakat her iki tarafta birbirlerine atıp tutmaya devam ediyordu. Stalin bu süreçte Troçki’ye karşı karalama kampanyası başlatmış. Troçki ise İstanbul’da İhtilalin gerçek yüzü, Stalin hakkında dünya dergilerine yazılar kitaplar gönderiyor tabi para karşılığında. Bir an dedim Troçki martin eden’e doğru evriliyor. Bir eserden 40 bin dolar, bir yazıdan 7 bin dolar falan derken geçimini sağlayacak parayı da elde ediyor. Büyükada’da İzzet Paşa Köşkü kiralanıyor Troçki balıkçılık öğreniyor falan. Türkiye’de 4.5yıl kadar kalıyor ama bu süreç zarfında gözü hep avrupa’da. Kimse vize vermediğinden mecbur bozcaada’da mücadelesini sürdürüyor. Ama Stalin’e neyin mücadelesi abi.. adama “a” diyen sibiryaya 3 yıl hapse gidiyor. Kıyımlar desen o biçim gırla gidiyor. İnsanların ikiyüzlülüğü, hırsları, çıkar çatışmaları, totoyu kurtarma çabaları derken Stalin’in gazabından Troçki’ye karşı Stalin’e yardım edenler bile kurtulamıyor. Eeee tek adamlık bunu gerektirir. Stalin’in kıyımı öyle bir noktaya varıyor ki ona karşı rakip olabilecek en yakın arkadaşlarını bile kurşuna dizdiriyor, adam gözlerini öyle karartmış ki 6bin eğitimli subayı bunların 180ı en babasından general kıyıma götürüyor. Kimi kurşuna diziliyor. Kimi işkencede ölüyor. Kimi GPU hapishanelerinde kaybolup gidiyor. Troçki de öldürülme korkusu içinde ama mücadeleyi bırakmıyor. Ah Almanya’da ihtilal yapsam, Ah İspanya’da Ah Fransa’da diye hayallere kapılıyor ama 1937 senesinde Moskova duruşmaları başlayınca anlıyor ki Stalin ölse anca ben düze çıkarım yoksa yok. Ama Stalin ölür mü hiç? Domuz gibi, içiyor Gürcü şarabını veriyor Troçkistlere kırbacı. Kitapta Troçki’nin İstanbul’daki durumu hakkında geniş bilgileri, görüşmeleri vs mevcut. İşin tuhaf yanı Troçki Kızılordu Komutanı iken bir kaş işareti ile binlerin yaşamı ve ölümünü elinde tutan biriyken bu hallere düşmesi hem de cahil gürcü tarafından olacak iş gözükmüyor. Kızı intihar ediyor, oğlu Paris’te Stalin’in ajanları tarafından hastanede öldürülüyor. Troçki’nin ölümü de trajik Meksika’da kafasına kazma vurularak öldürülüyor. 1940 Kitapta Stalin’in ölümünden sonra olanlarda kısaca bahsedilmiş. Eserde ismi gecen kişilerin kısa biyografileri verilmiş. O dönemi anlayabilmek için okunması gereken bir eser.
Troçki İstanbul'da
Troçki İstanbul'daÖmer Sami Coşar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201081 okunma
·
52 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.