"Ve o an ,içinde yazma isteğini duydun
Yazmak...Kime? Neyi?
Hep bilinmeyene yazılmaz mı?"
Yaşamak ,düşünmek, bulmak için kendini daha iyi bir mesken var mıdır dağ başından başka .Gökyüzüne bu kadar yakınken insan yalan söyleyebilir mi hiç kendine ,kırık kalemi akıtır mı mutluluğu, hayaller kısır kalır mı...
Yalnızlık değil asla bilmek ,çilehanesine çekilen derviş misali tanıyamayız çoğu kez kendimizi. Bilmek için bazen bir avuç kalabalığa karışmak ,başka yaşamları keşfetmek ,yerlerine koymamız gerekir kendimizi. İnsanoğluyuz biz ve insanoğluyla insan oluruz.
Aramak da gerekmez kendimizi bulmak için. O bizi hiç bilmediğimiz diyarlarda ,anlamadığımız dillerde, yabancı insanların içinde gelir bulur .O sırada bir bebenin bedenini toprağa veriyor olabilirsin ya da köydeki çitlerin ötesine çıkmayan öğrencilerine dünyayı ,denizleri, kumsalları ,ormanları anlatıyor da olabilirsin, soluğunla ellerini ısıtıyor,çay demliyor ya da ne bileyim yanıt bulamayacağını bildiğin halde durmadan dilekçe yazıyor da olabilirsin .Yani olağan bir biçimde sürdürürken yaşamını o ansızın ve tüm birikmişiyle gösterir kendini. Öğretir yaşamayı ve bulur seni sen edeni başka suretlerde ,dertlerde,öykülerde ...
Çıldırırsın belki ilkin ama sonra alışırsın ,yani daha doğrusu yaşamanın asli vazifesini yerine getirirsin :Öğrenirsin ,anlarsın .Nerede, nasıl, ne zaman olursa olsun öğrenirsin. Öğreniyoruz .Biz insanoğlu her şeye (denizin ortasında ya da dağların zirvesinde yaşamak ve hatta en acı durumlara alışmak gibi ) dayanıyoruz ,alışıyoruz
Ve öğreniyoruz
Yaşamak o zaman anlam buluyor
Anlam hepimiz için farklı olsa da bu böyledir.
Bir gün sen de bir kazaya kurban gider ve düşersen yabancısı olduğun diyarlara kazazedeyi hatırla o sana da kendine de yol gösterir...
Bu arada başına gelenleri ya da aklından geçenleri yazmayı sakın ha unutayım deme :)