Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

205 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Redd-i miras mirası
Modernizm, gelenekle olan kavgasından galip çıkınca uzun süre onu gündemine almadı. Bu sayede yok olup gideceğini düşündü. Ancak süreç, bırakın modernizmi haklı çıkarmayı, doğrulamadı bile. Zira bugün karşımızda kapı gibi bir postmodernizm duruyor. Belki postmodernizm, gelenek’in bir galibiyeti değildir ama en azından modernizm’in de geçici hükümranlığına bir darbedir. Zira modernizmin üstünü örttüğü ne kadar vasatlığı varda hepsini aleni olasak ortaya serdi. Bazı düşünürler postmodernizmi bir uzlaşı olarak da değerlendiriyorlar. Ben bu görüşe katılmıyorum. Modernizm’den doğmuş ve fakat baba mirasını inkar eden bir oğul postmodernizm. Tıpki bir zamanlar modernizm’in babası olan gelenek’e yaptığı gibi o da reddi miras yapıyor. Ve soy dededen uzaklaştıkça hakikatine (özüne) olan yakınlığını/uyumunu da kaybediyor. Velhasıl “bu eserin bunlarla alakası nedir?” diyen siteminizde haklısınız ancak benim de böyle yapmakta sebeplerim var. Bu eser, modernizm’in gelenek’in izini silmeye çalıştığı ama silerken de kendi problemlerini dolaylı itiraf ettiği bir eser. Diğer yandan dolaylı olsa da üstü örtülmüş bir özlem içerir. Bu yüzden modernizm’in süreç içindeki durumunu anlatmak zorundaydım. Mesela eserin baş karakteri olan kız, saf bir iyiliktir; ait olduğu evini (özünü) arar. Çünkü oz diyarına ait değildir ve bunu da bilir. (Modern insan gibi, modernizm gibi). Arkadaşları olan korkuluk beyni, teneke adam kalbi ve arslan da cesareti ararlar. Aslında bunların hepsi bir bütündür ve bütünsel bir arayış halindedirler. Dolayısıyla bu metafordan bütün olarak modernzmin arayışını okumak zor değil. Ancak dikkat edin hepsinin umut bağladığı büyücü finalde bir sahtekar çıkar. Buradaki büyücü aslında gelenekteki dindir. Ve sahtekar çıkması onun uydurma/göz boyama olduğuna bir işarettir. (Burada scoby dou çizgi filmindekiyle aynı amaç güdülmektedir. Ulaşamadığını, ulaştıklarınla anlatmak. Yani öz gerçekliği, gerçeküstü veya gerçekdışı gibi bir ön kabulle tasvir etmek.) Ve nihayet çıkan sonuç şu: “Aslında sahtekar büyücü yani din, zaten bizde var olanı bize veriyormuş gibi yapıyor ve biz de ona yersiz bir minnette bulunuyoruz.” (Bütün karakterlerin en başından beri aradıklarına sahip olduğuna zaten ziyadesiyle işaret edilmiş.) Dikkat edin yazar da bu kurgusunda eksiklerini itiraf ediyor. Mesela bütün karakterler isteklerini bir menfaat ilişkisine bağlıyor, -ki umut bağlanan büyücü dahi böyle-. Dolayısıyla yazar bir yandan deist ahlakının menfi karakterinden şikayet ederken “dinin ilişki biçimi de aynı şekildedir, o da bir menfaate dayanıyor” mesajı veriyor. Ancak yazarın ısrarla açıklamaktan ve karakterize etmekten imtina ettiği bir vakia var, o da bu karakterler arasındaki sevgi bağı. Buna modern perspektifin bir izahı yok. Özetle mezkur eser: gelenek’in kafasına sıkmak isteyen düşüncenin kendi topuğuna sıkmasından husule geliyor. Yazarın eseri bir çocuk masalı olarak sunması ciddi muhatapların tenkitlerinden kaçınma düşüncesi olabilir. Ancak tüm bunlar eserin bir başyapıt olduğu gerçeğini değiştirmez. Eser metafor dünyası ve rumuzlarıyla müthiş bir edebiyata, kendine mahsus fikirleriyle de düşünceye katkıda bulunmuştur. Bu haseple eseri, kitapseverlere öneriyorum.
Oz Büyücüsü
Oz BüyücüsüL. Frank Baum · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202212,5bin okunma
·
2 artı 1'leme
·
1.174 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.