Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tut Elimden
Lapa lapa yağan karı seyretmek en sevdiği şeylerden biriydi. Nedenini anlayamadığı tarifi imkansız bir huzur kaplardı içini, anne babasının, sevdiklerinin yanında olduğunu bilmek ona kendini güvende hissettirirdi. İnsanların karda düşe kalka yürümesi, kar topu savaşları, dilini dışarı çıkarıp kar tanelerini yakalamaya çalışan çocuklar hep çok komik gelmişti ona. Aralarına karışıp onlarla oynasa, onları izlerken aldığı keyifi alamazdı. İnsanları uzaktan gözlemlemek, kimsenin fark etmediği yüz ifadelerini yakalamak çok hoşuna giderdi. Elini biraz tombulca, kıpkırmızı yanağına dayamış bunları düşündüğü bir saatte çıkış zili çalmıştı. Herkes çantasını kaptığı gibi paldır küldür dışarıya, kar topu oynamaya çıkmışken sınıfta sadece o kalmıştı. Giydiği zaman gözleriyle bir bütün olan yeşil parkesini giydi ve beline kadar uzanan altın sarısı iki kalın örgüsünü dışarı çıkardı. Yanından geçerken sınıfın ortasında kurulu sobanın önünde durdu ve soğuktan çatlamış tombul ellerini, iyice cılızlaşmış ateşe doğru tuttu. Grimsi odunların yanarken çıkardığı çıtır çıtır sesler hoşuna gidiyordu. Başını hafifçe kaldırdı ve karşı sınıfın 4-B yazılı kapısına baktı. Yine kapalıydı. Her gün onlardan birkaç dakika sonra çıkarlardı. Bu birkaç dakikayı genelde sönmeye yüz tutmuş sobanın başında ısınmaya çalışarak geçirirdi. İyice kulak kesilince içerden gelen sesleri duyabilirdi. Anladığı kadarıyla dersi dinlemeye çalışırdı. Bazen Allah'tan peygamberden, bazen namazdan oruçtan, bazen güzel ahlaktan bahsederdi. Annesinin birkaç kere Allah'a dua ettiğini duymuştu. Kendisi de bazen Allah'a dua ederdi. Okulun bir an önce bitmesini, tatile girmeyi isterdi. Namaz kıldığını da birkaç kere görmüştü annesinin. Kocaman beyaz bir başörtüsü takardı başına. Ramazanda beraber camiye giderleri. Hiç bitmeyen bir namaz kılarlardı. O bu namazlarda çok sıkılır, hiç gitmek istemezdi. Namaz hakkında bildikleri bunların ötesine geçmiyordu. İşte kapı açıldı! Bütün öğrenciler aynı hızla koşarak dışarı çıkmaya başladı. Yine en sona o kalmıştı. Bütün öğrencilerle tek tek vedalaşır, gözden kaybolana dek hepsinin arkasından bakardı. Sanki güvenle evlerine gittiklerinden emin olmak istiyordu. Herkesin çıktığına kanaat getirdikten sonra önce tahtadaki yazıları silmeye başladı. Sadece besmele ve tarih kalmıştı: 15.01.2002. Tebeşir ve silgiyi yerli yerine koyduktan sonra tebeşir tozu olan süveterini eliyle çırpmaya başladı. Bu, onu her zaman öksürtürdü. Sonra çöp kutusun boşaltmaya yöneldi. Ağzına kadar dolu poşeti çıkarttı, çekmecedeki temiz poşetle değiştirdi. En son alev alev yanan sobayı da söndürdükten sonra hazırlanmaya başladı. Parkesini giydikten sonra ortadan başlayıp iki yana doğru uzanan saçlarını düzeltti ve beresini taktı. Kahverengi kol çantasını boynuna çaprazlamasına astı. Her gün seri bir şekilde yaptığı bu hareketleri artık ezberlemişti ne yapacağını daha o yapmadan tahmin edebilirdi. Sonra başını kaldırdı ve sanki birini arar gibi sağa sola bakmaya başladı. Çok geçmeden Gözleri gözlerimi buldu... İçimden ona doğru koşmak geldi ama koşmadım. Ben buradayım derecesine elimi kaldırdım ve zıplayabildiğim kadar yükseğe zıpladım. Hafifçe tebessüm ederek başımı eğdim... O da beni gördüğüne sevindi. Sınıfın kapısını kapatıp bana doğru yürümeye başladı. Bir elinde, elinden hiç düşürmediği kahverengi otuz üçlük tesbihi, diğer elinin serçe parmağını bana uzattı. Var gücümle kavradım parmağını. Elim, elinin yanında o kadar küçük kalıyordu ki ancak serçe parmağını tutabiliyordum. Hiç bırakmak istemiyordum, yol bitsin istemiyordum, eve gitmek istemiyordum... Böylece başlıyordu hiç konuşmadan yürüdüğümüz ev yolu. Ne ben onu tanıyordum ne o beni, hiç merak etmemiştim adını, aklıma gelmemişti sormak. O da benimkini sormuyordu ki. Yine de her gün beni eve kadar bırakır anneme teslim eder ve kendi evinin yolunu tutardı. Bu sefer ben bakardım onun ardından gözden kayboluncaya kadar... @su_dem_ 27.01.2023
··
267 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.