Gönderi

Müslüman müelliflerin kahir ekseriyeti Reşid Rıza'nın faaliyetlerinin klasik ıslah ve tecdid anlayışının çerçevesiyle uyumlu olduğu noktasından hareket etmekte ve onu modern çağın “muslih ve müceddidi" olarak takdim etmektedir. Bu yaklaşıma göre Reşid Rıza selef geleneğine bağlı kalarak faaliyet gösteren, ictihad kapısının açıklığına vurgu yapan bir alim olarak kabul edilir. Bu kabul doğrultusunda o, “körü körüne geçmişi taklid bataklığına dalan kişilerden" de, "Batı'yı her yönüyle taklid etmeyi şiar edinen Batıcılardan" da farklı olarak "dinî ilimlerin ihyası için uğraş veren büyük bir müceddid” olarak değerlendirilir. Batı dillerinde kaleme alınan ve esas itibariyle oryantalist literatür içerisinde yer alan müelliflerin geneli ise Reşid Rıza'yı modernist bir okumaya tabi tutmaktadırlar. Reşid Rıza'nın yaşadığı dönemde onun faaliyet ve fikirlerini terviç edici yönde gelişen bu literatür, 60'lı yıllardan itibaren özellikle J. Jomier, M. Kerr, W. Hallaq ve A. Hourani gibi müelliflerin yaklaşımında tam tersi bir istikamet kazanmıştır. Günümüze değin etkisini sürdüren bu yaklaşımda onun yapıp ettikleri özellikle İslâm ve Batı düşüncesinin arasını telif etme gayreti açısından başarısızlıkla nitelenmiştir. Tatbik edilebilir bir reform projesi geliştirmekten uzak olarak görülen Reşid Rıza'nın ayrıca İslâmî geleneği bütünüyle terk ettiği de ileri sürülmektedir. Bu iddiaların ikincisine getirilen iki temel argümandan birincisi onun zarûret ve hâcet kavramlarını vesile edinerek dinî metinlerin literal anlamını ve dolayısıyla hukukî değerini terk etmiş olmasıdır. İkinci gerekçe ise fikhın dört temel delilini bütünüyle terk ederek bunun yerine maslahat kavramını ikame etmiş olmasıdır.
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.