Gönderi

Hüseyin İnan
Hüseyin, Diyarbakır'dan çıktıktan sonra yine uzun süre kaybolmuştu. Hüseyin'in son tutuklanışında, artık baba-oğul karşılıklı olarak, bunun bir ölüm tutuklanışı olduğunu biliyorlardı. Bir görüşme öncesinde, bir görevli, cezaevi kapısında görüşmecilere, "Bizim sözümüzü dinlemiyorlar, onlanı ikna edin, bir af dilekçesi versinler; yaptıklarımızın yanlışlığını anladık, pişmanız desinler, o zaman idamdan kurtulabilirler..." demişti. Hıdır İnan bunlan söyleyen görevliye, "Onlar böyle bir nedamet içine girerlerse, biz veli olarak hakkımızı helal etmeyiz," diye karşılık vermişti. Bunun üzerine aynı görevli, "Siz veliler, canavarca, çocuklarınızın sehpada sallanmasına razı oluyorsunuz da, birer dilekçeyle reisicumhurdan af dilemeye razi olmuyorsunuz..." diye söylenmişti. Hıdır İnan af dileme önerisine karşı çıkarken, af da dilense onların yine asılacaklarını düşünmüştü. Fakat af dilenirse, ellerinde onları küçük düşürücü kozlan olacaktı... Görüşmeye girdiğinde, dışarıda olanlanı Hüseyin'e anlatmış, Hüseyin babasını büyük bir mutluluk ve gülümseyişle dinlemişti. "Bize de geldiler, boşverin, üstünde durmayın," demiş, babasına en ufak bir af girişiminde bulunmaması dileğini tekrarlamıştı. Hüseyin'in bu sözüne rağmen, Yargıtay'da on sekiz idam hükmünün bozulması yanında, Deniz, Yusuf ve Hüseyin'inki kesinleşmişti ki, birer baba olarak Hıdır İnan ve Beşir Aslan dayanamayıp, 12 Mart öncesi sağlık bakanlarından, Kayseri AP Milletvekili Vedat Ali Özkan'a gitmişlerdi. Onun da Kayserili olduğunu düşünüp, “Belki bir bilgi alabiliriz," diye hesaplamışlardı. Meclis salonunda kendisini görmüşler. Biz Yusuf ve Hüseyin'in babalarıyız, çocukların idamlan Yargıtay'da onaylandı; sizin partinizin ne gibi bir fikri var?" demişlerdi. Vedat Ali Özkan onlara, "Biz on sekizinin de Yargıtay'dan geçmesini bekliyorduk, artık bu üçü kesindir," diye karşılık vermişti. Vedat Ali Özkan'ın bu sözü üzerine, Yusuf ve Hüseyin'in babaları, "Eğer memleket düzelecekse idam edilsinler, vatan sağ olsun," deyip ayrılmışlardı. Yine bir seferinde, Hüseyin'den habersiz olarak babası, Memduh Tağmaç'ın kanısına bir bayan yollamış, çocuklarının durumu hakkında bilgi almak istemişti... Tağmaç'ın kanısı kendisiyle görüşmeye gelen bayana, “Üç kişi değil, üç milyon gitmeli ki bu memleket kurtulsun," demişti..
Sayfa 110 - EverestKitabı okudu
32 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.