Gönderi

328 syf.
9/10 puan verdi
Kapitalizm-Gıda-Sağlık Ekseninde Bir İnceleme
(Hakim olmadığım bir alanda inceleme yazma teşebbüsünde bulunuyorum. Yazacaklarım kitaptan anladıklarım ve yaptığım birtakım araştırmalar sonucunda elde ettiğim kazanımlardır.) Kapitalizm esasında pek çok alanı etkileyen bir sistem olsa da yazar gıda-sağlık veçhesini incelemeyi tercih etmiş. Bu bakımdan isabetli bir karar olmuş çünkü alana daha geniş perspektifler sunma imkanı sağlamış. Afrikada yetersiz beslenme yüzünden açlıkla mücadele eden bir insandan tutun Amerika'da bolluk içinde yaşayan hatta fazla bolluğun getirdiği obeziteden ölüm kalım savaşı veren insana kadar herkesi etkileyen devasa bir sistemden bahsediyoruz. "KAPİTALİZM" (İkisi arasındaki ironik tenakuzun değerlendirmesini size bırakarak konuyu biraz daha gıda boyutuna getirmek istiyorum.) Tarladan sofraya gelinceye değin kapitalizmin türlü yönlendirmelerinden geçen bir gıda zincirinden bahsediyoruz. Sadece bununla kalsa iyi, gıda geçen her türlü reklam ve satış da elbette kapitalizmin bir parçası. Tarımda makineleşme, yeşil devrim, petrokimya devrimi gibi çeşitli aşamalardan geçerek günümüze gelen kapitalizm esasında yazarın da altını çokça çizdiği çok temel bir ilkeden neşet ediyor: -Kârın özelleştirilmesi ve maliyetin/bedelin toplumsallaştırılması Amaç yalnızca daha fazla kâr elde etmek ve bu amaç uğruna insanların sağlığına veya çevreye zarar(küresel ısınma) verir miyim kaygısı güdülmüyor. Kısaca tarlada çalışan Ahmet amcanın tütün tarlasında maruz kaldığı kimyasal, karın tokluğuna aldığı maaş ya da büyük şehirde yaşayan insanın yanlış beslenme sebebiyle (fast-food) aldığı kilolar ve sağlık yatırımları umurlarında dahi değil. Çünkü istedikleri de zaten bu. Ucuz ürün elde etmek için ucuza işçi çalıştırmak, insanları hasta ederek bir başka sektör olan sağlık ve ilaç endüstrisine katkı sağlamak yani maliyeti topluma yıkmak. Zira mevcut tıp sistemi hastalığın ardındaki yatan temel sebepleri bulup önlemek yerine nasıl tedavi edebilirim noktasına odaklanıp (yeni tedavi yöntemleri, yeni ilaçlar) yeni bir para girdisinin yollarını arıyor. Öyle ki bilim bile özel şirketlerin bu manipülasyonlarından nasibini almış, sırf şirketin kârına ters düştüğü için gerçekliği çarpıtan makalelerin mevcut olduğunu ne yazık ki hepimiz biliyoruz. Kapitalizmin gıda üzerindeki hakimiyetini sürdüğü bir başka alan ise medya. Özellikle çocukları hedef alan bir medya, neden? Çünkü onlar geleceğin yetişkinleri ve onların beslenme alışkanlıklarını kötüye yönlendirirsek ileride daha fazla kâr elde edebiliriz. Önleyici tıpta önemli bir basamak olan 'beslenme' yazarın yine yer verdiği bir alan. ABD'nin beslenme araştırmaları üzerine verdiği bütçenin düşüklüğünü(!) de bu noktada söylemeden geçmeyelim. Yazarın deyimiyle 'KOBAY DOMUZ'lar gibi test ediliyoruz. Kâr elde etmek uğruna üzerimizde denenen et sanayisinden tutun meyve sebze, ekmek, fast food, junk food... her türlü gıdanın içinde bulunan kimyasalların ve zararlı maddelerin esiriyiz. Bu bağımlılık ve kölelik çarkını eleştiren yazar kapitalizmi gıdanın girdiği her alanla incelemiş. Eleştirmekle de kalmamış, kitabın son bölümünde konuya çeşitli çözüm önerileri sunmuş. Kitap benim için kapitalizme giriş mahiyetinde, anlamaya, araştırmaya ve öğrenmeye yönelik keyifli bir yolculuk oldu. Gıda sisteminin arkasında yatan çarkı daha iyi anlamak noktasında bir ışık olduğunu söyleyebilirim. Buraya kadar yazdıklarımı ilgiyle okuduysanız muhakkak okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Ekmek Yoksa Abur Cubur Yesinler
Ekmek Yoksa Abur Cubur YesinlerRobert Albritton · Otonom Yayıncılık · 20168 okunma
··
57 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.