İslâmda Aile ve Akrabalık İlişkileri
52- Müslümanlar arasında bir din kardeşliği vardır. Bu, din bakımından genel bir
yakınlık ve akrabalıktır, en kuvvetli bir bağdır. Bu yönden müslümanlar, herhangi ırka,
herhangi yurda bağlı olurlarsa olsunlar, birbirine bağlıdırlar, birbirini sever, birbiri
hakkında hayır isterler. Bir ayet-i kerimede buyurulmuştur.
"Mü'minler şübhe yok ki, kardeştirler."
Bundan başka müslümanlar arasında birbirinden farklı derecelerde bir soy, bir neseb,
bir hısımlık ve akrabalık vardır. Bu bakımdan da aralarında birtakım görevler haklar ve
hükümler bulunur. Bunların gözetilmesi dinimizce gereklidir.
53- Müslümanların çoğalmaları ve kuvvetlenmeleri, yurdlarını ve varlıklarını
savunabilmeleri aralarında aile ocağının gelişmesine bağlıdır. Bu yönü ile aile kurmak ve
bu ailenin devamına çalışmak İslam'da önemli bir görevdir. Şöyle ki: Aile yuvası kurmaya
gücü yeten ve kendisinde kuvvetli bir meyil bulunan müslüman için evlenip aile sahibi
olmak vacib veya farzdır. Nefsi taşkın olmayan bir müslüman için de bir müekked
sünnettir.
Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Evleniniz, çoğalınız; çünkü ben, kıyamet günü ümmetlere karşı sizinle
öğünürüm."
Fakat kadına zulüm ve eziyet edileceği bilinerek zevce haklarını çiğneyecek olan
kimsenin evlenmesi haramdır. Çünkü bu durumda aile hayatından beklenen yararlar elde
edilemez.
54- Talak (boşama) işine gelince: Bu bir yönden meşru ise de, diğer bir yönden
yasaktır ve sakıncalıdır. Şöyle ki: Aile hayatından beklenen şeyler elde edilmeyince veya
iffet ve geçim bakımından bir fenalık yüz gösterirse, boşama meşrudur, müstahsendir.
Fakat böyle bir gerek ve zaruret bulunmadıkça boşama kötüdür, müstahsen değildir. Bir
hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Allah katında helal olan şeylerin en sevimsizi boşanmaktır."
Onun için aile hayatını yaşatmaya çalışmalı, gereksiz olarak ayrılma ve boşama olaylarına meydan vermemelidir. Bunun sorumluluğundan çekinmelidir.
55- Her müslüman için aile hayatı ile ilgili din meselelerini yeteri kadar bilip onları
uygulamak da bir görevdir. Kimlerin birbiri ile evlenemeyeceğini, kimlerin evlenebileceğini
ve kimler arasında mahremiyet bulunduğunu bilmek gerekir.
56- Nikah denilen evlenme akdi (sözleşmesi) karı-koca olacak müslümanlar veya
bunların velileri veya vekilleri arasında iki mü'min erkeğin veya bir erkekle iki mü'min
kadının şahidlikleri ile gerçekleşir. Çiftlerden biri tarafından teklif ve diğeri tarafından
kabul olur. Şöyle ki: "Ben seni zevce edindim" diye yapılan teklife, karşı taraf da "Kabul
ettim" der. Çiftlerin veli veya vekilleri de şöyle der: "Ben falanın kızı falanı, velisi veya
vekili olduğum falan için zevce kabul ettim," diye yapılan teklife karşı: "Ben de falan
kimseyi, velisi veya vekili bulunduğum falancaya veli veya vekil olarak evlendirdim." der.
Buna da şahitler şehadet ederler. Böylece icab ve kabul tamamlanıp akid yapılmış olur.
Ayrıca kadına "Mehir" adı ile emsaline kıyasla bir mal verilmesi veya anılması gerekir. Bu
"mehir" her iki tarafın rızası ile daha önce de tayin edilebilir. Kadın bu mehrini sonra
kocasına bağışlayabilir.
57- Babalar, dedeler, anneler, nineler, erkek ve kız kardeşler, amcalar, dayılar, halalar
ve teyzeler arasında bir soy yakınlığı ve ebedî bir mahremlik vardır. Bunlar arasında nikah
asla caiz değildir. Bir kimse, hiç bir zaman bunlardan herhangi birini nikahlayamaz.
Yine, bir kimse, kendi kardeşinin kızını ve bunun torunlarını da alamaz. Fakat bir
kimse, amcasının, halasının veya teyzesinin kızını alabilir. İki kardeş çocukları birbirleriyle
evlenebilirler. Bunlar arasında akrabalık varsa da mahremiyet yoktur.
58- Süt emme ile meydana gelen mahremiyet de, soyla sabit olan mahremiyet gibidir.
Onun için bir kimse ile süt babası, süt anası, süt dedesi, süt ninesi, süt kardeş evladı, süt
halası, süt teyzesi arasında ebedî bir mahremiyet vardır. Bunlar birbirleri ile
evlenemezler.
Süt mahremiyetinin gerçekleşmesi için, süt emen çocuğun iki buçuk yaşından küçük
olması ve emdiği sütün boğazından geçmiş olması şarttır. Bu iki buçuk yıldan sonra
emilen veya içilen süt ile süt evladlığı veya kardeşliği olmaz. Bu müddet İmam Azam'a
göredir. İki İmama göre süt emme müddeti iki senedir.
59- Zevcenin kocasının bazı akrabaları ile ve kocasının da zevcesinin bazı akrabaları ile
Sıhriyet (Hısımlık) bakımından mahremiyetleri olur. Bu ise nikahın cevazına engeldir.
Şöyle ki: Bir kimse, kendi karısının anasını, ninesini, başka kocasından olan kızını veya
torununu asla nikahlayamaz. Karı koca arasındaki evlilik kalkmış olsa bile...
Bir insan eğer bunlardan birine, helal olmadıkları halde yaklaşmış olsa veya bunların
bir uzvunu, harareti duyurmayacak bir engel olmaksızın şehvetle tutsa veya öpse, bunun
karısı kendisine ebedî olarak haram olur. Buna "Hürmet-i Müsahere" denir.
60- Bir kadın da kendi kocasının babası ile veya başka zevcesinden olan oğlu ile,
torunu ile evlenemez. Bunların arasında da ebedî bir hürmet vardır. Eğer aralarında helal
olmayan bir yakınlık (temas) veya şehvetli bir ilişki (dokunma) meydana gelse, bu zevce
ebediyyen kocasına haram olur.
61- Bir erkekle, kendi karısnın kız kardeşi, halası veya teyzesi arasında geçici olarak
bir hürmet vardır. O erkeğin zevcesi ile boşama gibi bir sebeble nikah (zevciyet) kalkınca,
iddet çıktıktan sonra bunlardan herhangi birini nikahlayabilir.
62- Bir kimse, üvey annesi ile, kendi oğlunun veya torununun karısı ile asla
evlenemez. Nikah kalksa bile bu caiz olmaz. Bunlar arasında da "Hürmeti müsahere"
vardır. Eğer bir kimse oğlunun veya torununu zevcesine veya babasının zevcesine gayr-i
meşru ilişkide bulunsa veya şehvetle dokunsa, bu kadın kocasına ebedî olarak haram
olur.
63- Hısımlıktan doğan haramlık, meşru olmayan ilişki ile de meydana gelir. Şöyle ki:
Bir kimse, gayr-i meşru surette ilişki kurduğu veya şehvetle tuttuğu veya öptüğü veya
tenasül organına şehvetle baktığı bir kadının neseb veya süt yönünden anasını, ninesini,
kızını, torununu asla alıp nikahlayamaz. Bunlarla kendisi arasında ebedî bir haramlık
bulunmuş olur. Bu yapmış olduğu haram işin bir nevi cezasıdır.
64- Bir müslüman başkasının nikahında veya iddetinde bulunan bir kadını alamaz.
Yine, bir müslüman Kitab Ehli denilen bir Yahudî ve Hıristiyan kadınla evlenebilirse de, bir
Mecusî veya putperest kadını nikah edemez. Ancak kadın şirkini terk ederse, o zaman
caiz olur. Müslüman bir kadın ise, hiç bir gayr-i müslimle evlenemez. Bu İslam dininde kesinlikle
haramdır. Böyle bir durum, İslam şerefine, İslam yararına, müslüman kadının selamet ve
mutluluğuna aykırıdır.
65- Müslümanların karşılıklı olarak birbirleriyle ilişkilerinde bir hürmet ve nezaket
vardır. Bir müslüman, başkasının evine rızası olmadan giremez. Başkasının evi içine, izni
olmadan dışardan bakamaz. Sözleri ile kimseyi rahatsız edemez.
Erkekler, göbekleri altından diz kapakları altına kadar olan yerleri müstesna olmak
üzere, birbirlerinin diğer bütün organlarına bakabilirler.
66- Kadınların birbirlerine veya kocaları olmayan erkeklere bakmaları da, erkeklerin
birbirlerine bakmaları gibidir. Onun için müslüman kadın, diğer bir kadının veya bir
erkeğin göbeği altından diz kapakları altına kadar olan kısmına bakamaz, diğer uzuvlarına
bakabilir. Ancak bir şehvet duygusu, kalben bir istek ve meyil bulunmamalıdır.
67- Bir erkek, kötü bir niyet olmaksızın yabancı olan (kendisine nikah düşen) bir
kadının yalnız yüzüne ve ellerine bakabilir. Fakat kendisine ebedî olarak haram bulunan
anasının, kızının ve teyzesi gibi kimselerin yüzlerine, başlarına, göğüslerine, kulaklarına
ve baldırlanna, yine aralarında şehvet korkusu olmamak şartı ile bakabilir.
68- Erkekle zevcesi arasında özel durum olduğundan bunlar şehvetle veya şehvetsiz
olarak birbirlerinin bütün vücudlarına bakabilirler. Yalnız cinsel organlara bakılmaması
daha iyidir, edebe uygun olan budur.
69- Bir doktor tedavisinde bulunan bir kadının hasta olan herhangi bir organına zaruret
mikdarı bakabilir. Fakat onun tedavisini bir kadına öğreterek ona yaptırması daha
uygundur.