Gönderi

188 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Bir bilene sor Milli Mücadele döneminde Anadolu halkının vaziyetini.
“Küçük hikâye adı altında neşrettiğim bu yazılar gerçek vak’alara müstenittir (dayanır). Bunlar, açıktan açığa, doğrudan doğruya “Anadolu Hatıraları” serlevhasiyle (başlığıyla) çıkabilirdi. Fakat, ben, onların bazılarını kendi arzu ve muhayyileme göre değiştirmek ve canlandırmak zorunda kaldığım için hepsinin birden tamamiyle edebiyata malolmalarını müreccah buldum (tercih ettim).” Bu dipnot sayfa 126’da, Milli Savaş Hikayelerinin bitiminde yazar tarafından eklenmiş. Zira ben bu sayfaya gelene kadar sıklıkla hikayelerin kurgu mu yoksa gerçek mi olduğunu sorgulamıştım içten içe, bu bakımdan bu satırlar bana rahat bir nefes aldırdı; aynı zamanda da tüylerimi ürpertti. Öncelikle kitap iki bölümden oluşuyor: Milli Savaş Hikayeleri (sayfa 126’ya kadar olan kısım) ve Karışık Hikayeler (sayfa 172’ye kadar olan kısım). Milli Savaş Hikayeleri adındaki bölümde karşımıza 19 tane kısa hikaye çıkıyor. Bu hikayelerin konusu Milli Mücadele döneminde Anadolu halkının vaziyetinden meydana geliyor. Bu hikayelerde tekrar eden bazı temalar var elbette, mesela bunlardan birisi Anadolu halkının zihnen bunalıma girmesi ve bunu türlü şekillerde dışa vurması. Bu hikayelerin yaşanmışlıklardan yola çıkılarak yazılması (Yakup Kadri’nin bu dönemde ve bu süreçte aktif bir şekilde rol aldığı herkesçe bilinen bir gerçektir) durumu daha da vahim kılıyor ve hikayelerin öyle sanıyorum ki okurdaki tesirini şiddetlendiriyor. Yaşadığı köyü kaybeden/bulamayan bir Anadolu kadını, özenle baktığı güvercinleri düşman güçlerce telef edilen Hüseyin Bey, Yunan mezalimi önderlerinden Küçük Neron (bu hikaye Yunan mezalimini tüm çıplaklığıyla resmediyor), on dört yaşında koskoca bir Anadolu çocuğu bu hikayelerin kahramanlarından sadece birkaçı. Anadolu halkının çaresizliği temasına bir de Rumlar’ın zorbalıkları teması eşlik ediyor, zira birkaç hikayede Rumlar’ın çeşitli ihanetlerine tanıklık ediyoruz. İkinci bölüm Karışık Hikayeler başlığı ile karışımıza çıkıyor. Bu bölümde 9 adet kısa hikaye var. Her ne kadar bu hikayeler Anadolu unsurundan nispeten uzaklaşsa da bariz bir şekilde bir tema etrafında şekilleniyor: Türk insanının eskiden kutsal olarak gördüğü vatanına olan onulmaz yabancılaşması. Şunu da belirtmekte fayda var: ilk bölümdeki hikayeler ziyadeyle toplumsal bir şekilde konumlandırılmış, yani işlenen konu Anadolu halkının bütününü kapsar ve okur olarak biz bu duruma empati ile yaklaşırız; ikinci bölümdeki hikayelerin ise bireyselliği ön planda, toplumsal bilinç yerine bireysel bilince bu defa empati besliyoruz ve ilginç bir şekilde biz de bu yabancılaşmaya bir asır sonra bile olsa bir tür kanıksama duygusu ile yaklaşıyoruz. Son olarak birkaç şey eklemek istiyorum. Hikayelerin 1947’de çıktığı yazıyor kitabın sonundaki Yakup Kadri biyografisinde. İstanbul işgal edildikten sonraki dönemde her türden yazarın sansür belası ile karşı karşıya kaldığını biliyoruz. Bu hikayelerin yazıldığı yıllar ortalama olarak 1920 ile 1922 arası, yani sansürün olduğu döneme denk geliyor, bu sebeple 1947’de (neden bu kadar geç yayımlandığını da hiç bilmiyorum) yayımlanmış olması şaşırtıcı değil. Hikayelerin yaşanmışlığa dayandığını söylemiştim, bu durum yazarın birinci tekil şahıs kullanımına sık sık başvurmasına yol açmış ve aslında bu tercih hikayelerin akıcılığına muazzam derecede bir katkı sağlamış. Geçmişimizi bilmek elzemdir, ülkemiz bugün Anadolu halkının geçmişteki mücadelesi sonucunda ayaktadır ve bu mücadeleyi en çıplak biçimde resmeden yazarlardan birisi de Yakup Kadri’dir, bu sebeple bu kitaba mutlaka bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Keyifli okumalar!
Milli Savaş Hikayeleri
Milli Savaş HikayeleriYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 2018577 okunma
··
935 views
Bu yorum görüntülenemiyor
S. okurunun profil resmi
Kalemine sağlık, okunacaklara eklendii :)
Samet okurunun profil resmi
Teşekkür ederimm, keyifli okumalar şimdiden 😊
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.