Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

avrupa emperyalizmi, dünyadaki diğer emperyal projelerden tamamen farklıydı. daha önceki imparatorluklar dünyayı zaten anladıklarını düşünüyorlar ve fetihleri sadece kendi dünya görüşlerini yaymak için gerçekleştiriyorlardı. örneğin araplar mısır'ı, ispanya'yı ve hindistan'ı bilmedikleri bir şey bulmak için fethetmediler. romalılar, moğollar ve aztekler yeni toprakları güç ve zenginlik için büyük bir hırsla fethettiler, ama bilgi için değil. buna karşın, avrupalı emperyalistler yeni topraklar yanında yeni bilgiler edinmek amacını da güderek uzak topraklara yelken açtılar. zaman geçtikçe bilginin fethiyle toprağın fethi birbirine daha da sıkı bağlandı. 18. ve 19. yüzyıllarda avrupa'dan yola çıkan neredeyse her önemli askeri seferde, bilim insanları da mevcuttu. napolyon 1798'de mısır'ı işgal ettiğinde yanında götürdüğü 165 bilim insanı, buldukları diğer şeylere ek olarak ejiptoloji (mısırbilim) olarak bilinen yepyeni bir disiplin kurdular ve din, dilbilim ve botaniğe önemli katkılarda bulundular. müslümanlar hindistan'ı fethettiğinde yanlarında hint tarihini sistematik olarak inceleyecek arkeologlar, hint kültürünü inceleyecek antropologlar, hint topraklarını inceleyecek jeologlar ve hint faunasını inceleyecek zoologlar getirmemişlerdi. ingilizler ise hindistan'ı fethettiklerinde bunların hepsini yanlarında getirdiler. 10 nisan 1802'de büyük hindistan incelemesi başlatıldı ve tam 60 yıl sürdü. on binlerce yerli çalışanın, akademisyenin ve rehberin de katkısıyla ingilizler, titiz bir çalışmayla tüm hindistan'ın haritasını çıkardı, sınırları belirledi, mesafeleri ölçtü; hatta everest'in ve diğer himalaya zirvelerinin yükseklikleri ilk kez tam olarak ölçüldü. ingilizler, hint eyaletlerinin askeri kaynaklarını, altın madenlerini incelediler, ama aynı zamanda nadir bulunan hint örümcekleri hakkında bilgiler topladılar, renkli kelebekleri katalogladılar, yok olmuş hint dillerinin kökenlerini araştırdılar ve unutulup gitmiş yıkıntılarda kazılar yaptılar. 1830'larda, şah'ın ordusunu avrupa tarzında eğitmesi için iran'a henry rawlinson adında bir ingiliz yüzbaşı gönderildi. boş zamanlarını iran'ı dolaşarak geçiren rawlinson'ı, bir gün zagros dağları'nda bir uçuruma götüren yerel rehberler, devasa behistun yazıtlarını gösterdiler. 15 metre yüksekliğinde ve 25 metre genişliğindeki bu yazıt, mö 500 civarında kral i. darius'un emriyle kazınmıştı. çivi yazısıyla üç dilde yazılmıştı: eski farsça, elamice ve babilce. yerel halk yazıttan haberdardı, ancak yazıları kimse okuyamıyordu. rawlinson eğer bu yazıyı çözebilirse, kendisinin ve diğer araştırmacıların o sıralar ortadoğu'nun her yerinde keşfedilen pek çok metni çözebileceğine ve bunun da eski ve unutulmuş dünyalara kapı aralayacağına inandı. bu yazıları deşifre etmenin ilk adımı, avrupa'ya metinlerin kopyalarının gönderilebilmesiydi. rawlinson bunu yapabilmek için ölüme meydan okuyarak, yerel halkın da yardımıyla, dik bir uçurumdaki tuhaf harfleri kopyalamaya girişti. aralarında özellikle uçurumun en ulaşılmaz yerlerine tırmanmayı başaran bir kürt çocuğu da vardı. 1847'de proje sona erdiğinde tam ve doğru bir kopya avrupa'ya gönderildi. rawlinson elde ettiği şeyle yetinmedi. bir subay olarak takip etmesi gereken siyasi ve askeri işlere rağmen, bulduğu her boş vakti bu yazının gizemini çözmeye ayırdı. yöntem üstüne yöntem denedi ve nihayet yazının eski farsça olan bölümlerini deşifre etmeyi başardı. aslında bu en kolayıydı, çünkü eski farsça modern farsça'dan pek de farklı değildi ve rawlinson da farsça biliyordu. eski farsça bölümleri çözmekse, elamice ve babilce yazılanları çözmek için gereken anahtarı sağlamış oldu. bu şekilde kapıyı aralayınca, metinden çıkan eski ama canlı sesler ortalığa yayıldı: sümer pazarlarının uğultusu, asur krallarının buyrukları, babilli bürokratların tartışmaları... rawlinson gibi avrupalı emperyalistlerin uğraşları olmasaydı, bugün eski ortadoğu imparatorlukları hakkında bu kadar bilgi sahibi olamayacaktık.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.