Gönderi

272 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Öküzün A'sı
Sanders, B., Öküzün A'sı, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2019 Barry Sanders tarafından 1994 yılında yazılan inceleme türündeki Öküzün A'sı, Ayrıntı Yayınları tarafından 1999 yılında Türkçe'ye çevrilerek basılmıştır. Kitabın "Elektronik Çağda Yazılı Kültürün Çöküşü ve Şiddetin yükselişi" şeklindeki başlığı, içeriği hakkında fikirler verir. Keza Barry Sanders 'ın diğer eserlerine bakılarak tahmin edileceği üzere yazar; özellikle insan ve toplum, kültür ve toplum, sosyoloji ve dilbilim alanlarıyla ilgili eserler vermiş, çalışmalar yapmıştır. Öküzün A'sı, kaleme alındığı dönem açısından önemli bir eserdir. Sözel kültürün ve yazılı kültürün kayboluşu, okuma oranının düşüklüğü, iletişim sorunları, kapitalist sistemin yavaş yavaş insanları kontrol altına alması ve son olarak tüm bu yozlaşmadan, karmaşadan etkilenerek kendilerini sokaklarda harcayan çocuklar. Tam olarak böyle bir dönemde, yaşanan sorunlara, sorunların nedenlerine ve nasıl çözülebileceğine değinir Barry Sanders. Bunu yaparken çeşitli kültürlerin eserlerinden ve akademik çalışmalardan anekdotlar verir. Her bir konu somut örneklerle net bir şekilde anlatılır. İşlenen konular kimi zaman ağırlaşır ancak yazarın bu konuları literatüre çok fazla girmeden anlaşılır şekilde dile getirmesi, anlam karışıklığını önler. Okuryazarlık "Okuryazarlar, düşüncelerini sözlü kültüre ait insanların asla yapamayacağı bir biçimde ifade edebilme gücüne kavuşurlar. Bu kitabın konusu, okuryazarlıktır. İnsanı son derece güçlü bir bilince taşıyan o gizemli, anlaşılması zor kuvvet." (s. 14) Sanders tarafından belirtildiği gibi, okuryazarlık konusu kitabın büyük bir kısmını kapsamaktadır. Yazar toplumdaki pek çok soruna değinmekle birlikte, özellikle okuryazarlığın nasıl gelişeceğini ve bu gelişimden toplumun nasıl etkileneceğini detaylı bir şekilde anlatır. Okuryazarlık âdeta sihirli bir kapı gibi betimlenir. İnsanlar okuryazar olmadan önce sözelliğin dünyasında seslerine ve hafızalarının gücüne güvenmektedirler. Tüm bilgi yükü, duygu değeri ve kültür sözelliğin denetimindedir. Toplumun tam olarak ortak bir bilinci vardır. Okuryazarlık ile birlikte, insanlar ortak bilincin gücünü yazıya devrederler. Bilgiler artık somut malzemeler üzerine yazılır ve bunlar saklanır. Bireysel okumalar yaygınlaşır ve buna bağlı olarak bilgiye yorum eklenir. Hatalar yazıda daha çabuk yakalanır, yazı üzerine tartışmak daha kolaydır. Okuryazarlık, bireysel farkındalığı da beraberinde getirir. Bilinç, benlik ve hafıza kavramları daha da önemli hâle gelir. Sözellik Sözellik, yani sözlü kültürün hakim olduğu kültür biçimi. İnsanların seslerle, görüntülerle yani somut olanla ilgilendikleri yaşayış biçimidir. İnsanlar okuma yazma öğrenmeden önce sözellik yaşamaktadır. Bu dönemde anne ile iletişim fazlasıyla önemlidir. Bebekler anne ile temas ettikçe, annenin sesini duydukça güvende hisseder. Çocuk duygusal yeterliliğe ve sözelliğe annesinin sesiyle, anlattığı masallarla ulaşır. Bunları hiç yaşamayan ya da eksik yaşayan çocuklar, sözellikten okuryazarlığa geçerken oluşan çatlakta kaybolurlar. Dile ve okumaya dair sevgileri oluşmaz. Söz konusu çatlak, insanın ömrü boyunca her yerde karşısına çıkar. Dünyanın oluşumu için çatlaklar ve ayrılma gerekmiştir, olgunlaşıp kendi yaşamını kurmak için aileden ayrılmak gerekir, okuryazar kültüre geçmek için ise sözellikten ayrılmak gerekir. Çocuk sözellikte bağlı olduğu sesleri birer harf ile bağdaştırmaya çalışır. Somut olandan soyut olana geçiş gerçekleşir. Bu arada zihin şemalarını yenilemesi, bambaşka bir evreye geçmesi söz konusudur. Süreç içerisinde okumaya doğru yönlendirilemeyen, sözellikte kalamayıp aynı zamanda okuryazarlığa da tam olarak geçemeyen birey, dünyayı algılarken bazı şeyleri eksik yaşar. Çünkü okuryazarlığın insana kazandırdığı bilinçli farkındalık ve sözelliğin getirdiği irfan, duygusal biliş tam olarak içselleştirilememiştir. İlerleyen kısımlarda sözü edilecek olan çetelere karışmış çocukların başına gelen tam olarak budur. Medya Araçları Hemen hemen her evde bulunan, ailelerin günün en azından birkaç saatini ayırdıkları televizyon, tehlikelerin en önemlilerinden biri olarak ele alınmıştır. Çocuklar küçük yaştan itibaren evde televizyonun yapay seslerine, reklamlarına ve kurgularına maruz kalmaktadır. Bu, kitapta bir çeşit "programlanma" olarak dile getirilir. Uzun süreler boyunca tekrar tekrar çocuğun bilinçaltına gönderilen mesajlar, elbette etkileyici olacaktır. Televizyon programları bilinçli ya da bilinçsiz olarak özellikle de çocukları sözellikten ayırmaktadır. Dilin doğası ses tonu değişimlerine, sözün kesilmesine ve duygu değerinin taşınmasına dayanır. Oysa televizyonlarda bu söz konusu değildir. Program sunucuları düz bir ses tonuyla ve kurallarla, sınırlarla aynı bilgileri tekrar ederler. Tonlaması bile çoğu zaman değişmeyen seslere maruz kalan çocuk bir süre sonra bu seslere alışır. Doğal sözellikten uzaklaşır. Televizyonda sunulan tek tip bilgiler, reklamlar ve eğlence programları onları belirli şeylere yönlendirir. Televizyonda gördüğü şeylerin dışında herhangi bir durumla karşılaşan çocuk, afallar. Çünkü artık algılaması değişmiştir. Televizyona ek olarak bilgisayar oyunlarının da etkisi buna benzerdir. Çetelere Katılan Çocuklar Küçük yaşlarda sözellikle beslenmeyen, televizyonun yapay verileri ile programlanan çocuklar, dünyayı ve hatta kendilerini algılarken sorunlar yaşarlar. Aileleri ve toplumun tamamı ile bir ayrışma içerisindedirler. Duygusal yoksunlukları ve okuryazarlık temelli bilinç düzeyine ulaşamamaları nedeniyle kendilerinin farkında değillerdir. Okuryazarlık insana kendi üzerine düşünme imkanı verir. Kendine dışarıdan bir gözle bakan insan ise eleştiri becerisini geliştirir, doğruyu yanlıştan ayırır. Okuryazarlık olmadığında, bu soyut kavrayış eksik kalacaktır. Sözelliğin getirisi olan duygusal biliş de bu çocuklarda tam olarak tamamlanamamıştır. Bu nedenle çetelerdeki çocuklar kendilerini birer özne olarak görmemektedirler. Onlara göre her şey kendilerinin kontrolü dışındadır. Sadece ayak uydururlar. Bir insanı öldürmek söz konusu olduğunda bile kavrayış biçimleri bunu cinayet olarak algılamaz. Orada yok olan bir insan hayatı ya da o insana bağlı olan diğer kişilerin yaşayacakları, çete çocuklarının odaklandığı bir şey değildir. Bu -birini öldürmek- bilgisayar oyununda tuşa basıp bir karakter öldürmek kadar basittir. Yazarın Önerileri Toplumda büyük oranlarla yükselen şiddetin temeli duyarsızlığa alıştırılmış insanlardır. Televizyonlar, gazeteler ve diğer medya araçları yoluyla verilen şiddet haberleri insanları şaşırtmamsya başlamıştır. Bu durumun etkilerinden kurtulmanın yolları şu şekildedir: İlk adım ailede başlar. Aileler çocukları ile vakit geçirmelidir. Bu vakitlerde onlarla iletişim kurmalı ve sözlü kültür geliştirecek şekilde ilgilenmelidir. Bu adımı okul ortamı takip eder. Çocuklara doğrudan dil bilgisi ve sıkıcı gramer verilmemelidir. Dillerin oyuncu, bilmeceli ve eğlenceli tarafları da çocuğa aktarılmalıdır. Özellikle temel eğitimde çocuğun dili sevmesi sağlanmalıdır. Okulda kitaplarla ilgili destekleyici çalışmalar yürütülmelidir. Hem ailelere hem de gençlere şiddet olayları ile ilgili bir bilinç kazandırılmalıdır. Okuryazarlık oranını artırmakla birlikte henüz çeteye karışmamış ancak karışma tehlikesi olan çocuklar korunmuş olurlar. Edindikleri bilinç sayesinde doğruyu yanlıştan ayırırlar. Öküzün A'sı, sözel kültürün okuryazarlık ile bağlantısını anlatırken kapitalizme kayan toplumu, şiddetin yükselişini, aile içi iletişimin önemini, televizyon gibi medya araçlarının kontrollü kullanılmazsa olumsuz sonuçlar doğurabileceğini akıcı ve bilgilendirici bir şekilde anlatmaktadır. Kitap boyunca paylaşılan ufak hikayeler ve araştırmalara dair parçalar, okura ayrı bir keyif vermektedir. Bu bilgiler ışığında, kitap kaliteli ve okunmaya değerdir.
Öküzün A'sı
Öküzün A'sıBarry Sanders · Ayrıntı Yayınları · 2019578 okunma
·
229 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.