Gönderi

bu son ayrılık saatinde niçin hakikati saklamalı? bu okuyamayacağın defteri ben senin için yazdım Kâmran. evet ne söyledim ne yazdımsa senin içindi. yanlış, çok yanlış iş tuttuğumu bugün artık itiraf edeceğim. ben her şeye rağmen seninle mutlu olabilirdim. evet her şeye rağmen seviliyordum, sevildiğimi de bilmiyor değildim, fakat bu bana kafi gelmedi, istedim ki çok, pek çok sevileyim, kendi sevdiğim kadar değilse bile -çünkü buna imkan yok- ona yakın sevileyim. bu kadar sevilmeye benim hakkım var mıydı? zannetmem. Kâmran. ben küçük, cahil bir kızım. sevmenin kendini sevdirmenin de bir yolu var değil mi Kâmran? halbuki ben bunları hiç, hiç bilmiyordum. senin Sarı Çiçeğin -taş atmak icin söylemiyorum Kâmran inan bana, madem ki seni mesut etti, ben hayalimde onunla barışıyorum- kim bilir sana ne güzel şeyler söylüyor, ne güzel mektuplar yazabiliyordu? ben belki senin çocuklarına, çocuklarımıza iyi bir anne olacaktım. bu kadar. Kâmran, ben seni sevmesini senden ayrıldıktan sonra öğrendim. hatta yaptığım tecrübelerle. başkasını sevmekle sanma sakın. gönlümün içindeki ümitsiz hayalini sevmekle. Zeyniler mezarlığının karanlığında, rüzgarın sabahlara kadar haykırıp ağladığı uzun gecelerde, çekçek arabalarının ince sesli yanık çıngıraklarının titrediği boş sahralarda, Söğütlük bahçelerinin ılık iğde kokularıyla dolu yollarda ben hep seninle yüzyüze senin hayalinin kollarında yaşadım. yarın karısı olacağım biçare adam beni zambak gibi masum bi kız zannediyor ne yanlış. sevdanın hiçbiri, bu dul kadın ruh ve vücudunu benim kadar hırpaladığını, yıprattığını zannetmiyorum. Kâmran biz senle asıl bugün birbirimizden ayrılıyoruz. ben asıl bugün dul kalıyorum. bütün olan geçen şeylere rağmen sen yine bir parça benimdin; ben bütünümle senin...
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.