Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Özgürlük Nedir ve Bunun Hakkındaki Önemli Tartışmalar
Demek ki, kayıtsız şartsız özgürlük yoktur; ve bu bir ülkü bile olamaz. Yıldızlar, birbirinin çekimine, tabiat kendi kanunlarının determinizmine, hatta Tanrı, Hazreti Muhammed'in bildirdiği gibi, «tanrısal âdette değişiklik olmadığından», kendi eserleri için kurmuş olduğu düzene bağlıdır. Bu itibarla özğürlük, sosyal ve hatta kozmik denge (muvazene) ve uyumu (ahenk) bozmamak, toplumsal düzen içinde bir disiplinin istediği şartlara uygun olarak yaşamak demektir. Bakınız Montesquieu bu konu hakkında ne düşünüyor: «Özgürlük kelimesi kadar çeşitli anlamı olan ve onun kadar zihinlere dokunan hiçbir kelime yoktur. Bazıları, özgürlüğü, kendisine bir istibdat yetkisi verdiğimiz kimse leri kolayca yerlerinden atabilmek bazıları da kendisine baş eğmeğe mecbur olduğumuz kimseleri seçmek veya silâh kullanmak, şiddet uygulamak hakkı sanmışlardır. Bazı kimseler de, kendi ulusundan biri tarafından yönetilmek, yahut yalınız kendi ulusunun kanunlarına bağlanmak şeklinde göstermişlerdir. «Bazı devletlerde, çok zaman uzun bir sakal bırakabilmeye özğürlük demişlerdir. Bunlar özğürlüğü yahınız birçeşit yönetim şekline bağlamışlar, diğerlerini bunun dışında bırakmışlardır. Cumhuriyetin tadını alamayanlar, onu yalınız mutlakıyette görmüşlerdir.» «Özet olarak herkes özgürlüğü, kendi âdetlerine, eğilimlerine uygun gelen hükümet şeklinde görmüştür. Cumhuriyette şikâyet edilecek fenalıkların sebepleri, birdenbire fark edilecek kadar gözönünde bulunduğu için ve kanunlar da uygulayanlara gö re daha çok etkili olduğundan, çoğu zaman özgürlük, cumhuriyette görülmüş ve mutlakiyet bu hakkın dışında kalmıştır. Nihayet cumhuriyette herkes dilediğini az çok serbestçe yapabildiği için, özğürlük, bu çeşit hükümetlere mahsus sayılmış ve halkın özgürlüğüyle yetkisi birbirine karıştırılmıştır. Ne olursa olsun cumhuriyette özgürlük, istediğini yapmaktan ibaret değildir. Bir devlette, yâni kanunların bulunduğu bir toplumda özgürlük, ancak işlenmesi gereken şeyleri yapabilmek ve istenilmesi gerekli geyleri de yapmaya mecbur edilmemekten ibarettir. «Özgürlüğün ve bağımsızlığın ne demek olduğunu zihinlere iyi yerleştirmelidir; Özğürlük, kanunların hoşgördüğü her şeyi yapabilmektir; kanunların yapmaya izin vermediği bir şeyi yapabilen yurttaşın özğürlüğü kalmaz. Zira sonra, öteki yurttaşlar da ayni şekilde hareket edebilirler.» ve tabiatile bu başıboşluk, bütün özgürlüklerin yıkılmasına sebep olur. Yâni kanun ve toplumsal özgürlüğün ötesinde anarşiden başka bir şey yoktur. Ahlâklı adam, aklına geleni değil, yapılması gerekli olanı yapma iktidarında olan kimsedir. Dinlerin, kanunların, törelerle kamusal vicdanın binbir çeşid kayitlerine rağmen, iradeleri için hiçbir disiplin ve sınır tanımayan insanlar yok değildir. Bunlar, bazan, büyük başarılar kazanarak tutmuş oldukları işlerin başına gelirler, bazan da tuttukları işler, kendi başlarına devrilerek darağaçlarında can verirler. Fakat insanın ezeli aşkı, kontrolsuz, emeksiz ve sınırsız olarak serbestçe hareket edebilmektir. Bu eğlimi, küçük bir çocuktan en büyük adama kadar hemen her fertte görebilir ve kendi nefsimizde de hissedebiliriz. Aksiyon teorilerine girişmeksizin diyebiliriz ki, ahlâkın amacı, böyle bir özgürlüğü kazanmak veya böyle bir özgürlük dairesinde yaşamak değil, başkalarının özgürlüğüne saygı duymak, fakat, düşünce ve inançlarda hiç bir kayıt tanımamaktır. Zaten hiçbir kuvvet, bu ikinci özgürlüğü yâni vicdan özgürlüğünü yıkamaz. Devlet yalılız aksiyon özgürlüklerini değil, fikir ve inanç özgürlüklerini de, topluma ve insanlığa zarar vermeyecek şekilde koruma işile görevlidir. Hoşgörü veya Tolerans denilen yüce fazilet, ancak olgun ve yetkin insanlarla toplumların karekterleri arasında, bu meziyeti kazanmak suretile özgürlükleri gerçeklendirebilir ve bunlara lâyık olabilir.
Sayfa 231-232
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.